Bir ulu çamın gölgesinde gölgelendik kaldık. Kırk erbab ile oturduk bir kırık dal üstünde, öylece bir birimize baka kaldık.
Yola çıktık başı üstüne koyacak bir dal bulamadık, öylece yolculara baka kaldık.
Eli ele verip bin bir el aldık. Bir ulu çamın gölgesinde eller yüzde, öylece birbirimize baka kaldık.
Dizler büküldüğünde, başlar eğildiğinde edep kırbaçlandığında, Sustuk…
Bir ulu çamın gölgesinde görmezden gelenleri gördük, öylece bir birimize baka kaldık.
Görmeyenleri gördük gökyüzü eşiğinde, Salıncak kurmuş yer yüzü beşiğinde
Gün ağırmadan diz çöktüğümüz eşikte, görmeyenleri gördük, öylece bir birimize baka kaldık.
Hizmeti himmeti paraya düçar kıldık Ovaladık dumanı içli içli çektik içimize
Ruhumuzu saldık göklere, Ardından öylece baka kaldık.
Gördük ki, yer yüzü bir beşik, gök yüzü bir yogurkan Dünya bir eşik.
İçtik suyundan kana kana, kaşık kaşık bardağı boşaltıp da gidenlerin ardından, Öylece baka kaldık.
Dünya bir handır girende bir dir çıkanda bir gidenlerin ardında öylece gelenlerle baka kaldık. Hoştur ruhlar, sarhoştur gönüller bulduk gömüyü bir bağırda, Bağrı delik deşik olanları gördük bir ulu çamın gölgesinde
öylece birbirimize baka kaldık