İnsanlar belki farkında değiller. Belki de yüzleşmenin ağırlığı altında kalmaktan korkarlar. Bu yüzden değişme cesareti gösteremediklerinden ömür boyu kendilerini mahkum ederler. Neye mahkum ederler? Kendilerini başkalarının yönetmesine izin vermeye. Bu durum miras gibi nesilden nesile aktarılır. Ta ki birisi farkındalık yaşayıp bu düzeni değiştirmeye karar verene kadar. Etrafımıza baktığımızda, hayatlarını başkalarını memnun etmeye adamış insanları görürüz. Henüz çocukken ailesini, akrabalarını, mahalleliyi memnun etmeye çalışan çocuklar esasında saf sevgiye ve takdire muhtaçtırlar. Bir sevgi kırıntısının peşinde, başkalarının düşüncelerine göre yaşarlar. Yıllar sonra ebeveyn olduklarında ise hayatlarını çocuklarına adarlar. Çünkü o sevgiyi, takdiri eşlerinden ve çocuklarından beklerler. Ailesinin sevmediği kişiyi, kendisi bile sevmez. Kendisini sevemeyen insan da başkalarından sevgi bekler. Yıllar sonra, ömür geçtikten sonra pişmanlıklar başlar. Tıpkı Ware’nin hastası Grace gibi. Ware şöyle anlatıyordu: “”Neden istediğim şeyleri yapmadım? Neden beni yönetmelerine izin verdim? Neden yeterince güçlü olmadım?”Bunlar, düzenli olarak duyduğum sorulardı. Gereken cesareti bulamadığı için kendisine son derece kızgındı.” Grace ölmek üzereydi. Farkındalık yaşadıysa da artık her şey bitmişti. Ama siz, sevgili okurlarım, hâlâ bir şansınız varken, kendi sesinize kulak verin, hayatınızı önce kendiniz için, mutlu olmak için yaşayın. Bastırılmak, insana acı verir. Anlaşılmamak acı verir, kalbi ağrıtır. İnsan bu acıyı için için yaşar; biri sorsun, fark etsin, anlasın, acısını paylaşsın ister. İnsanın acısını anlamayan kişilerin, başkalarına karışma hakkı da sözlerinin bir önemi de yoktur. Bronnie Ware şöyle diyor: “Aslında en temelde hepimizin içindeki acıyı körükleyen şey, birbirimiz tarafından sevilme, kabul edilme ve anlaşılma isteğimizdi.” Bizim yaşamımızda normalize edilmiş bir şey var, ön yargı. Kabul etmek gerekir ki bazıları özünden kötü. Ama bazı insanlar da var ki aldıkları yaralardan dolayı, anlaşılma arzusundan kaynaklı agresif tavır sergiler. Agresif insanlara kulak vermeyi denemeyen insanlar, onların yalnızca tavırlarını görür, yargılar. Ware, bu farkındalığı yaşadıktan sonra bakış açısı değişmiş: “Artık yıllar boyunca bana söylenmiş can yakıcı şeylerin aslında onlardan gelmediğini görüyordum. Bu sözler, doğarken sahip oldukları güzel, saf varlıktan değil; o insanların yaralarından geliyordu.” Tüm mesele bu, birbirimizi anlayamamak. Üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaşıyoruz. Aynı duygulara sahibiz. Duyguların vücudumuza yansıması aynı. Ama biz sadece yargılıyoruz. Birbirimizi anlamaya çalışmıyoruz. Çözüm üretemeyiz belki, geçmişi geri getiremeyiz, kimseyi değiştiremeyiz. Ancak yalnızca birbirimizi anlamak bile içimize umut tohumları ekebilir.