?>

BESMELENİN FAZİLETLERİ

MUAMMER OYTAN

6 yıl önce

?Euzu billâhi mineşşeytani´r Racîm Bismillâhi´r Rahmani´r-Rahîm !? = Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah´a sığınırım. Rahmân ve Râhîm olan Allah´ın adıyla!? şeklindeki Euzu besmelenin faziletleri saymakla bitmez. Bu sebeple insanoğlunun, yeme, içme, giyinme, okuma, yazma ve konuşma öncesinde, ev ve iş yerine girip çıkarken; bir iş ve görev yapmaya başlarken v.b. her ne yaparsa, her neye başlarsa, her neye el atarsa, her ne tutum, davranış ve eylemde bulunursa mutlaka Euzu besmele okuması şarttır. (Doç.Dr.İsmail Karagöz,Kur´ân´da Zikir Kavramı ve Allah´ı Zikir ,s.57).Bir adım atmaktan Kur´ân okumaya kadar her harekette dilimizden besmele eksik olmamalıdır. - Peygamberimiz(s.a.s.), ? Bir insan evine girdiğinde ve yemek yediğinde Allah´ın adını zikrederse, şeytan, avanelerine ?burada size gecelemek ve yemek yoktur´ der. Şayet Eve girerken insan, Allah´ın adını anmazsa, şeytan, avanelerine ? Bu evde geceleyebilirsiniz´ der. Yemekte, kişi, Allah´ın adını zikretmezse, Şeytan, ? Bu evde size gecelemek ve yemek vardır´? der.(Müslim, Eşribe, 103,II, 1598). -Euzu besmele hayır getirir, huzur getirir, iyilik-güzellik getirir! Bu sebeple bazı âlimler ?dünyadaki bütün zehirlerin panzehiri besmeledir? derler. Allah´ın adıyla bir işe başladığımızda, oluşacak bütün şer etkileri, menfi enerjiyi, kötülükleri etkisiz hale getirmiş oluruz.! - Euzu besmele okunduğunda şeytan uzak durur; kalbe vesvese veren şeytan uzak olur! - Besmele çeken mü´min kendisini Allah´a emanet etmiş olur; Allah´ın emanetine terk etmiş olur! Dolayısıyla, besmele çekerek bir işe, bir davranışa başlayanın; bir karar verenin işi rast gider; olumlu ve bereketli sonuca kavuşur. İnançsız, besmelesiz başlanan her işin sonu yarımdır! - Cenâb-ı Allah, bütün korkularımızı, her türlü endişelerimizi euzu besmele ile aşmamızı nasip ihsân eylesin inşallah!   BİR AYET: ?Allah´ın izniyle?(inşallah)  demiyor, bir istisna da yapmıyorlardı?(Kalem, 68/ 18)    ?İNŞALLAH!? DEMENİN ÖNEMİ: İnsanın geleceğe dair düşüncelerini, tasavvurlarını, niyetlerini anlatırken daima İnşallah! demesi gerekir: Cenâb-ı Allah, bu konuda son derecede çarpıcı ve etkili bir şekilde ikazını ve  tenbihatını şu ayetlerde yapmaktadır:?Hiçbir şey hakkında da sakın ?Ben bunu yarın muhakkak yaparım !´ deme.!?(Kehf, 18/23). ?Ancak ?Allah dilerse yapacağım´ de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve ? Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır´ de ! ?(Kehf, 16/24)  ?Allah´ın izniyle? demiyor, bir istisna da yapmıyorlardı?(Kalem, 68/ 18)             Yukarıdaki ayetlerdeHak Tealâ´nın da ikaz ettiği; bu ikaza kulak asmayanları eleştirdiği gibi, insanoğlunun, Ben gelecekte şunu yapacağım, bunu yapacağım, oraya gideceğim, satın alacağım, işimi büyüteceğim,  evleneceğim, çocuk sahibi olacağım v.s.! gibi tasavvurlarını, düşüncelerini, niyetlerini, söylerken mutlaka ?İnşallah!?veya ?Allah´ın izniyle? demesi gerekir; aksi halde işi rast gitmez !.. Tıbbın ve tekniğin bütün gelişmişliğine rağmen, tüm evreni yoktan var eden Allah Tealâ´nın gücü yanında insanın gururlanacağı, kibirleneceği, kendini Kâf Dağı´nda görmesini gerektirecek bir durumu söz konusu değil! İnsan, Cenab-ı Allah neye izin verirse, ne kadarına izin verirse ancak onu yapabilir. Şu halde mü´minin bu bilinç içinde olması ve davranması zorunludur. Aksi halde, ?