?>

BAŞLIK YOK

BAŞLIK YOK

Ali İZGİ

2 yıl önce

Bir haftadır öyle bir haldeyiz ki, yerde miyiz, gökte miyiz, uyanık mıyız kâbus ta mıyız bilmiyoruz. Öyle bir yıkım yaşadık ki fiziken ayağa kalksak da psikolojik olarak eskiye dönebilir miyiz belli değil. “Yüzyılın felaketi, asrın depremi, litaretüre girmemiş çifte deprem” bunların hiçbiri yaşanan dramı tarif etmiyor, yazılacak hiçbir kelime ortaya çıkan acıyı karşılamıyor. İşte bu nedenle yazının başlığı yok. Konunun izahı, tasviri mümkün değil, Konuşmak, susmak, feryat etmek, ağlamak, çırpınmak hepsi var ama hiç biri anlatmıyor...          Saat:04.17. Gecenin kör karanlığında 13,5 milyon insan kan uykudayken yakalandı tarifsiz Maraş depremine. Richter ölçeğine göre 7.8, yıkım gücüne göre 15, atım gücüne göre 600 bilmem ne... Aslında o gece Maraş’ın Pazarcık ilçesinde bir deprem olmadı. Yer patladı, gök delindi. Ülke kaydı. Koskoca Anadolu yarımadasının Ankara’nın doğusunda kalan ne kadar yerleşim yeri varsa herkes yataktan fırlayıp kendini dışarı attı. Yetmedi bilim adamları artçıları beklerken insanlığın kaydetmediği bir şey oldu. Bu defa Maraş’ın kuzey ilçesi Elbistan’da ikinci bir fay aynı şiddetle kırıldı. On il, dünyadaki bir çok ülkeden büyük bir alan yerle yeksan oldu. Bir o kadarı da korkudan halen içeri giremiyor.          Biz bunun acı bir provasını 1999’da Gölcük’te yaşamış ve ona çok hazırlıksız yakalanmıştık. Çok çaresiz kalmıştık. O günden sonra Devletimiz ondan çıkardığı derslerle deprem konusunda bir hayli merhale kat etmişti. Başta AFAD teşkilatlanması olmak üzere depremlere müdahale anlamında dünyada söz sahibi bir hale gelmiştik. Nitekim, ondan sonra yaşadığımız Van, Bingöl, Elazığ, İzmir depremlerinde son derece hızlı ve etkili müdahaleleri ve yaraları sarma uygulamasını görmüştük. Ancak bu başkaydı. Ne kadar güçlü, ne kadar organize olursanız olun Doğal afet insanı aciz bırakabiliyordu.          Bu deprem olur olmaz da Afad tetikteydi. Bakanlar, görevliler dakikalar içinde kriz merkezindeydi, lakin o kadar büyüktü ki insan eliyle yapılacakları fersah fersah aşacak cinstendi. Üstelik zemherinin çat ayazında olmuştu bu deprem. Kar, tipi, yağmur, yangın, Rabbim tüm felaketleri aynı anda verdi. On il, 114 ilçe, 7146 köy olmak üzere 7 270 yerleşim yeri etkilendi bu depremde, binlerce bina yıkıldı. Afad da olsanız, devlet de olsanız hangi birine ne kadar zamanda yetişirsiniz. Her yerleşim merkezine on kişilik bir ekip göndermeye kalksanız 100 bin kişiye ihtiyacınız var. Kaldı ki deprem sadece binaları yıkmadı. Havaalanları, otoyollar, limanlar gitti. Ne karadan, ne havadan, ne denizden gidilemedi. Bırakın bunu kendi yaşadığınız şehirde böyle bir felaket olsa Allah korusun. Siz de tetikte hazır bekliyor olsanız tüm binaları dolaşıp enkazları tespit edip kurtarma çalışması başlatmanız ne kadar zaman alır bir düşünün. Kaldı ki bu büyüklük.          Bu nedenle ki kör, kısır, sağır tartışmaların ne zamanı ne de yeri. Bu felakette aciz kaldık mı, kaldık. Gecikmeler oldu mu, oldu. Halen başına varılamayan enkazlar var mı, eminim vardır. Ancak şu da bir gerçek ki Türk Devleti büyük ve organize bir devlet, Türk Milleti büyük bir millet. Devlet tüm gücü ile bölgede. Millet yardım için seferber. Yiyecekmiş, giyecekmiş, barınmaymış bunlar bizim gibi bir ülke için sorun değil, olmadı da nitekim aradan 24 saat geçmeden bunların çok çok fazlası bölgeye aktı. Olan ne yazık ki yiten canlarımıza, giden mallarımıza oldu.          Bu büyük felaket bazı acı gerçekleri de yüzümüze çarptı. Biz bazı ülkelerin Türkiye üzerinde büyük deprem senaryoları çalıştığını ve o kaostan nasıl besleneceklerini planladıklarını biliyorduk, bekliyorduk da fakat içimizde bu kadar insanlık dışı yaratığın yaşadığını fark etmemiştik. Enkaz altından çağrı yapan insanların telefonuna ulaşıp dalga geçecek bir Türk gencini rüyamızda görsek inanmazdık.  Soğukla, açlıkla mücadele sürerken birilerinin beyaz eşyaları yağmalayacağını düşünmezdik. Oh oldu ölsünler diyecek birini görmemiştik. Hınçla “Depremle geldiler, depremle gidecekler” diyecek kadar hain olacakları düşünmemiştik. Bu deprem bize bunları da gösterdi.          Siyasi hırsların, çıkar kavgalarının acılar üstünden nasıl beslendiğini, bizim ne kadar balık hafızalı olduğumuzu görmüş olduk.  Hayatta her şey bir imtihan ya, deprem belki büyük bir imtihan ama son saydıklarımız emin olun bu ülkenin geleceği için çok daha büyük bir imtihan...
YAZARIN DİĞER YAZILARI