İnsan hayatta bir yolcudur. Bu yolculukta en önemli duraklardan birisi ise insan hayatının en canlı ve en dinamik olduğu dönem ‘Gençlik Dönemi’dir. Gençlik yarınlardır, gelecektir. Gençliğe sahip çıkmak, geleceğe sahip çıkmakla eş değerdir diyebiliriz. Gençler, bugünün değeri, yarının söz sahibi, geleceğin teminatıdır. Her millet gençliğine çok önem vermek zorundadır. Çünkü her milletin geleceği gençleriyle şekillenecektir. Bu sebeple gençleri fikren, manen ve ilmen çok iyi bir şekilde yetiştirmeli ve geleceğe çok iyi hazırlamalıdır. Bu manada gençlerden beklenen çok şey var ama onlar bunun farkında mı acaba? Çünkü tolumun bir kesimi gençliğin mevcut değerlerden, geçmişten koptuğunu, olumsuzluklarla dolu bir hayat yaşadığını ve kötüye gittiğini düşünürken diğer bir kesim ise gençleri bir umut olarak görmekte ve onlara ülkeyi kurtaracak gözüyle bakmaktadır. Her iki kesimde kendince haklı aslında. Genç dediğimiz kesim her çeşit insanı içinde alan, her düşünceden, her değerden insanı içeren nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan bir kesim çünkü. Her şeyi boş vermiş, yozlaşmaya başlamış, hayatın gerçeklerinden kaçan, eğlence düşkünü, eğitimden bir haber, gününü gün eden bir gençlik olduğu gibi okuyan, okuduğunu anlayan, fikir yürüten, tartışma ortamında saygıyı elden bırakmayan, fikirlere değer veren ve soran, sorgulayan eğitimin önemine inanan, geleceği kuracak, kurtaracak iki farklı gençlik bulunmaktadır. Günümüz gençliğinin aslî kimliğini koruyup rahat, mutlu, huzurlu, inançlı bir hayat yaşayabilmesi için en büyük ihtiyacı, gerek dış düşmanların ve onların içerideki yerli uzantılarının, gerekse nefis ve şeytanın, şeytanlaşmış insanların hile ve tuzaklarından nasıl korunacağının bilincinde olmasıdır. Çünkü gelecekte ülkeyi yönetecek, toplumda adaleti, refahı sağlayacak olan yarının büyükleri olan gençlerdir. Toplumun ihtiyacı olan enerji gençlikte, gençliğin ihtiyacı olan ilim ve tecrübe ise büyüklerindedir. Bir ülkedeki insanların, özellikle gençlerin eğitim seviyesi ne kadar yüksek ne kadar nitelikli ise o ülke o kadar güçlü ve bağımsız olacaktır. Çünkü ülkenin geleceğini inşa edecek olanlar gençlerdir. Albert Einstein “Bir ülkenin geleceği ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.” sözüyle ne kadar isabetli bir tespitte bulunmuştur. Gençlerin hal ve hareketleri, yaptıkları, enerjilerini tükettikleri alan içinde bulundukları toplumun kimliği ve geleceği hakkında bizlere çok ama çok önemli ipuçları vermektedir. Bazı gençlerin hayatını akıllı telefon, internet kafeler, TV, elektronik oyun salonları, kahveler, kafeler kaplamakta… Buna karşılık eğitim öğretim faaliyetlerine, bilimsel çalışmalara, spor, kültürel ve sanatsal etkinliklere önem veren gençler de bulunmakta. Ancak yaşananlar karşısında onların da sayısı her geçen gün sanki azalmakta. Oysa başta gerçek eğitim olmak üzere bilimsel çalışmalar, spor, kültürel ve sanatsal etkinlikler bir insanın ve bir ülkenin geleceğini belirleyen en temel, en değerli etmenler içinde yer almaktadır. Geçmişten günümüze arzu edilen millî, manevî, insanî, ahlaki değerlerle barışık, inançlı, kültürlü ve bilinçli, ülkenin geleceğini düşünen bir gençliğin yetişmesidir. İşte bu nedenle gençlerin maddi ihtiyaçları temin edildiği gibi, manevi ihtiyaçları da düşünülmeli ve karşılanmalı, “Zamanı geldiğinde nasıl olsa kendi öğrenir”? diye geçiştirilmemelidir. Köklerine ve değerlerine bağlı, aynı zamanda çağın gerektirdiği ilim ve irfanla da donanmış nitelikteki gençlerimizin en iyi şartlarda eğitim almaları, bilimsel, teknolojik, sosyal ve kültürel açıdan her türlü gelişimi takip etmeleri, kendi değerlerimizin yanı sıra dünya ile bütünleşerek kendilerini geliştirmeleri, geleceğe güvenle bakmamızı sağlamaları dileğimle…