USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Küresel Siyasetin Merkezi ?Kudüs? (1)

06-02-2020

ABD Başkanı Evanjelist Trump ile terör devleti İsrail´in lideri Netanyahu ikilisinin Kudüs´ü işgalci Siyonist rejimin bölünmez başkenti ilan eden ihanet planlarının net olarak belirginleşmesinden sonra Türkiye´den yükselen ?gür sedanın? dışında İslam Dünyasından çok büyük tepkilerin gelmemesi düşündürücü ve üzücüdür. Bu durumun sebepleri üzerine mutlaka çok şey söylenebilir, lakin önemli olan bundan sonraki sürecin ümmet adına iyi yönetilmesidir. Bu konuda da iş yine bize düşmektedir. Yaklaşık 500 yıl Kudüs´ün sahibi olan bu millet ve devletimiz yine Kudüs´ü Siyonist, işgalci terör devleti İsrail´e bırakmayacaktır. 

Kudüs mevzuu;  ilk bakışta, iki halk arasında ülkelerin sınırı ve hangi ülkenin başkenti olacağı noktasındaki tartışmaların konusudur. Lakin çatışmanın asıl nedeni taşıdığına inanılan kutsallık anlayışıdır. Kudüs, her ne kadar tarihsel süreçte çeşitli dinlerin üzerinde hak iddia ettiği bir mekân olsa da günümüzde Müslümanlar ile Siyonistlerin çatışma alanıdır.

Kudüs şehrinin tarihsel sürecini kısaca özetlemek gerekirse; MÖ 3000´lerde Kenanlılar tarafından kurulduğu kabul edilmektedir. Şehrin jeopolitik önemi yanında çok erken dönemlerde, şehre verilen isimlerden kutsal olarak algılandığı da anlaşılmaktadır. Zira şehir Salem tanrısı adına inşa edilmiş ve Rushalimum/ Salem anlamına gelen ismi de buna atfen verilmiştir. Yahudilerin bölge üzerindeki iddiaları ise takriben MÖ 18. yüzyılda Hz. İbrahim´in göçü ile başlatılmaktadır. Yahudiler, Hz. İbrahim´in oğlu Hz. İshak´ı Moriah Dağı´nda/Tapınak Tepesi kurban etmek istemesini bir işaret kabul etmektedirler. Ayrıca onlara göre burası Hz. Yakup´a rüyasında gösterilen ve Hz. Musa´nın vaat edilen topraklara yaklaştığında girmeyi arzuladığı yerdir. Kudüs´ün mekân olarak ortaya çıkışı, Kral Davud (Hz. Davut) döneminde gerçekleşmiştir. Nitekim Yahudilere göre Davud´un şehri başkent ilan etmesinden sonra Ahid Sandığı´nı getirmesi ile Kudüs, dini bir mekân olarak belirginleşmiş, sonra da oğlu Süleyman tarafından mabedin inşası ile şehir, Yahudi kutsal tarih anlayışının merkezine yerleşmiştir. Babil kralı Nebukadnezar´ın MÖ 586´da Kudüs´ü işgali, şehri talan etmesi ve mabedi yıkması sonrasında Yahudilerin tamamına yakını Babil´e sürgün edilirler. Pers Kralı Koreş´in (Cyrus) izniyle Kudüs´e dönenlerin ilk icraatı ise mabedi tekrar yapmak olmuştur. Şeşbezar Ezra ve Nehemya öncülüğünde Pers kralının izni ile Kudüs´teki mabet yeniden inşa edilmiştir.

