?>

KURANDA OLMADIĞI HALDE HADİSLER DE, TASAVVUFTA VE MEZHEPLERDE AHİR ZAMANDA ÇIKACAĞI SÖYLENEN DECCAL KİMDİR?

Bekir ÇÖL

5 saat önce

KÜTÜB-İ SİTTE'DE DECCAL'LE İLGİLİ CESSASE HADİSİ:   4973 - Şa'bî'nin, Fatıma binti Kays RA'dan nakline göre Fatıma şöyle anlatmıştır: "Rasûlüllah SAS buyurdular ki:   "Temîmüd-Dârî Hristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve Müslüman oldu. O, benim Mesih Deccal ‘den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına göre, Temim, bir gemiye binip denize açılmıştı. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın Şaşkın:)   "--Sen necisin, neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi: "--Ben cessâseyim!" "--Cessâse nedir?" denildi.   "--Ey cemaat! Su manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi.   O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatçe gördüklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.   "--Vah sana! Kimsin sen?" dedik.   "--Benim haberimi alabilmişsiniz. Simdi siz kimsiniz, bana söyleyin!" dedi. Arkadaşlarım:   "--Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra su adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık.   "--Vah sana, nesin sen?" dedik. "--Ben cessâseyim!" dedi. Biz: "--Cessâse de ne?" dedik.   "--Manastırdaki su adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!" dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk." dedik.   Adam: "--Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi. Biz: "--Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik. "--Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi. "--Evet!" dedik. "--Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi. "--Bana Taberiye gölünden haber verin!" dedi. "--Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik. "--Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi. "--Bana Züger gözesinden haber verin!" dedi. "--Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik. "--Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.   "--Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.   "--Ümmilerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi. "--O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik. "--Araplar onunla mukàtele etti mi?" dedi. Biz: "--Evet!" dedik. "--Onlara karşı ne yaptı?" dedi.   Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize:) "--Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih Deccal ‘im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak, Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mâni olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi." Sonra Rasûlüllah SAS çubuğuyla minbere dürterek:   "--Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular.   Halk da: "--Evet!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine SAS:   "--Temîmid-Dârî'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccaldan), Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır, doğu tarafındandır. Evet, o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti." Müslim, Fiten 119, (2942); Ebû Dâvud, Melâhim 15, (4325, 4326); Tirmizî, Fiten 66, (2254).   Kısa Açıklama: Bu Hikâyeyi Hıristiyanlıktan yeni İslam’a geçen Temim Ed Dari Kays’ın kızı Fatma’ya anlatıyor. Fatıma da Peygamber Efendimize anlatıyor.   Fatıma’nın anlattığında Medine ye Taybe demesi Peygamberimizin dikkatini çekiyor ve elindeki çubuğu minbere vurarak Ashabına: Ben size buranın Taybe olduğunu söylemiştim” diyor.   Bazıları buradan yola çıkarak Peygamberimizin Hikâyeyi onayladığını söylüyorlar. Böylece bu söz Cessase Hadisi olarak Hadis literatürün de ki yerini alıyor.   Daha evvel Hadisin Arapça metnini okuduğumda Cessasenin de, Deccalın da boyunun ve eninin ölçülerini veriyordu. Verilen ölçülere göre bu iki yaratığın eni ve boyu sekiz metre olarak bildiriliyordu. Sekiz metre enin de ve boyunda olan küp şeklinde bir yaratığı siz düşünün.   Şimdi bu hadis ölçü alınarak birkaç tane daha hadis ilave edilmiş. Bugünün ilmi ile bunu tahriç eden ilim adamları şunları niye kendilerine sormamışlardır.   a-Bu ada içinde ki tapınakta bu kadar azametli olan Deccalın elini ayağını kim bağlamış?   b-Mekke Medine yöresinde olan Gözeden, Beysan hurmalığından, Taberiye gölünden ve Ümmilerin peygamberinden nasıl haberdar olmuş?   c-Deccalın ifadesine göre yakında onun elini ve ayaklarını kim çözecek te serbest bırakacak?   d-Varsayalım ki bunların hepsi oldu. 1400 küsur sene sonra bu azman yaratık elin de kılıcı ile gelip ne yapacak ta. Peygamber neslinden gelen Mehdi bu yaratığı öldürecek?   Kuranda olmayan bu masalları İslam’ın gerçeğiymiş gibi anlatanlar bilmiyorlar mı ki, bugünün dünyasında kimse bunlara inanmaz. Bunları okuyan öğrenciler Ateist olurlar?
YAZARIN DİĞER YAZILARI