?>

ALLAH´IN UMULAN RAHMETİ KİMLER İÇİNDİR?

MUAMMER OYTAN

6 yıl önce

Bir Ayet: ?Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu,  yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohum gibidir??(Bakara,2/261)   ALLAH´IN UMULAN RAHMETİ KİMLER İÇİNDİR? Hz. Hasan´dan rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: ?Yüce Allah´ın yüz rahmeti vardır. Bunlardan sadece bir tanesi dünyadaki canlılara indirilmiştir. Bu rahmet dünya canlılarına ölümlerine kadar yeter. Yüce Allah kıyamet günü bu rahmeti geri alıp doksandokuz rahmetine ekleyerek yüze tamamlar ve dostları ile kendisine ibadet edenlere dağıtır?. Peygamberimizin, rahmet hakkında bu bilgiyi vermesinin sebebi, müminlerin Allah´ın kendilerine bağışlamış olduğu rahmete karşılık, O´na hamd ve şükretmeleri ve salih ameller işlemeleridir. Çünkü Allah´ın rahmetini isteyen kimse, bu rahmete nail olabilmek için olanca gayreti ile amel işlemelidir. Nitekim Yüca Rabbimiz: ?Hiç şüphesiz Allah´ın rahmeti iyi amel işleyenlere yakındır.?(A´râf, 56) buyurmaktadır. Başka bir ayette ise Yüce Allah: ?Benim rahmetim her şeyi kuşatmaktadır?(A´râf,156) buyurmaktadır. İbn Abbas´ın bildirdiğine göre, ?Benim rahmetimden her şeyin alacağı bir pay vardır? anlamında olan bu Ayet´in nazil olmasıyla, şeytan ileri atılarak: ?Ben de bir şey olduğuma göre Allah´ın rahmetinde benim de bir payım var? demiştir. Fakat Ayet´in devamı: ? Fakat ben rahmetimi şirkten sakınanlara, zekatı verenlere ve ayetlerimize inananlara vereceğim.?(A´râf, 157) şeklinde nazil olunca şeytan Allah´ın rahmetinden umudunu kesmiştir.Fakat Yahudiler ve Hristiyanlar: ?Biz hem şirkten sakınıyor hem zekat veriyoruz ve hem de O´nun ayetlerine inanıyoruz. O halde rahmetten bizim de payımız var? deyinca, aşağıdaki ayet nazil olmuştur: ?Rahmetime nail olanlar, ümmi Resûle ve Peygambere uyanlardır.?(A´râf, 157).Böylece Yahudiler ve Hristiyanlar da Allah´ın rahmetinden umutlarını kesmişlerdir; Allah´ın rahmetinin sadece müminlere mahsus olduğu anlaşılmıştır.(Ebûl-Leys Semerkandî, Sohbetler,s.82-83)             HZ. PEYGAMBER´İN SON HUTBESİ. Buharî, İbn. Abbas´tan şöyle rivayet etmektedir.: ?Hz. Peygamber ölüm hastalığında başını bir sarıkla bağlı şekilde evinden çıkıp minber üzerine oturdu.?(Buharî,II. 14) Ahmed, Ebu Sa´id´den şöyle rivayet etmektedir: ?Hz.Peygamber, başını bağlamış şekilde gelip minbere çıktı. Allah´a hamd ve sena ettikten sonra dedi ki: ? Allah´ın kullarından biri, dünya ve Allah´ın katındaki arasında özgür bırakılmış, fakat kendisi Allah katındakini seçmiştir.´Hz. Peygamber´in bu sözden kendisini kastettiğini Hz. Ebu Bekir anladı, ağlamaya başladı ve ?Anamız babamız, çocuklarımız sana feda olsun´ dedi. Hz. Peygamber: ?Sohbetinden ve mal varlığından en güven duyduğum kişi, Ebu Bekr´dir. Allah dışında birini dost edinseydim Ebu Bekr´i edinirdim. Fakat İslâm dostluğu ve muhabbeti her daim vardır. Mescide açılan tüm kapılar kapatılsın, Ebu Bekr´in kapısı hariç? buyurmuştur.