Daha sonra Kudüs, Makedonya kralı Büyük İskender tarafından ele geçirilmiştir. Bu dönem Helen kültürünün yerleşmesi açısından önemlidir. Nitekim Helenleşmeye karşı çıkan Hasmoneanlar burada bir Yahudi idaresi kurmuşlardır. Bu hanedanın yüz yıllık idaresinden sonra Büyük Herod, Roma adına Kudüs idaresini devralmıştır. Hıristiyanlığın bu bölgede ortaya çıkışı da Herod´un krallığının sonlarına doğru doğan Hz.İsa´nın Kudüs çevresinde mesajını yaymasıyla başlamıştır. Hz.İsa´dan yaklaşık otuz yıl sonra Yahudilerin Roma´ya karşı düzenlediği isyan sonucu Kudüs tekrar yakılıp, yıkılmıştır. Bu defa şehri yeniden inşa eden Romalılar, Kudüs´te putperest mabetleri inşa edip ismini İlya olarak değiştirmişlerdir. Bu süreç imparator Konstantin´in kendilerini Mesih´in taraftarları olarak tanımlayan Hıristiyanlara tanıdığı haklar ile değişmiştir. Kudüs´te 324´te yeni bir dönem başlamıştır. Konstantin´in annesi Helena´nın gerçek haçı bulduğunu iddia ettiği yere bir kilise inşa etmesinden sonra şehirdeki kilise ve manastırların sayısı her geçen gün artmış ve insanlar burayı ziyarete gelmişlerdir. Bahsedilen dönem 638´de Halife Hz. Ömer tarafından şehrin fethedilmesine kadar sürmüştür. O tarihten sonra Kudüs´te artık Müslüman bir idare bulunmaktadır.

Yavuz Sultan Selim döneminde Osmanlı toprağı olan Kudüs sonraki padişahlar döneminde her açıdan gelişmiştir. Fransız General Napolyon Bonapart 1799´da Osmanlı idaresi altındaki Filistin´de bir Yahudi devleti kurulması fikrini gündeme getirmiştir. Sonraki süreçte dünyanın her yerinden Yahudilerin gruplar halinde Filistin´e göç etmesi sağlanmış böylelikle Siyonist Yahudilerin Filistin topraklarını ele geçirmesi için zemin hazırlanmıştır.1879´da Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre´nin Basel şehrinde toplanmış akabinde 1896´da gazeteci Theodor Herzl, ?´Der Judenstaat´´  Yahudi Devleti adlı bir kitap yayınlamıştır. Herzl, Yahudilerin kendi devletini kurmasını savunuyordu ve özellikle Avrupa´daki Yahudi düşmanlığına karşı bu fikri geliştirmiştir. Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlanmış, bu belgede, Filistin´de bir Yahudi devletinin kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı´nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülmüştür. 1897´den önce,  az sayıda Siyonist göçmen zaten bölgeye gelmeye başlamıştı. 1903´e kadar, bunların sayısı 25 bine ulaşmış, bunların da büyük çoğunluğu Doğu Avrupa´dan gelmiştir. Bölgede yarım milyona yakın Arap sakiniyle birlikte yaşıyorlardı. 1904 ila 1914 yılları arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası daha gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere´nin desteklediği ihanet içinde olan bazı Arap güçlerinin desteğiyle İngiltere, savaşın sonunda 1918´de bölgeyi işgal etti. 25 Nisan 1920´de alınan Milletler Cemiyeti kararıyla, İngiltere´ye, bölgenin manda idaresi için yetki verilmiştir. Bu değişim döneminde üç söz verildi. 1916´da Mısır´daki İngiliz idarecisi Sir Henry McMahon, Osmanlı´nın Arap illerinde Araplara bağımsızlık sözü vermişti. Bununla beraber galip devletler Fransa ve İngiltere arasında gizlice imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, bölgeyi bu ülkeler arasında ikiye bölüyor, Filistin´de ise uluslararası idare kurulması öngörülüyordu.

1917´de, İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, Filistin´de Yahudi halkları için bir vatan kurulması sözünü vermiştir. Bu vaat, Siyonistlerin önderlerinden Lord Rothschild´e gönderilen mektupta yer alıyordu. Bu mektup, Balfour Deklarasyonu olarak tarihe geçecektir.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?