?>
Aşık Olan Erkek Örümceğin Hikayesi
Sevgili okuyucularım bu hafta sizlere aşık olan erkek örümceğin hikayesini anlatmak istiyorum.
Zamanın birinde bir erkek örümcek, bir dişi örümceğe aşık olmuş.
Dişi örümcekde erkek örümceği sevmiş.
Öyle sevmiş ki içinde ne varsa onunla paylaşmış. Bütün acılarını onunla paylaşmış. Bütün yaşanmışlıkları kendince anlatmaya çalışmış.
Ama erkek örümcek çok toymuş anlayamamış. Çok sonraları fark edecektir bu durumu.
Kaçınılmaz olan her zaman gerçekleştiğini hiçbir şeyin önünde duramadığını ve her gerçekleşen olayda kendisinin faydasına bir şey olduğunu sonradan fark edecektir.
Hikayeyi özürle bölüyorum: yukarıda bahsedilen fayda, insanın ait olduğu yeri bulma konusunda atılan her olumlu adım olarak anlayabiliriz.
Neyse hikayemize dönelim.
Çok güzel vakit geçirmişler.
Gün geçtikçe birbirlerine olan bağları ve sevgileri artmış.
Dişi örümcek her gün ağlarını ilmek ilmek örerken, hayranlık içerisinde seyredermiş.
Dişi örümceğin ördüğü ağlar o kadar güzelmiş ki erkek orada yaşamaya, yaşlanmaya işte o zaman karar vermiş.
Bu böyle çokta uzun olmayan, hatta erkek örümcek için kısa denebilecek bir süre sürmüş.
Mutluluklar kısa sürer derler ya. Ayrılık zamanı gelmiş çatmış işte.
Dişi örümcek kendisininde sebebini bilmediği bir dürtüyle yuvayı terk etmiş.
Erkek örümcek deliye dönmüş, önce kabullenememiş, saldırmış, savurmuş ama yinede içinde oluşan hisse bir karşılık bulamamış.
Maşukunun yaptığı yuvanın içerisinde eli başında çaresizliğin o derin sancısını hissederek, bu hisle nasıl baş edeceğini düşünüyormuş.
Bu his gün geçtikçe kara delik gibi büyür olmuş.
Büyümüş büyümüş ve daha çok büyümüş.
Artık öyle bir noktaya gelmiş ki, aşığının ördüğü, örümcek ağların ona kurulmuş bir tuzak olduğunu düşünmüş.
Kendisini hapseden bu tuzağı bertaraf etmesi gerektiğini düşünmüş.
"Bertaraf etmeli, bertaraf etmeli ama nasıl yapmalı" sorusuna bir yanıt bulamamış.
İçinde büyüyen acının verdiği bıkkınlıkla, her ilmeğine hayran olarak baktığı, "ONU O YAPAN" yuvayı elleriyle, kollarıyla yıkmaya çalışmış.
Yıkmaya çalışmış ama her hamlesinde dağılıyor, dağıldıkça daha büyük bir hırsla bir daha vuruyormuş.
Uzunca süreler ve büyük çabalar sonunda kurtulmuş ağlardan, özgür olduğunu düşünmüş.
Artık özgürmüş erkek örümcek, istediğini yapabileceğini düşünmüş.
Yapmışta, aklına düşen her şeyi bir bir gerçekleştirmiş.
Kısa bir süre sonra içindeki o adını koyamadığı his tekrar canlanı vermiş. Ya da o hissi hatırlamaya ihtiyaç mı duymuş demeliydim?
Yaptığı şeylerden artık tad alamaz olmuş.
Bir anda aklına, yuvayı bozduğu an aklına gelmiş.
Şoke olmuş, şaşırmış, donmuş kalmış, fark ettiği şey karşısında.
Yuvayı bozarken farketmeden üzerine yapışmış o örümcek ağları.
Kurtulduğunu zannettiği şeyler artık düzensiz bir şekilde vücudunun her yerindeymiş.
-"Ne demek şimdi bu?" "Kurtulmuştum hani ben?" "Hayır olamaz bir kere daha bununla mücadele edemem." demiş.
Vee aniden içinden bir ses aydınlanıvermiş ama bu ses bir düşünce ya da kelime değilmiş bu şey bir hismiş. Bu hissin vurguladığı şeyi kelimelerle ifade etmeye çalışırsak(tam olarak ifade edilemez): artık mücadele etmene gerek yok. "O senin yuvan!"
devamını sizlere bırakıyorum. Fakat yazımı bitirmeden şunu sormak istiyorum hepinize: bir aşık kaç kere yanılabilir? ya da kaç yıl geçmesi lazımdır, ait olduğu yerin "ONUN HATIRASI" olduğunu anlaması için? Umarım kendimize ait hisseleri çıkardığımız bir hikaye olmuştur. Sağlıcakla kalın.
YAZARIN DİĞER YAZILARI