(Ahmed, Müsned, III. 18 )     MUHTAÇLARA YARDIM ETMEK: İNFAK                     İnsanların birlikte yaşama ihtiyacı yaratılıştan gelen bir özelliktir. Bu ihtiyaç, sosyal ve iktisadî olduğu kadar insanların birbirlerine duygusal olarak da gereksinim duymaları gibi psikolojik gerekliliğe de dayanmaktadır.                   İslâm dini, bencillik yerine muhtaçlara yardım etmeyi, israf ve cimrilik yerine infak etmeyi esas ilke olarak benimsemiş; kabile yaşantısı yerine kardeşliği ve dayanışmayı geçirmek suretiyle karşılıklı sevgi, saygı ve yardımlaşmanın egemen olduğu bir toplum oluşturmuştur. Cenab-ı Allah, ?müminler ancak kardeştirler ??(Hucurât,49/10) ayetini buyurmuş; Hz.Peygamber (s.a.s.) de ?Kişi, kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe (kâmil manâda) imân etmiş olamaz? ;( Buhari,İman, 7)? Müslüman müslümanın kardeşidir ??(Ebu Davud, Edeb, 49) buyurmuştur..             İnfak, sadece Allah´ın rızasını kazanmak amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması demektir. İnfak, farz olan zekâtı ve gönüllü yapılan her çeşit bağışı kapsamaktadır.Hz. Ebubekir, Tebük Savaşı için yardım toplayan Hz. Peygamber(s.a.s.) Efendimize bütün servetini vermiştir. Peygamberimiz bunu hissederek  Hz. Ebubekir´e ?Ailene ne bıraktın?? diye sorması üzerine Hz. Ebubekir ?Allah ve Resulünü!? cevabını vermiştir.             Kur´anı Kerim´de ?Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tohum gibidir??(Bakara,2/261) buyrularak , infakta bulunana verilecek sevabın bire yedi yüz olduğu hükme bağlanmıştır.             Sadakanın faziletleri anlatmakla bitmez. Nitekim Hz. Peygamber(s.a.s.) Efendimiz:             -?Herkes yarım hurma ile de olsa yüzünü Cehennem ateşinden korusun!?(İmam Gazali,a.g.e.s.403)             - Su ateşi nasıl söndürürse sadaka da günahı öyle söndürür!?(İ.Gazali,a.g.e.s.403)             - Sadaka Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölümü bertaraf eder.!?(İmam Gazali,a.g.e.s.403)             -İnsanlar arasında hüküm verilinceye kadar herkes sadakasının gölgesinde kalacaktır!? buyurmuştur.( İmam GAZALİ, a.g.e. s. 403)   HZ. ÖMER´İN, SÜNNET HAKKINDA HUTBESİ   Hz. Ömer b. Hattab, Medine´ye geldiğinde kalktı, hutbe verdi. Allah´a hamd ve sena ettikten sonra şöyle konuştu: ?Ey insanlar ! Sizin için bazı sünnetler konulmuş, bazı esaslar da farz kılınmıştır. Apaçık bir hakikat üzere bırakıldınız. Ancak kendiniz sağa sola saparak insanlar vasıtasıyla sapıtırsanız durum değişir.?(Hayatü´s Sahabe, s.45) - Hz. İmrân, sünneti inkâr eden birine şöyle demiştir: ? Sen ahmak birisin. Allah´ın kitabında?namazın rekatlarını, zekatın miktarını ve benzeri şeyleri açıkça görebiliyor musun? Allah´ın Kitabı bu gibi hususları mübhem bırakmış, bu hususları sünnet tefsir etmiştir.?