?>
Bundan Sonra Ne Yapacağız?
Madalyonu çok yönlü olarak görmek, kendimizle yüzleşmek her birimize ağır gelmedi. Farkındalığı ve konunun çok yönlü olmasındaki zorlu bakış açısının verdiği ızdırabı kaldıramıyor olmamız zor bir durum. Elimizden gelen tek şey; var gücümüzle seferber olmak, maddi ve manevi desteğimiz oldu. Ulusal bir toplumsal travma yaşıyoruz. Etkileri yıllar hatta kuşaklar boyu devam edecektir.
Yüzyıllar boyunca yıkıcı depremlere sahne olmuş coğrafyalara dayanıksız yapıların inşa edilmesi, yasalarımızı güçlendirmeliyiz, denetim mekanizmalarını işlevsel hale getirmeliyiz. Bu gerçekleri görmezden gelmemeli, oluşabilecek risklere karşı tedbir almalıyız. Her yıl çeşitli doğal afetlerle karşı karşıyayız; pandemilerle, sellerle, yangınlarla veya depremler… Afet bakanlığı kurulmalı hem sosyal bilimciler hem de fen bilimciler iş birliği halinde çalışmalı. Her bilim bir elin parmakları gibidir. Coğrafya olmadan matematik; tarih olmadan fizik, sosyoloji olmadan jeofizik olmaz. Sorunlarımızın çözümünde interdisipliner bakış açısı olmalı.
Neden bu doğal afetlerin etkilerini en az zararla atlatabileceğimiz üzerine strateji geliştiremeyelim? Can, mal, emek, hatıra vs. birçok şeyi ellerimizden kayıp gitmemeliydi. Eksiğimiz çok, yaşadıklarımızdan artık ders çıkarmalıyız. Strateji geliştirmek, önlem almak, toplumu bilinçlendirmek zor olmamalı. Bu tedbirler şu anki durumumuzdan daha az masraflı olsa gerek. Yaklaşık bir aydır uluslararası yardımlar alıyoruz. Bu ülkenin evladı olarak dış kaynaklardan destek almak zorunda olmamız onuruma dokunuyor. Kendi kendimize yetecek insani güce ve maddi güce sahibiz. Üstümüzden ölü toprağını atma zamanı gelmedi mi? Duygularıyla hareket eden bir toplumuz. Mesela, normalde devlet korumasında bulunan çocuklara koruyucu aile olmak için istekli olmayan kitleler bir ayda binlerce başvuru yaptı: Büyük bir duygusallıkla “Depremzede çocuğa koruyucu aile olmak için!” Bu konu beni inanılmaz ürküttü. (Sebeplerini başka bir platformda tartışmak üzere şimdilik bu konuyu kapatıyorum.)
Uzmanlaşmanın, koordinasyonun yeterli olmadığı bir toplumun güvenlik problemi var demektir. Pek çok konuda bilinçli değiliz, profesyonel değiliz; karmakarışık, Allahualem, günübirlik, anı kurtarmaya yönelik yaşayıp gidiyoruz. Yahut gidemiyoruz, çünkü eksiklerimiz var. Sormuyoruz, sorgulamıyoruz, en başta da kendimizi. Öz eleştiri yapmayı ihmal etmemeliyiz.
Sosyal yardımlaşma kültürümüz güzel evet, fakat uzun vadede toplumu yoksullaştırıyor, hazırcılığa alıştırıyor, rehavete sürüklüyor. Yardımlaşmada bir yere kadar devam edip sona erecek. Ve ne yazık ki deprem yörelerindeki pek çok insan kaderiyle baş başa kalacak. Hızlıca üretime geçmemiz gerekiyor. Acilen tarım ve sanayi kollarından temel gereksinimlerimize haiz üretim alanları oluşturmalıyız. Küçük atölyeler yaparak başlayabiliriz. Kadınlarımızı üretime davet ediyorum. Toprakla, dikiş-nakışla vb. üretimle buluşma zamanı. Her birimizin çift uzmanlık alanı olmalı. Mesele öğretmeniz fakat diğer yandan dikiş nakıştan da anlamalıyız. Konuya milli seferberlik olarak yaklaşmalıyız. Eğitim, üretim, dayanışma seferberliği..
Ne çok şeyi göz ardı etmişiz değil mi? Böyle giderse ne yazık ki yoksul bir gelecek bizi bekliyor olacak. Sorunlarımızın temelinde toplumsal sorunlar yatıyor. Lütfen ulusal kalkınma planları hazırlayalım, hayata geçirelim. Daha fazla kaybedecek zamanımız yok.
YAZARIN DİĞER YAZILARI