DOĞUM, YAŞAM VE ÖLÜM!..

Metin ÇAĞAN

6 ay önce

Sevgi dolu gönülleriyle, pozitif enerjileriyle, güler yüzleriyle, cana yakınlıklarıyla, mütevazı oluşlarıyla… gönüllerde taht kuran insanlarımızın ani vefatları herkesi her zaman derinden etkiler ve yaralar.

Oysa dünyada öleceğini bilerek yaşayan tek varlık insandır ve ne zaman, nerede öleceğini bilmeden yaşayan insanın tek gerçeği de ölümdür. Ölüm, ebedî hayatın; dünya ise ölümün sebebidir. Ölüm, yaşamın bir neticesidir; insanları adil ve eşit kılan belki de tek şeydir.

İnsanın dünya ve âhiret mutluluğuna engel olacak yanlışlıklardan kurtulmasına sebep olan, insana kim olduğunu unutmadan yaşaması gerektiğini hatırlatan ölüm hayatın bir parçasıdır aslında.

Bu manada hayat; doğum, yaşam ve ölüm olmak üzere üç evreden oluşur ve insan, yeryüzüne adımını attığı ilk andan itibaren büyük bir hikâyenin içine doğar. Atılan her adım, alınan her nefes, alınan her karar, yürünen her yol, iyi ya da kötü yaşanarak sona doğru gidilir. Sonuçta her canlı kendisi için belirlenmiş ömrü bir gün, bir şekilde tamamlar.

Kuran_ı Kerimde Mülk Suresi (67) 2. Ayette meâlen şu ifade yer almaktadır: “Hanginizin daha güzel, daha değerli, devamlı bilinçli ameller işleyeceğini, işini daha güzel yapacağını denemek için dünyada ölümü, dünyada ve âhirette hayatı yaratan Allah'tır. O kudretlidir, hükümrandır, salih amel işleyenleri koruma kalkanına alır, O çok bağışlayıcıdır.”

Aslında “Her canlı bir gün ölecek” gibi şüphe edilemeyecek bir gerçek söz konusu olduğu için hayatı sorgulamak, hayatın sadece akıp giden bir zaman parçası olmadığını, ona bir anlam yükleyerek, çalışarak, mutlu olarak, mutlu ederek, severek, sevilerek, bir iz bırakarak yaşamak gerektiğini hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Ölüm var diye de asla hayatı geri plana atmamak, yaşamayı unutmamak, hayatı önemsizleştirmemek gerek. Bu dünyada dürüstçe yaşamadan, bu dünyayı imar etmeden, bu dünyada kaliteli insani bir hayatı hâkim kılmak için çalışmadan ölmenin anlamlı olmadığını da unutmamak gerekir. Doğum ile ölüm arasındaki yaşantı kişinin elde ettiği değerdir. Yaradılış nedenimiz de, dünyaya geliş nedenimiz de bu değere değer katmak içindir.

Bu dünyada hayatta iken, eğer maddenin çekiciliğinden kurtulamazsak, ölüm ürkütücü gelir. Bunun için Hz. Muhammed (s.a.v.), ‘Ölmeden önce ölünüz’ demiştir.

İlimizin değerli simalarından, iyi ki tanımışız dediğimiz güzel insanlardan, birçok insanın mutluluğuna ortak olan, güler yüzlü, samimi, içten paylaşımları olan vefatıyla herkesi duygulandıran nikâh memuru Muzaffer Güner arkadaşımız bu satırları yazmama vesile olmuştur. Ruhu şâd, mekânı cennet olsun.  Sivas O’nu hep gülen yüzüyle hatırlayacaktır.

Dünya işlerimizi yürütürken, hırsa kapılmadan, ihtiyaçlarımızı karşılayabilecek bir hayat için dürüstçe çalışırken; yarın dünyayı terk edebileceğimiz gerçeğinin bilinciyle bizi ahiret âleminde, ebedî cennete taşıyacak olan hayırlı işlere, amellere, ibadetlere ağırlık ve önem vermek ve gerçek iman, güzel ahlâk, salih ameller ve halis niyetlerle Rabbimize varacağımız güne hazırlıklı olmanın gayreti içerisinde olmak dileğimle…

YAZARIN DİĞER YAZILARI