Değerli okuyucular;
Ceza yargılaması, toplum içerisinde bireylerin aralarında yaşadıkları hukuki ihtilafları çözmek amacı ile oluşturulmuş adli yargı sistemi içerisinde yer almaktadır. 765 sayılı mülga ( yürürlükten kaldırılmış ) Ceza Kanunu 1 Haziran 2005 tarihine kadar uygulanmış iken, bu tarihten sonra 5237 sayılı Ceza Kanunu yürürlüğe girmiş ve uygulanmaktadır.
Ceza yargılama sisteminde ceza hukukunun genel ve özel hükümlerini Ceza Kanunu, yargılama usulünü Ceza Muhakemeleri Kanunu, verilen ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı hakkında ise Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ana temaları oluşturmaktadır. Yapılan yargılamalar sonucunda bireylere verilen cezalar Hapis, Adli Para Cezası, Cezanın Ertelenmesi ve aşağıda üzerinde biraz daha detaylıca duracağımız uygulamayı hep sıkıntıya sokan Hükmün açıklanmasının Geri Bırakılması/ uzlaşma müesseseleri olarak karşımıza çıkmaktadır. 1 Haziran 2005 tarihinden bu yana yürürlüğe giren ceza yargılamasının bu temel kanunlarında birçok maddede 13 yılda önemli değişiklikler yapılmıştır.
Şöyle ki, ceza mevzuatlarının ilk yürürlüğe girdiği tarihten bu güne uzlaştırma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması konularında uygulamada ceza hukukunda sürekli sorunlar yaşamaktayız. Bu sorunlar uygulayıcılar açısından sorun teşkil ettiği gibi, aynı zamanda yargılamanın sujesi olan taraflar açısından da bir kısım aksaklıkları uhdesinde barındırmaktadır.
Uzlaşma konusunda filolojik manada ilk duyumda bu nasıl bir sorun teşkil edebilir, esasen katkı sağlaması gerekir, sonuçta uzlaşma katkı sağlamak eksenli bir müessesedir şeklinde düşünüp soru ve şaşkınlık ile karşılaşabileceğinizi belirtmek isterim. Ancak, uygulama sorunu olarak açıklayacağım ve yaşanmış maddi gerçeklikler bu husustaki haklılığımızı ortaya koyacaktır.
Adalet Bakanlığımız çok yüksek beklentiler ile ceza yargılamalarında uzlaştırma ve hukuk yargılamalarında arabuluculuk süreçleri üzerine eğildi, bu iki birim için bakanlık bünyesinde daireler, komisyonlar oluşturdu ve ciddi ekonomik hazırlıklar/ harcamalar yaparak sorunların bu yollar ile çözümünün hukuka ve iş yüküne katkı sağlayacağı inancı ile yol almaya çalıştı. Ancak, uygulamaların yürürlüğe konulacağı ilk günde belirttiğim gibi, mevzuatlarda yapılacak düzenlemelerin toplumsal karşılığının yer alması için öncelikle gündemde olan konunun sosyolojik temellerinin iyi atılması ve bireylerin bu hususta eğitsel bilinç düzeylerinin geliştirilmesinin temini de ciddi bir gerekliliktir. Bununla birlikte aynı zamanda bu müesseseleri hayata geçirecek alanında iyi yetişmiş uygulayıcıların temini de en elzem olan hususlardan birisidir. Uygulayıcılar noktasında hukukçu olmayan kişilerin, hukuk eğitimi almamış diğer branşlarda eğitim almış kişilerin uzlaştırmacı olarak tayini maalesef ki beklenen katkıyı vermemiş, verememiştir.
Bu nedenler ile öncelikle ceza hukukunda uzlaşmaya konu olabilecek şekilde tanımlanmış suç tiplerinde dosyanın taraflarının etkin ve gerçekçi şekilde bu uzlaşmadan yararlanabilmeleri açısından ve hukuki manada istenilenin temini bakımından uzlaştırmacı konumundaki kişilerin hukuk eğitimini ciddi manada almış, gereklilik ve yeterlilik olarak psikoloji gibi alanlarda da bir kısım eğitimler almış kişilerden tercih edilmesi uygulama açısından elzem olan husustur. Zira uzlaştırma görevli uygulamacılarının bu alanda belirttiğim hassasiyetlere uygun yetiştirilmemiş olması, uzlaştırmacıların yetkilerinin hatırlatma ile sınırlı bulunması, hakem sıfatlarının bulunmaması, bu sebepler ile de ceza yargılamasının etkisi ile dosya taraflarına sürekli ceza alabilmeleri şeklinde yaptığı telkinler hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmamakta uzlaştırma müessesesi de bu durumda beklenen gerçek amacına ulaşamamaktadır.
Bir diğer husus da Ceza yargılamasındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesidir. Haziran 2005 tarihinden önceki ceza yasalarında mevcut olmayan bu düzenleme bu yeni tarihli düzenleme ile yürürlüğe girmiş, kapsamı hususunda da yer aldığı 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununda çok defa düzenleme getirilmiştir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının düzenlemesi yapılan yargılamalar sonucunda bireylerin 5271 sayılı CMK 231 maddesi uyarınca haklarında esasen yargılamayı yapan mahkeme tarafından cezalandırılması kanaatine varıldığı ancak bu kanaat ile oluşturulan cezalandırma içerikli kararın açıklanmayarak 5 yıl bireyin özel bir denetime tabi tutulması şeklinde genel tanıma sahip müessesedir. Yukarıda uzlaştırma hususunda yaşanılan uygulama sıkıntıları bu müessese ciheti ile de karşımıza çıkmaktadır. Şöyle ki bu müessesenin yürürlüğe girmesi ile birlikte müessesenin uygulama alanına hakim olan uygulamacılar tarafından bunun zaten bireylerin oldukça lehine olan bir düzenleme olduğu kanaati ile sürekli bu doğrultuda hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönlü kararlar verilerek dosyalar sonuçlandırılmıştır.
Esasen yapılan yargılamalarda ceza hukukunun evrensel ilkeleri doğrultusunda verilebilecek başkaca kararlar yer alabilecek iken hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi uygulamaya delilleri daha geniş araştırıp tartışma, beraat kararı verilmesi yönlü kanaatleri azaltma, farklı alternatiflere yönelik infaz uygulamasına geçişe zarar vermektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasının diğer sıkıntısı da itiraz üst merciinin ilk derece mahkemeleri nezdinde sonuçlanması ve kesinlik kazanmasıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasının bir başka sıkıntısı da itirazın davanın esasına yönelik değil sadece yargılamanın şekli unsurları itibarı ile yapılabilmesi yönündeki kısıtlamasıdır. Yani Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen bir ceza dava dosyasında davanın esasına ilişkin olarak itiraz yapılamayıp sadece şekli ve usuli itiraz yapılabilmesi tek amacı maddi gerçekliğin ortaya çıkarılması olan ceza hukukunun evrensel değerlerine uygun düşmemektedir.
Belirttiğimiz ve uygulayıcı olarak rahatlıkla tespit edip görebildiğimiz ceza yargılamalarının iş bu aksaklığa mahal veren müesseselerinin yeniden değerlendirilerek, gözden geçirilerek yeni düzenlemeler getirilmesi temennimizdir?