(Hayatü´s Sahabe, s.46)   CÖMERTLİK VE CİMRİLİK Cömertlik; insanın muhtaç olmadığı şeyi ihtiyacı olanlara vermektir; kişinin manevî temizliğine sebep olan, onu ateşten koruyan bir haslettir.Cömert kişi, Allah´a yakın, Cennet´e yakın, insanlara yakın ve Cehennem ateşinden uzaktır..Cömert insan muhtaçlara verdikçe, Allah da ona verir. ?De ki: ?Şüphesiz Rabbim rızkı kullarından dilediğine bol bol verir ve (dilediğine) kısar. Allah yolunda her ne  harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.?(Sebe,34/39) Yüce dinimiz İslâm, başta zekât olmak üzere bazı malî harcamalarda bulunmayı emretmiş, çevremizdeki insanlara karşı görev ve sorumluluklarımız olduğunu bize hatırlatmıştır. Aile bireylerinin bakımı, akrabaların, fakir ve yetimlerin görülüp gözetilmesi, çevremizdeki muhtaç insanlara imkânlar ölçüsünde malî yardımlarda bulunulması bu görev ve sorumluluklar arasındadır. Bu bakımdan İslâmda israf ve gösteriş tüketimi yasak olduğu gibi cimrilik de yasaklanmıştır.(Dr.Muhsin Akar,Cimrilik Edip Vermediğimiz Şeyler Kıyamet Gününde Boynumuza Dolanacaktır; Kur´ân´dan Öğütler 1,D.İ.B.Yayını 1 , s.184) Cimrilik; imkânı olduğu halde gerekli harcamayı yapmamak; imkân olduğu halde mal ve serveti dinî ve hukuki bakımdan gerekli olan yerlere harcamamak veya hayır yolunda harcama yapmayı sevmemektir. Cimri ise, kendisine verilen onca mal ve mülkün gerçek sahibinin Allah olduğunu unutarak muhtaç kimselere vermekten kaçınan kimsedir. Şu halde mal ve serveti yaratılış gayesinin dışında harcamak israf; yaratılış gayesi istikametinde harcamayıp elde tutmak cimrilik; yaratılış gayesine uygun şekilde harcamak ise cömertliktir. (Dr.Muhlis Akar, a.g.e. s.184). ??Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.?(Teğâbün,64/16) ? Allah´ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar??(Âl-i İmrân,3/180) Bir kimse zekatını veriyorsa, misafire ikram etmekten zevk alıyorsa, yardıma muhtaç olan yakınlarına ve sıkıntıya düşmüş insanlara yardım edebiliyorsa işte o kimse cimri değildir.Peygamberimiz(s.a.s.): ?Allah´ım, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten sana sığınırım?? ( Ebu Davud, Tefriu´ ebvabi´l-vitr, 32) buyurmuştur. Böylece, cimriliğin Allah´a sığınacak kadar kötü bir şey olduğunu ifade etmiştir. ?Kazanılanı har vurup harman savurmaya ısraf; çok az ve pintice harcamaya cimrilik, ikisi arasında ve ortalama bir şekilde harcamaya da cömertlik denir. Israf, ifrattır; cimrilik tefrittir; cömertlik ise itidal ve fazilettir??( Prof.Dr.Süleymen ULUSOY, İslamda Emir ve Yasakların Hikmeti,T.Diyanet Vakfı Y.Ankara,2006,s.12)       BİR SAHABE SÖZÜ. Abdullah b.Mes´ûd, Perşembe günleri kalkar şöyle derdi: ?İslâmın esası ikidir: sünnet ve kelâm. En faziletli ve doğru söz Allah´ın kelâmıdır. En güzel sünnet ise Hz. peygamber´in sünnetidir. İşlerin en şerlisi ise sonradan uydurulandır. Sonradan uydurulan her şey bid´addır??.?