şunu yapacağım, bunu alacağım, ona karar vereceğim, şuraya gideceğim v.b.? sözler sarf etmesi kendisinde bir güç görmesinin, kendisinin Cenab-ı Allah´tan ayrı ve müstakil olarak davranabileceği anlamı taşır. Kendisinin Allah´ın iznine, yardımına ihtiyaç duymadığı anlamına gelir! Bu da, Allah Tealâ´nın çok içerlediği, hiç sevmediği kibirdir! Kibirlenmektir! ??Dünyada kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!?(Zümer,39/71-72) Böyle bir davranışta bulunan kişinin işi rast gitmez; teşebbüsünde, eyleminde, kararında olumlu, başarılı ve bereketli bir sonuç alamaz.             O halde her adımda, her kararda, her teşebbüste, her tutum ve davranışta mutlaka ?İnşallah!? veya ?Allah´ın izniyle? demek gereklidir, yararlıdır. Her şey bir tarafa, bu tek kelime, insana moral verir, işinin rast gideceğine, olumlu ve bereketli bir sonuca kavuşacağına inanç verir. ?İnşallâh!? sözcüğü,yukarıda euzu besmele için söylediğimiz tüm olumlu moral güçlere kavuşulmasını sağlar! Moralı yüksek olan; Allah Tealâ´nın sayesinde başaracağına inanan; bu yüksek moral ve inançla işe sarılan kişi de zaten başarılı olur!   DÜNYA HAYATI GEÇİCİDİR: HESAP GÜNÜNE HAZIR OLUNMALIDIR.             Kitabımız Kur´ân-ı Kerim´de, dünya hayatının insanı aldatan bir meta olduğu (Âl-i İmrân,3/185), Faydası ahirete göre daha az  olduğu(Tevbe,9/38), bir nevî oyun, oyalanma ve eğlenceden ibaret olduğu(Enam,6/32) açık şekilde bildirilmektedir. Peygamber Efendimiz de dünya hayatında kendisini bir yolcu gibi görmüş, ebedî hayatı unutmayarak ona göre hazırlık yapmış ve ümmetine de bunu tavsiye etmiştir. O´na göre dünya hayatı, uzun bir yolculuk esnasında, altında geçici olarak gölgelenilen bir ağaç gibidir. ?Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır !?(Duha,93/4) ayetinde buyrulduğu şekilde, ancak ahiret hayatı için elzem olan amellere engel olmayan bir dünya hayatının meşru, mubah, nimet ve mutluluk vesilesi olduğu unutulmamalıdır. Başka bir deyişle, müslüman kişinin,  hem dünya için ahretini, hem de ahreti için dünyasını ihmal etmemesi; ikisi arasında bir denge kurması; dünya hayatının bir imtihan sahası olduğunun farkında olması gerekir.(Dr.Ömer Yılmaz, Dünya ile Ahiret Arasında Denge Kurmalıyız, Kur´ân´dan öğütler 1, D.İ.B.Yayını ,s. 218-219)       ?Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah´a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır??(En´am,6/32) ayetinde belirtildiği üzere dünya hayatı gerçekten geçicidir. O halde bu dünyada kaldığımız bu geçici sürenin yararlı, anlamlı ve değerli olması için Allah´ın hoşnutluğunu ve rızasını kazanmak, O´na yakınlaşmayı umarak hayırlı ameller yapmak önceliğimiz olmalıdır. -?Artık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükâfatını görecektir. Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.? (Zilzâl,99/7-8) ??Size kıl kadar haksızlık edilmez? (Nisâ, 4/77). Böyle bir niyet taşımadan yani hayırlı-salih âmel işlemeye öncelik verme niyetinden yoksun olarak yaşanılan hayat boş, manâsız ve faydasız geçirilen bir süreden ibaret olacaktır.(Sabri Akpolat, Dünya Hayatı Geçicidir, Kur´andan Öğütler 1, D.İ.B. Yayını, s.212). Hz.Peygamber (s.a.s), ? Kişiyi ölürken üç şey uğurlar: Sevdikleri, malı ve yaptıkları. İlk ikisi geri döner ve o yaptıkları ile baş başa kalır !?( Buhari, Rikâk, 42)  buyurmuşlardır.             Cenab-ı Allah, her kötülüğün misliyle bir cezası bulunduğunu( Yunus, 10/27); Öyle bir günde hiç kimsenin başkası adına bir şey ödeyemeyeceğini (Bakara, 2/48); hiçbir günahkârın, başka bir günahkârın günahını yüklenemeyeceğini (Fâtır, 35/18) buyurmaktadır.             huzurlu yaşamanın sırrı.             