?>
ÇİÇEKLER ÜSTÜNE
İşte bu çiçeklerden olup, başka yerlerde başka adlarla anılan güveyotundan ise Sivas bölgesinde iki ayrı şekilde faydalanılmaktadır. Birincisinde yaz boyunca etrafını nefis kokulara garkeden güveyotları toplanıp kurutularak minik desteler halinde çamaşırların, özelikle de güveylerin çamaşırlarının içine serpiştirilmektedir. Ki hem güzel koksun, hem de güve yaklaşmasın. İkincisinde de çorbalara, dolmalara katılarak enfes tatlar elde edilmektedir.Yurt genelinde efelek, efelik, labada, lavi gibi adlarla bilinen evelik, bahar aylarının yeşil güzellerinden birisi olarak çeşitli türde yemekler olarak çıkmaktadır Sivaslının karşısına. Sarması, pilavı, yoğurtlusu… Bir de tohuma durmuş çiçeklerinden elde edilen evelik çayı vardır ki rengi bile tek başına yeter; ilaç olma özelliğinin dışında. Gene sınır tanımayan çocukların damak zevklerinden bir diğeri de, arı vızıltıları eşliğinde ayva, akasya çiçeklerinin usarelerini emerek yemektir. *Tabiatla iç içe olan insanımız ister istemez bu doğal güzellikleri sözlü kültürlerine de aksettirmişlerdir. Hayat telaşının kargaşası içinde hazırcevap olmayı gerektiren hallerde bilgeliklerini ortaya döken insanımız, sayfalar dolusu manaya denk gelebilecek sözleri, birkaç kelime ile özetlemektedirler.
AtasözleriArı bal alacak çiçeği bilirBahar çocuğu gülle, güz çocuğu külle oynarBir çiçekle yaz gelmezBümbülük de misafir, harlamış da (Bümbülük: Gonca. Harlamış: Tam olarak açılmış gül)Çiçeği burnundaÇiçek gibi (Temiz)Çiğdem gibi (Düzgün dişler için söylenir)Dikensiz gül olmazGitti gül gitti bülbül, ister ağla ister gülGül çubuğu gibi (Genç, inceyağız delikanlılara denir)Gül yağıyla yağlıyor, çakırdikeni ile dağlıyorGülü seven dikenine katlanırGülünce güller açmakHer adam bir olmaz, her çiçek gül olmazKaranfil dalı gibiÜstüne gül koklamamakVurduğu yerden gül bitirmekYüzüne gül suyu (Af edersin anlamında)Zemheride gül koklamakZibillikte (Çöplükte) bitmiş de gül bitmiş
BilmecelerAltın tabak, sini göbek (Ayçiçeği)*(11)Boyu var fidan gibi, eğilir sultan gibi (Ayçiçeği)Çalı dibinde mum yanar (Çiğdem) Yer altında tunç düğme (Çiğdem)
Karşıdan bir ay doğmuş,Ayı görenler olmuş,Anası kundaktayken,Kızının kızı olmuş (Gül)
Eştim eştim kum çıktıKumdan minare çıktıBıldır ki yiten oğlan/oğlanBu yıl karşıma çıktı (Nevruz)
Ninniler:Canından çok sevdiği torununu, “gülüm sümbülüm”, “Ali’min Ali’si, balımın balısı, gülümün gülüsü”, “yeşil tarla yemliği, ıssız evler şenliği”, “Dumluca lalesi, irahat lokum, Adıyaman pambuğu” diye seven nineler, uyku zamanı gelince de çeşitli güzellikteki ninnilerle “çarşıdan alınmaz, mendile konulmaz, tadına doyulmaz”ın bağrına salıverirler. Nenni dedim yatasınKızıl güle batasınKızıl gül bir ağaçtırDuldasında yatasın
Nenni desem dağlar uyurDağlarda laleler büyürBenim yavrum şimdi uyurNenni yavrum nenni nenni AğıtlarGenç bir geline yazılan ağıttan örnek:Sarı çiçek ile sarardı dağlarKırmızı gül ile morardı dağlarEşinden ayrılan böyle mi ağlar...*(12)
Çocuk oyunlarındaKızların bacak arasından geçirterek oynadıkları top oyununda, şu sözler söylenmektedir diğerlerinin yanı sıra:Bir çiçek, iki çiçek, üç kelebekDört çiçek, beş çiçek, altı kelebek Yedi çiçek, sekiz çiçek, dokuz kelebekOn kelebek, kon kelebek