(Hayatü´s Sahabe, s.46)                                                                           ISRAF VE TUTUMLULUK. Israf; insanın sahip olduğu nimetleri gereksiz ve aşırı şekilde tüketmesi; haddi aşması demektir; Mal veya imkânları meşru olmayan amaçlar için, doğru olmayan yerlere saçıp savurmaktır. Israf; lüks ve gösteriş tüketimidir. Böyle bir tüketim, fertleri maddi-manevî çeşitli sıkıntılara uğratmakta, milletlerin kalkınmasını engellemekte, ülkelerin ekonomik yapılarını olumsuz yönde etkilemektedir. Hz.Ali, kişinin kendisine ve aile halkına israf etmeden, savurganlık yapmadan harcama yapmasını hayırlı iş olarak; gösteriş olsun diye yaptığı harcamasını da şeytanın bir payı olarak görmüştür.Kur´ân´ın emri de bu yöndedir:?Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya hakkını ver ve sakın saçıp savurma.?(İsrâ,17/26). ?Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir??(İsrâ,17/27). İslâmda insanlardan, sosyal ilişkiler dahil, hayatlarının her alanında olduğu gibi ekonomik hayatta da ifrat ve tefritten uzak, ölçülü ve dengeli olmaları istenmiştir.Bu nedenle ifrat noktası olan israf ile tefrit noktası olan cimriliğin her ikisi de yasaklanmıştır.İktisatlı yaşam (orta yol ) ise teşvik edilmiştir.Orta yol, insan hayatının adeta sigortasıdır. ?Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma.Yoksa kınanır ve çaresiz kalırsın., (İsrâ,17/29) Tutumlu olmak; her zaman ölçülü davranmak, ihtiyaç sınırlarını aşmamak, aşırı harcamalarda ve ölçüsüz davranışlarda bulunmamak; ayağını yorganına göre uzatmaktır. Tutumlu olmak, cimrilikle israf etmenin arasındaki orta yolda davranmaktır. Allah Teâlâ, Âyet-i Kerimede ,?Onlar , harcadıklarında ne israf  ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları bu ikisi arası dengeli bir harcamadır..?( Furkan,25/67) buyurmak suretiyle tutumlu olmayı tanımlamıştır. Yüce dinimiz, Kur´ân-ı Kerim´deki : ??Yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü O israf edenleri sevmez??(A´râf,7/31) âyeti kerime ile israf etmeyi yasaklamıştır.            NANKÖRLÜK ETMEK.             Nankörlük, yapılan iyiliğin kadir ve kıymetini bilmemek; verdiği nimetler için Cenab-ı  Allah´a şükretmemektir. Oysa insan, yüce Allah´ın verdiği sayısız nimetlere karşı şükretmekle mükelleftir. -?Nimetlere karşı nankörlük etmeleri sebebiyle onları işte böyle cezalandırdık. Biz (Bu şekilde) ancak nankörleri cezalandırırız.?( Nisâ, 4/147) ?O, istediğiniz şeylerin hepsinden size verdi. Eğer Allah´ın nimetlerini saymaya kalkışsanız sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.?(İbrahim,14/34) ayetinde de buyrulduğu gibi, Rabbimizin üzerimizdeki iyilikleri, ikramları ve nimetleri sınırsızdır. Bunları saymaya kalkışsak bir ömür yetmez. İnsanın kendi bünyesindeki eli-ayağı-gözü-burnu-aklı-fikri-kalbi-tüm organları ve sistemleri; ailesindeki eş-ana-baba-evlat-kardeş-akraba ve bunlarla sevgi-saygı içerisindeki ilişkiler;toprak-hava-su-sıcaklık-soğukluk-yağmur-kar; deniz-güneş-ay ve diğer gezegenler; sebzeler, meyveler, vitaminler-hormonlar; etlerinden-sütlerinden-yününden-gücünden yararlandığımız büyük ve küçük baş hayvanlar; ballar-yumurtalar; gece ve gündüzün peş peşe gelmesi; sindirim sistemindeki mikro varlıklar yüce Rabbimizin bize sunduğu nimetlerin sadece bir kısmıdır?             