?>

CEZA HUKUKUNDA EYLEMSEL DURUM CEZALARI

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

Toplum içerisinde bireylerin aralarında yaşadıkları cezai eylemlere konu olan hukuki ihtilafların çözümü amacı ile oluşturulmuş ve adli yargı sistemi içerisinde yer verilmiş alan ceza hukukunun muhteviyatını oluşturmaktadır. Ceza Hukukuna ilişkin düzenlemeler 5237 sayılı Türk Ceza Kanunumuzda ceza genel ve özel hükümleri olarak iki başlıkta toplanıyor. Özel konuları ihtiva eden kanuni düzenlemelerde özel hükümlerin yanında o özel konuya matuf cezai içeriklerin düzenlemeleri de yer almaktadır. Cezai kanuni düzenlemelerde öncelikle bu düzenlemelere bakılır, özel kanunlarda somut ihtilafa yer verilmediyse bu kez ceza kanunu hükümleri uygulanır. Tabi bugünkü yazımızda toplumumuzca birçok açıdan karıştırılan suç işleme düşüncesinin mi ( tasavvurun ) yoksa bu tasavvurun eylemsel duruma dönüşmesinin mi, yoksa her iki durumun da kişileri cezalandırmak için yeterli olacağı şeklindeki hatalı algılar üzerinde duracağız. Tasavvur hepinizce de bilindiği üzere zihinde canlandırma, göz önüne getirme olarak tanımlanmaktadır. Eylemsel sorumluluk ise, gerek tasarlanarak gerekse spontane şekilde vuku bulan olaylarda bireylerin eylemsel sorumluluklarına verilecek hukuki veya cezai yaptırımlardır. Bir kısım vatandaşlarımız hatta bir kısım hukukçular kişilerin suç işleme tasavvurlarının dahi cezalandırmaya tabi tutulması gerektiği inancında / görüşündedir. Uzun yıllar bu konu ceza hukuku yönünden tartışılmış, ancak bizim kanaatimizce de doğru olduğu üzere Yargıtay her zaman eylemsel durumu cezalandırmayı esas saymıştır.         Yani, her ne kadar birey suç işlemek yönlü bir düşünce/ tasavvur içerisine girse de bireyin bu düşüncesi eyleme dönüşmeden bireye ceza verilemez, hakkında hiçbir güvenlik tedbiri de uygulanamaz. Hukukumuz her zaman eylemsel sorumluluk kıstasını esas almıştır.  Bireylerin suç işlemeye yönelik tasarlamaları, bireylerin suç işlediği sonucunu doğurmaz. Kaldı ki, belli suçlar yönünden ceza hukukumuzda suç işlense dahi etkin pişmanlık dediğimiz pişmanlık halinin mevcut olması durumunda suç vasfına göre ceza tayinine gidilmediği gibi ceza indirimine de yer verilebilmektedir. Bu sebepler ile ceza hukukunda esas olan zihinden geçen suç işlemek yönlü tasavvur değil, bu tasavvuru gerçekleştiren bireyin bu tasarlamasını eyleme dönüştürerek karşı tarafa zarar vermesi ve fiili olarak suç unsurlarının oluşmasıdır. Toplumumuzda ise maalesef hep bu husus karıştırılmış, eyleme dönüşmeyen fiili olarak sonuca ulaşmayan sadece zihinde bir tasarı durumunda kalmış durumlarda bireye herhangi bir adli soruşturma yapılamayacağı, kişinin hakkında bu şekli ile adli cezai yaptırımlara gidilemeyeceği unutulmamalıdır. Gerek evrensel düzenlemeler, gerekse ülkemizde mer´i   (yürürlükte bulunan) cezai düzenlemeler, gerekse emsal Yüksek Mahkeme kararları sadece eylemsel sonuca ulaşmış ve vuku bulmuş olaylarda bireylere ceza verilebileceğini açıkça ortaya koymaktadır.         Tüm bu belirttiğimiz ve genel kabul görmüş hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde; tasarlamanın sadece eyleme dönüşmesi halinde tasarlayarak gerçekleştirilen eylemlerin artırıcı hal olarak kabul edilebilineceğini ancak, sadece tasavvur edilen ve o şekli ile kalıp, eyleme dönüşmeyen durumlarda ise bireylerin herhangi bir cezai yaptırım ile veya güvenlik tedbiri ile karşı karşıya kalmayacağını belirtmek isterim?    
YAZARIN DİĞER YAZILARI