İnsanların başına gelen her türlü olumsuz sanılan olaylarda bir hikmet, Rabbanî bir sebep olabileceği düşünülmelidir. Kur´ân-ı Kerim´e göre Cenab-ı Allah´tan başka hiç kimse gâibi bilemez. ??De ki: ? Gayb ancak Allah´ındır?!? (Yunus, 10/20). ?Göklerin ve yerin gaybı Allah´a aittir? (Nahl,16/77) ? De ki: Göktekiler ve yerdekiler gaybı bilemezler, ancak Allah bilir..?(Neml, 27/65) ?Gaybın anahtarları yalnızca O´nun katındadır. Onları ancak O bilir!? (En´am, 6/59). Gelecekte ne olacağını, neyin, nasıl bir olaya sebep olacağını hiç kimse bilemez ve tahmin edemez. İnsanoğlu, maalesef ihtiraslıdır, Cenab-ı Allah´ın verdiklerine şükretmeden yenilerini istemekte çok sabırsızdır ve ölçüsüzdür. Hayırlı veya hayırsız olacağını düşünmeden daima istemekte; beklentileri-istekleri tahakkuk etmeyince de hemen hayal kırıklığına uğramakta; kara yaslara bürünmekte, bedbaht olmaktadır ! Bu İslâmın yolu değildir, Kur´ân-ı Kerim´in yolu değildir.!       Mutlu ve huzurlu yaşamın formülü çok basittirYapılacak şey:     1- Sahip olunan sağlık, varlık, huzur ve mutluluk için; kısaca her şey için şükretmek,     2- Herhangi bir istemde bulunmak için, arzu edilen makam-mevki-varlık-sağlık v.b. için elden gelen gayret ve hizmet tam olarak gösterilmelidir ve sonrasında: ?Tevekkeli Tealâllah; bundan sonrasi Yüce Râbbimin takdirine kalmıştır; inşallah hakkımda her ne hayırlı ise onu takdir buyurur!?. diyebilmektir. İnsan; hayatı boyunca beklentileri için daima dua etmeli ve sonra da, beklediği her ne ise, Allah Tealâ´dan,  hakkında hayırlı olacaksa nasip ve ihsan etmesini dilemelidir: PEYGAMBERİMİZİN GENEL ADETLERİ. Hz. peygamber(s.a.s.(, kendisini görmeye gelenleri karşılar, onları selamlar, gelenden önce elini ona uzatırdı. Birisi kulağına bir şey söylese adamın sözü bitmeden yüzünü çevirmez; tokalaşırken elini karşısındakinden önce çekmezdi. Kendisini görmeye gelen bir misafir önce selam verdikten sonra müsaade isterdi Hz. Peygamber de başkasını ziyaret ettiği zaman bu kurala dikkat ederdi. Hz. peygamber(s.a.s.), her işe besmele ile başlar; işlerini sağ eliyle yapmaya özen gösterirdi. Önce sağ ayakkabısını giyer, camiye girerken sağ ayağıyla adım atar; bir şey dağıtacak olsa önce sağında oturandan başlardı. (Mevlâna Şiblî,a.g.e. s.35-37) BERZAH ÂLEMİ Dünya hayatının sonu ve kabir hayatının başlangıcı olan âleme ?Berzah âlemi? denir. Kabir hayatı mü´minler için ne kadar müjdeli ise, inkâr ehli için de o kadar ürkütücüdür. Peygamberimiz, ?Kabir ya Cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da Cehennem çukurlarından bir çukurdur!.?.(Tirmizî, Kıyamet,26) buyurmuştur Keza, insanların en akıllısı ve en keremlisi kimdir diye sorulduğunda Efendimiz: ?Ölümü en çok zikreden ve ona en iyi şekilde hazırlanandır. İşte akıllılar onlardır ki, dünyanın şerefini ve ahretin ikrâmını onlar götürürler!?(Taberanî,Mu´cem´ul-Evsat) buyurmuştur. ?Dini kaynaklarımızda ölüm meleğinin korkunç görünüşlü, heybetli bir melek olduğu belirtilmiştir. Ancak o, inanan iyi insanların canlarını alırken son derecede yumuşak ve şefkâtli davranırken, inançsız ve kötü kimselerin canını alırken şiddetli ve acımasız davranacaktır.?(Tevfik Yücedağ, a.g.e.s.266) Ölüm meleği, emanetini almaya geldiği zaman, vadesi yetmiş olan kişinin amellerine göre, ? Ey allah´ın düşmanı senin için Cehennem vardır!? diye haber verir veya ? Ey Allah´ın dostu müjde, senin için Cennet vardır!? diye müjdeler, ancak bundan sonra ruh bedenden ayrılır.(İ. GAZELİ, a.g.e.s. 308). Netekim, yukarıda yazdığımız hadisi tekrar edersek, Hz. Peygamber Efendimiz de: ? Sizden hiç biriniz, gideceği yerin neresi olduğunu bilmeden ve hatta Cennet ve Cehennemdeki yerini görmeden dünyadan ayrılmaz.? Buyurmuştur.