?>
Gönül coğrafyasında bir sevgi iklimi: Bayram Günleri
Gönül coğrafyasında bir sevgi iklimi: Bayram Günleri
Hayat sadece ekonomiden, makamdan ve güçten ibaret değildir.
Hayat başı ve sonu olan ve nihayetinde geçip gideceğimiz ömür dediğimiz yeryüzü maceramızdaki bir süreçtir. Öyle bir süreç ki nefsimizin teşvik ve tahrikiyle hep daha fazlasına sahip olabilmek için aldatıcı ve yanıltıcı ışıkların sürüklediği bir yolculuktur. Neyse ki bu yolculukta arada bir uyarıcı, uyarmaktan öte kucaklayıcı, bağışlanmaya vesile olan işaretler ve duraklarda var. İşte o geçitlerden birindeyiz. İnsanların neredeyse 40-50 derecelik sıcaklığın altında, baş açık, ayak yalın, iki parça bez arasında, tüm unvan, sıfat ve maddi olan her şeyden sıyrılıp bağışlanmak umuduyla huzura ulaşabilme günlerindeyiz. Zira yeryüzüne geldiğimiz gibi ve gideceğimiz gibiyiz. Gitmeden affedilmek için huzurunda olduğumuz bu merhamet ikliminde, yürekten gelen bir yalvarışla bağışlanmayı isteme imkanına sahibiz. İşte bugünlerden nasiplenme, bugünlerdeki rahmet sağanağından, bağışlanma ikliminden yararlanma günlerindeyiz.
İşte bu günler, hayatın günlük kaygısından sıyrılıp, ferahlığın ve berraklığın kucaklayıcı atmosferine çekildiği nadide gün ve zamanların birine daha eriştik. Bayramlar, sevincin ve huzurun gönül coğrafyasına sağanak halinde yağdığı esenlik yağmurlarıdır. Çölleşmeye yüz tutmuş, kuraklıktan kavrulmuş ve sükûnetten mahrum olmuş gönül dünyamızın, rahmet deryasının berrak ve temiz soluğu ile yıkandığı, paklandığı ve tazelendiği günlerdir.
Bayram günleri, ihmal ettiğimiz yüreğimizin, akordu bozulan gönül tellerinin yeniden onarımıyla içli ve özlü namelerin terennüm edilmeye başlandığı nadide günlerdir. Her bir telinden çıkan özgün sesin ruhumuzda karşılığını bulduğu, cılız ve çirkin seslerin kaybolduğu, tatlı, çoşkulu ve yüreğin titreşiminin, insan olduğumuzu hatırlattığı, günahların girdabından sevdaların deryasına koşturduğu günlerdir.
Bayram günleri, yüreklerimize dönmenin günüdür. Yüreğimizin sesini dinlemenin, bugüne değin bir şekilde içimize dolan tortulardan ve kirlerden arınmanın günleridir. Eski husumetliklerin ve kırgınlıkların bir dönüşüme uğratılıp onların yerine dostlukların ve hoşgörünün yerleştirilmesinin kıvamını bulduğu günlerdir.
Bayram günleri yüreklerden sevda mesajlarının, önce kendimize sonra ailemize, komşumuza, mahallemize, kentimize, ülkemize ve tüm dünyaya iletilmesi gereken günlerdir. Sıcak ve samimi mesajların, yürekten yüreğe, kentten kente ve ülkeden ülkeye ulaştırıldığı günlerdir.
Bayram günleri, bir sevinçtir, bir çoşkudur, bir heyecandır. Kinin, nefretin, kızgınlığın ve küslüğün, bozucu ve üzücü dünyasından insanı kardeşliğin, barışın, sevmenin ve sevilmenin sevdalı coğrafyasına davet ettiği günlerdir.
Bu coşkuya, bu sevdaya ve bu heyecana katılmak gerek, yaşamak gerek… Kutsal geceleriyle ve yılda iki kez bayramıyla bizleri karşılayan ve kucaklayan, bütün çirkinliklerimize ve günahlarımıza rağmen bizi rahmet denizin berrak ve billur gibi akan doyumsuz lezzetinin ve tadının ruhlarımızı serinlettiği çeşmelerinin başına çağıran sesine koşmak gerek… O çeşmelerden gürül gürül akan rahmet çağlayanının her bir damlasını vucudumuzun bütün hücrelerine yayacak şekilde, kana kana, sindire sindire ve özümseye özümseye içmek gerek... O çeşmenin saf ve berrak suyundan, kirlenmiş ruhumuzu ve bedenimizi temizliğin en beyazı ve paklığı ile arındırmak için yıkamak gerek… Bu rahmet iklimin, bu gönül coğrafyasının bizim için musluklarını açtığı, sevdalı sesiyle bizleri çağırdığı çoşkulu çağrısına kulak vermek gerek…
Bu sevdanın sesidir. Bu bizi insanlığa çağıran, bu bizi, affa layık olmasak da affedilmeye çağıran müşfik ve merhamet çağlayanının sesidir. Bu sesin kaynağına doğru koşmak, bu sese ulaşmak ve bu sesin hassas ve etkin titreşimiyle kulaklarımızı ve gönüllerimizi duygu seline ve atmosferine bırakmak gerek…
Dünyanın bizi çepeçevre kuşattığı, ekonominin, maddi gücün, kitle iletişimin bizleri tutsak olarak aldığı ve her birimizi kendi yönlendirmesiyle nerede ise köle gibi yönettiği, işkencenin, onur ve haysiyet yoksunluğunun, ekonomik muhtaçlık ve yoksulluğun, perişanlığın, ezilmişliğin ve horlanmışlığın kahredici ortamından, kendimizi, kendimize dönmemiz için çağıran bir kurtuluş sesidir, bir muştudur… Bu sese kulak vermek gerek…
Her birimizin, gönül coğrafyasının sevgi ikliminde, bu bayram gününde, gönlümüzün ve ruhumuzun rahmet ve mağfirete gark olması dileğiyle, bayramınızı tebrik ediyorum... Rabbim hepimizi rahmet okyanusunda yıkanan ve arınan kullarıyla birlikte kılsın… Bayramınız kutlu olsun…
YAZARIN DİĞER YAZILARI