?>
EVLENMEK SÜNNET Mİ?
KİME SORSAK EVLENMEK PEYGAMBERİN SÜNNETİ DERLER. HÂLBUKİ NUR SURESİ 32. AYETTE ALLAH EVLENMEYİ EMREDER
Evlenmek Peygamberimizin Sünneti diye Peygamberin tavsiyesini öne alıp, emir sığası ile gelen ayeti görmeyenler, hemen peşinden Peygamberin Bir hadisini ilave ederler: “Evlenin! Çünkü ben ahirette Ümmetimin çokluğu ile iftihar ederim.”
Bu sözden, evlenmek sadece çocuk sahibi olmak için gerekli görülebilir ve ya Sünnetin fıkıhta ki anlamı gereği: Evlenme mecburiyeti yokta Peygamber evlendiği için bizde evlenelim” gibi bir tavsiye 0niteliğinde anlaşılabilir. Hâlbuki evlenmek Sünnetüllah’tır. Yani toplumun, ailenin oluşması için Rabbimizin koyduğu bir kanundur.
İhsan Aktaş Meali Bundan önceki ayetler aileyi korumak için iffetin korunması gerektiğini ortaya koymuş, bunun için alınması gereken tedbirleri açıklamıştı. Bu tedbirlerden biri de evlenme çağına gelmiş veya evlendikten sonra dul kalmış insanları evlendirmektir.
Tefsirciler “evlendirin” emrinin muhatabı olarak velileri almış ve buradan hareketle velinin evlendirme hakkı ve ödevi üzerinde durmuşlardır. Oysa burada muhatap yalnızca veliler değildir; yakından uzağa bütün ilgililerdir, toplumdur, devlettir.
Burada ‘’Erkek ve kadın hizmetçilerinizden (evliliğe) uygun durumda olanları da evlendirin. (Evlenmeye niyeti olanlar) eğer yoksul iseler, (bu sizi kaygılandırmasın,) Allah onları Kendi lütfundan varlıklı yapar’’ (Nur 32). Şeklindeki ayetin hükmü gereği yoksul olduklarından dolayı düşük ücretle çalışmak zorunda kalan hizmetçilerden/ düşük ücretle çalışan işçilerden evlenmek istediklerinde onları evlendirip mutlu ve huzurlu bir yuvaya kavuşturma görev ve sorumluluğu topluma, yani devlete düşmektedir.
Bu nedenle evlenmek isteyip de evlenemeyenlere devlet ve toplum her türlü destek ve yardımı sağlamak zorundadır. Evlenmenin engellerinden biri de yoksulluktur. İnsanlar yoksul olan kimseye kız vermek istemezler, yoksullar evlenme giderlerini karşılayamazlar. Bu yüzden bunalımlar, ahlâkî sapmalar, sosyal problemler ortaya çıkabilir.
İslâm toplumunda bir insanın ortalama refahtan yararlanması esastır. Bunu kendi emeği ile gerçekleştiremiyorsa toplum/devlet/yardımda bulunacaktır. Bu sebeple âeytte Allah Teâlâ kullarına şu gerçekleri hatırlatıp yoksullara yardım etmeye teşvik etmektedir:
Yoksulluk gelip geçici olabilir, bugün yoksul olanlar Allah’ın lütfu ve kendilerinin de gayretiyle yarın ihtiyaçlarını karşılar duruma gelebilirler. Ayrıca servet sahipleri, evlilik çağı geldiği halde yoksulluk yüzünden evlenemeyen kimselere yardım ödevlerini yerine getirirlerse yoksulluk bir engel olmaktan çıkar.
Bu nedenle ayetin meali de bu şekilde uygun görülmüştür. Çünkü Kur’an’ın mesajları evrenseldir, o sadece kölelerin mevcut bulunduğu topluma değil, bütün çağlara ve insanlara hitap etmektedir.
İsmail Yakıt Meali: Ayette “Evlendiriniz” tabiri geçmektedir. Bu ise evlenmenin ferdi değil sosyal bir görev olduğudur ve sorumluluk aileye, topluma ve devlete aittir. Ayette geçen “salihîn” terimi ile ahlaken ve fizik itibariyle evliliğe uygun olanlar kastedilmektedir. Bedensel ve zihinsel bir uygunluk olduğu kadar karşılıklı sevgi ve denkliğe de bir işaret vardır.
Kur’an Nisâ 4/25’te de söylediği gibi, köle ve cariye dahi olsa evlilik/nikâh dışı bütün cinsel ilişkileri yasaklamaktadır. Hz. Peygamber’in iki cariyesi vardı ve ikisi de nikâhlıydı ve ikisini de azat etti. Daha sonra kaldırılan bu kurum, maalesef, Emevilerle birlikte kurumsallaştı ve yozlaştı ve önce nikâhı, sonra da sayısındaki limiti kaldırdılar. Hukuku da buna göre düzenlediler. Türkler Müslüman olduklarında maalesef Emevîlerin düzenlediği hukuk vardı.
YAZARIN DİĞER YAZILARI