(İ. GAZELİ, a.g.e.s.308; İbn Ebid- Dünya) Kıyamet gününün bütün aşamaları geride kaldıktan sonra haklarında hüküm verilenler şu sınıflara ayrılırlar (Ümit Şimşek, a.g.e.s.254): 1- Doğrudan cennete girecekler. Bunlar, iman edilmesi gereken konulara tam bir şekilde imân eden ve iyi-salih ameller yapan, tartıda da iyi işleri kötülüklerinden fazla gelmiş olanlardır. ?Rablerinden korkup sakınanlar da bölük bölük cennete sokulacaktır?Sâlih âmel işleyenlerin mükâfatı ne güzeldir!.?(Zümer, 39/73) 2- Doğrudan Cehenneme girecekler. Bunlar iman edilmesi gereken konulara gerektiği gibi imân etmemiş, Allah´a ortak koşmuş, Allah´ı ve Peygamber´ini yalanlamış olan kimselerdir. ?Allah´ı inkâr edenler bölük bölük cehenneme sevk edilecektir?Dünyada kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!?(Zümer,39/71-72) 3- Bir süre Cehennemde kalacak olanlar: Bunlar, iman etmiş, ancak işledikleri kötülükler, tartıda iyiliklerine ağır basmış olanlardır. Günahları miktarınca Cehennemde ceza gördükten sonra Cennete girerler. 4- Ârâftakiler. Bunlar, çoğunluğun görüşüne göre, imân etmiş, fakat iyilikleri ile kötülükleri eşit gelen kişilerdir.: ?Cennet ile Cehennem arasında bir sur, A´râf üzerinde de bir takım adamlar vardır?Ki bunlar ümit etmekle beraber henüz oraya (Cennete) giremeyenlerdir!?(A´râf, 7/46-47). Bunlar da bir süre sonra Cennete girerler. İster sonradan isterse doğrudan doğruya Cennete girenler orada sonsuza kadar kalırlar.(Ümit ŞİMŞEK, a.g.e.s.254)   MESNEVδDEN BİR HİKÂYE.   Bir deli, çocukların attığı taşlardan Meşhur Selçuklu Vezirlerinden Amîd´in sarayına sığınıyor. Fakat görüyor ki, Amîd, bir sedire kurulmuş, köleler, yelpazelerle sinekleri kovalamaktalar. Amîd, deliye:  ? Sana kim izin verdi de geldin?? diye çıkışıyor. Deli: ?Çocuklardan kaçmış, sana şikâyete gelmiştim, ama gördüm ki sen benden zebunsun, sineklerden bile kurtulamıyorsun!? diyor.( Mevlâna Hz.Mesnevî ve Şerhi, Cilt 5, s 504)   SANA SIĞINIRIM Azrail, emrinle canım alınca, Allah´ım daim Sana sığınırım ! Sâlih amellerim noksan gelince, Allah´ım daim Sana sığınırım !   Sayılı gün bitip vâde yetince, Ufkumda ol güneş kesin batınca, Nihayet bedenim kabre yatınca, Allah´ım daim Sana sığınırım !   Ol bülbülüm gereğince ötmezse, Cevap vermeye bilgilerim yetmezse, Şâh-ı Resûl şefaat de etmezse, Allah´ım daim Sana sığınırım !   Affetmezsen günâhlarım pek çoktur, Kalbim pûr-pâk, gözüm-gönlüm toktur, Senden başka hiç Gaffâr Tanrı yoktur! Allah´ım daim Sana sığınırım !   Sağ melek hep sâlih ameller derse, Allah´ım ilâve sevâplar verse, OYTAN Muammer muradın erse, Allah´ım daim Sana sığınırım !      OLSUN ! Yüce Tanrım ol izlediğimiz yollar , Cennetine götüren has yollar olsun , İnsanlığın kurumuş vicdan dalları , Her mevsim çiçek açan dallar olsun !                         Kalbimize aşk-ı muhabbet dolsun , Fakir-fukara-yetim sevinçle gülsün, Yoksulluk, üzüntü mazide kalsın , Dillerin dikenleri  hoş güller olsun !   Arılar her çiçekten polenler alır , Dünya malı mutlak dünyada kalır, İnfâk etmeyenler ol gün pişman olur, Gönlümüz her daim ?veren eller? olsun !                         Aslında insan ruhunda Râb izi var , İhtiras ve içkiyle yanlışa sapar , Giderek şartlar onu canavar yapar , Tüm insanlar Râbbe lâyık kullar olsun !                           Yoldan çıkmış toplumda ahlâk korunmaz, Ahlâksız kişide dürüstlük barınmaz , Kalp kirliliği su-sabunla arınmaz , Ruh arındıracak nurdan göller olsun !   OYTAN Muammer kader böyle yazıldı , Din zayıfladı inançlılar ezildi , GDO çıktı tüm tohumlar bozuldu , İnsanlığa yararlı has döller olsun !
YAZARIN DİĞER YAZILARI