EfsanelerGül ile Nevruz Efsanesi: Nevruz bir erkekmiş ve sevgilisi Gül’e âşıkmış. Her bahar gelişinde kayaların üzerinde çiçek açar, Gül’ün yollarını beklermiş. Ne yazık ki Gül gelmediği gibi güneş de onu yavaş yavaş kavurmaya başlarmış. Durumu gittikçe kötüleşen Nevruz, adeta inlercesine şöyle seslenirmiş:-Güül!... Güül!... Bak sarardım soldum, nerdesin?Gül, Nevruz’un bütün bu inlemelerini duyar, ancak henüz yaz gelip açamadığı için cevap veremezmiş. Nevruz her bahar çiçeklerini açıp, olanca güzelliğiyle süslenerek sevgilisi Gül’ün yollarını beklermiş. Ancak farklı zamanlarda açtıkları için, bir türlü buluşamazlarmış. Baharın başında, Nevruz çiçeklerinin solmasına yakın bütün derelerden, kayalıklardan aynı ses yükselirmiş: -Güül!... Güül!... Bak sarardım soldum, nerdesin?Gül Perileri: Bir gün bir hanım bahçesinde otururken bir ağlama sesi işitir. Bu bir bebek ağlamasıdır. Bebeğin nerde olduğunu anlamaya çalışan kadın, güllerin dibinde bir bebek kundak görür. Merak içinde bebeği kucağına alacakken, dünyalar güzeli bir anne gelir. Üzerinde beyaz bir elbise olan anne, “bırak çocuğumu” der. Kadının, bebeğine bir şey yapmadığını görünce de mahcup olur. Kimi zaman bebek ağlaması, “anne” sesi, kimi zaman da annenin ninnilerini işiten kadın, gül ağacının dibinden salâvat okumadan geçmez. Özellikle yatsıdan sonra geçilirken dua okunması gerektiğine inanılır.Nergis: Hz. Muhammet’in kızı Hz. Fatma, çocuklarından birine hamiledir. Aşerdiği için de canı yumurta ile yeşil soğan istemektedir. Bu durum babası Hz. Peygambere ayan oluyor. Çarşıdan soğan ile yumurta alıp getiriyor, kızına veriyor. Verirken de, “Kızım yumurtayı haşlayıp, yarın Sultan Nevruz’a çıkın ve orada yiyin” diyor. Hz. Fatma, babasının dediklerini yapıyor ve ertesi gün birlikte kıra gidiyorlar. Babası kızına, biraz sonra yediklerini kusacağını söylüyor. Gerçekten de biraz sonra Hz. Fatma yediklerini bir kenara çıkarıyor, oradan hoş kokulu güzel bir çiçek açıyor. Bunun adını nergis koyuyorlar.*(13)Sivaslı Şairlerde Çiçek SevgisiHasretini, özlemini, kırgınlığını, dargınlığını dağa bayıra, çiçeğe böceğe anlatmayı, onlarla dertleşmeyi gelenek haline getiren duyarlı insanımızdan bol bulunmaktadır Sivas topraklarında. Kendi hemcinsleriyle konuşmaktansa, dinleyip de cevap veremeyenlerle hemhal olmayı yeğlemiştir ozanlar diyarının eli kalem tutanları. Aşağıya aldığımız birkaç dizede bu açık açık görülmektedir: “Sarı Çiçek” ismini verdiği bir kıza âşık olup kavuşamayan ozanımız Âşık Kul Gazi şiirinde, çiçekleri benzettiği sevgilisini şöyle dile getirmektedir:
Aydınlanmaz Bahtım Sensiz
Sarım, çiçekler eşisin,Bahar ve yaz neşesisin,Sen ufkumun güneşisin,Aydınlanmaz bahtım sensiz.
Lale gözün, sülün kaşın,Işığı senden güneşin,Beyaz papatyalar döşün,Kıymetini bilmez densiz.
Uzun boy gelincik dengi,Yâr kokun yasemin sankiBakışların öyle can ki,Batar bağrıma apansız.
Dalgalanır efil efil,Zülüflerin top karanfil,Çiğdem yanak cana kefil,Eyler aşkımı gümansız.
Gazi bülbül, sen gül gibi,Şuh belin şıvgın dal gibi,Olamayız biz el gibi,Ne ben sensiz, ne sen bensiz.*(14)DEVAMI YARIN
YAZARIN DİĞER YAZILARI