Bu kadar iyiliklerine, ikramlarına ve nimetlerine karşı şükretmeyi akıl edemeyen, sanki bunlar bizatihî kendisinde zaten mevcutmuş gibi gören; bunları sanki kendisinin müktesep hakkıymış gibi gören; bunlara sahip olmayı vukuat-ı âdiyeden sayan ve şükretmeye gerek bile görmeyen insanoğlunun tutumu gerçekten nankörlüktür. Ve nankörlük çok kötü bir davranıştır: Zalim ve nankör kişi, Rabbini tanımamakta ya da tanıdığını iddia ettiği halde O´nun emrettiği istikamette yaşamayarak Rabbine karşı gelmektedir.               KANAATKÂRLIK kanaat; Allah´ın takdir ettiği rızka, ne kadar olursa olsun rıza göstermek ve şükretmektir. Kur´ân-ı Kerim´de:??Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir.?( İbrahim,14/7) buyrulmuştur.       Atalarımız da ?aza şükretmeyen çoğu bulamaz.?  demişlerdir. Kanaat etmeyen kimse, içerisinde bulunduğu hiçbir durumdan memnun ve mutlu olmaz; şükretmeyi bilmez. Daima şikayet eder, her zaman sızlanır, hep başkalarının malına-varlığına göz diker, kıskanır! Hangi durumda olursa olsun hep daha fazlasını ister ve bu nedenle de hiçbir zaman tatmin olmaz. Tatmin olmayınca, şükretmeyince, yüreği kıskançlık içinde sıkışınca mutlu da olamaz! İnsan; her daim maddi olarak kendisinden daha aşağıda olanların, yokluk-kıtlık içinde olanların, sıkıntı çekenlerin durumuna bakıp haline şükretmeli ve Allah´ın verdiği mallardan, yine Allah yolunda harcayarak, âhiret sermayesini biriktirmeye çalışmalıdır.   MEVLÂMI ARARIM. Canım Rabbimin büyüklüğün izini, Doğanın mahir ellerinde ararım, İlâhî aşkın gülümseyen yüzünü, Manevî dostun kollarında ararım!   İçimden silinmez âhiret kaygısı, Kalbimde büyüdü Peygamber sevgisi, Arının çiçek çiçek gezme yazgısı, Şifa kaynağı ballarında ararım!   Aşk bahçesinin mis kokulu gülünde, Seherde öten bin bir kuşun dilinde, Her daim özlediğim gurbet elinde, Yâ Râb! Kabenin  yollarında ararım!   Kelebeklerin rengârenk kanadında, Menekşelerin göz alan yaprağında, Tüm rızıkların kaynağı toprağında, Meyve veren tüm dallarında ararım!   Ararım Rabbim! Her cismin dokusunda, Binlerce tür çiçek ve gül kokusunda, Yer-gök-güneş-ay-yıldızlar yapısında, Farklı dört mevsim hallerinde ararım!   OYTAN Muammer´im Râbb yolun gözledim, Adını zikrettikçe hepten özledim, Senin çün şiir-duvazları sözledim, İnleyen sazın tellerinde ararım!   SEÇİM. Şu insanın benliğinde, İyilik-kötülük de var. Yaşadığı günlüğünde, Hayırlara koşmak da var.   Haram yemek-helâl yemek, Dua etmek-gıybet etmek, Nefse uymak-akla uymak, İradeyle seçmek de var..   Gideceği yolu bulmak, Bilgi-ihlâs-takva dolmak, Râbbe iyi bir kul olmak, Ol Sırat´ı geçmek de var!   OYTAN Muammer, has seçim yap, Allah´a hep yürekten tap, Olmayasın Orda bîtâp, Ol Köprüden düşmek de var!
YAZARIN DİĞER YAZILARI