?>

Hz. Hüseyin, Ehl-i Beytten Yetmiş Kişinin Şehadeti ve Muharrem Ayı

Ehlibeyt, “Ev halkı”, “Ev sahibi ile eşi, çocukları ve torunları” demektir. Terim anlamı ile “Hz. Peygamber’in (sav) ailesi ve soyu” demektir.

Fatih ÇINAR

3 yıl önce

Ehlibeyt, “Ev halkı”, “Ev sahibi ile eşi, çocukları ve torunları” demektir. Terim anlamı ile “Hz. Peygamber’in (sav) ailesi ve soyu” demektir. Kur’an-ı Kerîm’de, Hz. Peygamber’in ev halkına yönelik özel açıklamalar içeren ayetler yer almaktadır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey Peygamberin hanımları! Siz kadınlardan her hangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah’a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir eda ile söylemeyin ki, kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide kapılmasın. (Güzel ve) doğru söz söyleyin. Evlerinizde oturun. Önceki Cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekât verin, Allah’a ve Resulüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı (ehl-i beyti)! Allah sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzab, 33/32-33) Anlaşılan o ki ehl-i beytten olmak, nesep meselesi olduğu kadar aynı zamanda iman, ibadet ve ahlakî güzelliklerle donanıp Hz. Peygamber’in yolunu takip etmekle mümkün olacak bir durumu ifade etmektedir. Âyet-i kerimede dile getirilen takva, fitneye sebep olmamak için tedbirli davranmak, sözü güzel ve doğru söylemek, kadın ve erkeğin değerine yakışır şekilde giyim kuşama dikkat etmek, namaz kılmak, zekâ vermek, Allah ve Resul’üne itaat etmek gibi hususlar bu tespitimizi doğrulayan verilerdir. Bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmaktadır. “Câbir b. Abdillah diyor ki: “Resülullah (s.a.v.)i haccettiği yıl Arefe günü Kusvâ adlı devesi üzerinde insanlara hitap ederken gördüm. Onun şöyle dediğini işittim: Ey insanlar! Aranızda iki şey bıraktım ki, onlara tutunduğunuz sürece asla sapkınlığa düşmezsiniz: Allah’ın Kitabı ve benim ehl-i beytim.” (Tirmizi, Menâkıb 31.) Muharrem Ayı ve Hicret Hicret, Yesrib’i Medine yapan nurlu bir medeniyete ulaştıracak yolculuğun adıdır. Muharrem, bu medeniyete tâlip olmanın resmidir. Hicret, terk ediş demektir. Hakk uğruna evi, aileyi, dünya varını Hakk’ın rızası için terk etmek demektir. Muharrem de bunların sevgisinden sıyrılıp Hakk’ın rızasına ermek için gayrete bürünme zamanıdır. Hicret bir firar, kaçış değildir. Meşru yolların tükendiği yerden İslam’ı yaşama gayretinde olabileceği yere bir mekân değişikliğidir. Muharrem ayı da İslam’ı yaşama gayretine bürüneceğimiz bir sürecin adı olmalıdır. Hicrette göç vardır, öç yoktur. Dolayısıyla Muharrem ayı öç almaların veya düşmanlıkların tazeleneceği bir ay değil kötülüklerden iyiliklere hicret için çeşitli adımlara atmaya çalışacağımız bilinçli bir zaman olmalı. Hicret, ensar-muhacir birlikteliği gibi İslam’ın sevgi, saygı, fedakârlık yönünün en güzel örneğini teşkil eden bir tercihin adıdır. Muharrem de nefs, şeytan ve dünya hırsına rağmen İslam kardeşliğini hayata geçirmeye çalışacağımız özel bir zamanı ifade etmektedir. Hicreti anlamak, gönül ve zihin olarak asr-ı saadete hicret etmek demektir. Hicretin rengi ile boyanan Muharrem ayı ise gönül ve zihin olarak hicretin sırrına vâkıf olmak ve bilinçli bir ömrün sevdasını sürmek için gayret göstereceğimiz bir aydır. Muharrem ve İnfâk Muharrem, Hakk rızası için nefsi O’nun yolunda infâk etmektir. Tıpkı Hz. Âdem, Hz. İbrahim, Hz. İsa, Hz. Nuh ve Hz. Musa gibi. Muharrem, ev, aile, çevre ve dünyalık ne varsa Hakk uğruna feda etmektir. Efendimiz (sav) ve ashâb-ı kiramın (r. anhüm) Mekke-i Mükerreme’yi terk edip Medine-i Münevvere’ye yönelmeleri gibi. Muharrem, müminin malı, canı, ilmi ve sahip olduğu her türlü imkânıyla Hakk’a kulluk şuuruna vâkıf olmak için infâk ruhuna büründüğü bir zaman dilimidir. Muharrem, âhiret hesabı ve kurtuluşu için dünya malı ve dünya hesaplarını bu hesap ve kurtuluşa göre düzenlemektir. Muharrem ve aşure ehl-i beyti sevmek, onlar gibi mal ve canla gayret gösterebilmek için maddî varlıktan sıyrılmak demektir. Muharrem, geçip giden ömür sermayesini dikkatli ve ebedî hayatta yüzü güldürecek bir şekilde harcamak için elde ve gönülde olanları ihtiyaç sahipleriyle buluşturmak demektir. Netice olarak Muharrem ayı ve aşure günü birçok önemli hâdisenin meydana geldiği, Efendimizin (sav) “Allah’ın ayı” şeklinde nitelendirdiği kıymetli bir zaman dilimidir. Bu özel ve değerli zaman dilimlerinden istifade etmek istiyorsak ki bu sene Muharrem ayının başlangıcı tarihimizde fetihlerle dolu olan Ağustos ayının son gününe denk gelmektedir, maddî ve manevî her türlü kayıttan sıyrılarak Hakk’a özümüzü adamalı ve bütün gayretimizi Hakk’a kulluğa tahsis etmeliyiz. Muharrem ve aşurenin feyzinden istifade etmek, ibadet bilinciyle yaratana yönelmek, haram aylardan biri olan bu değerli ayda Peygamberlerin tevhid mücadelelerini tekrara hatırlayıp onlar gibi samimi ve gayretkeş bir ömrün peşinde olmakla mümkündür. Muharrem ayı ve aşure günü Hz. Peygamber’in (sav) bizlere emanet ettiği Kur’ân-ı Kerîm ve ehl-i beyti sevmek, onların yolundan gitmekle anlam kazanacaktır. Muharrem ayı ve aşure, Mekke’nin fethini hazırlayan ve dünya tarihinin değişmesine zemin hazırlayan hicreti, bütün yönleriyle doğru anlamak ve orada bize verilen mesajları içselleştirmekle değerli olacaktır. Nihayet Muharrem ve aşure, infak ruhuyla hayatı kuşatan bir sevdanın peşinde koşmakla zâhir ve bâtın dünyamızı değiştirecektir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI