?>
İlhanlılar Döneminde Sivas
Eratnalılar bahsine geçmeden önce İlhanlıların hakimiyeti döneminde yapılan Medreselerden bahsetmek daha uygun olacak kanaatindeyim, haftaya görüşmek umudu ile.
Birkaç aydır buradan sizlere Sivas’a dair tarihi bilgiler vererek dünden bugüne bir Sivas anlatımı yapmaya çalışmaktayım. Takdir edersiniz ki bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken Türk Tarihinin Anadolu coğrafyasında yaşanan tüm gelişmelerini ve isimleri anlatmaya ne nefesimiz, ne de bize ayrılan bu köşe yeterli gelecektir, bu nedenle yaşanan gelişmelerde Sivas’ı etkileyen olayları aktarmayı daha doğru bulduğumu belirtmek isterim, meraklıları için kaynakçada belirttiğim eserleri okumalarını tavsiye ederim.
Selçukluların Kösedağ’da yenilmesi ile birlikte başlayan Anadoludaki İlhanlı hakimiyeti ve Selçukluların onlara bağlı bir il olma durumuna bir önceki yazımızda kısa bir giriş yapmıştık, bu haftada da konuyu yine Sivas açısından biraz daha detaylı inceleyip, Türkiye Selçuklularının tarih sahnesinden çekilmesine kadar yaşanan gelişmeleri yine başlıklar halinde anlatmaya çalışacağım.
Selçuklu Devleti, Kösedağ bozgunundan vezir Muineddin Süleyman Pervane’nin ölümüne kadar (1243-1277) Moğollara tâbi olup ağır haraçlar ödemesine rağmen sınırlarında büyük değişiklikler olmamış ve tamamı ile duraklamış değildi. Pervane’nin ölümü ile Selçuklu idaresi hükmünü yitirmiş, kardeşler arasında Moğollarında etkisi ile saltanat kavgaları başlamış; soygunlar, buhran ve felaketler birbirini takip etmiştir.
Kösedağ yenilgisi sonrası Baycu Noyan’la yapılan anlaşma netice itibari ile bir Moğol kumandanı ile yapılan anlaşma idi bunun Moğol Hanı ile teyidi ve teminat altına alınması gerekiyordu. Nâib Şemseddin İsfahâni’nin reisliğinde batı Moğollarının başında olan Batu Han’a giden heyet, sultanın dostluğunu ve “il” olduğunu bildirip hediyelerini sunduktan sonra mevcut anlaşma yeniden imza edildi. Moğol Han’ı da sultana hakimiyet alameti olarak, ok - yay, kılıç ve külah gönderdi. Şemseddin İsfehani’ye de “Nizâm ül-mülk Salâh ul- âlem” ünvanını verdi. Naib Şemseddin İsfehani, ölümüne kadar (1249) Selçuklu devletinin mutlak hakimi oldu.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in 1246 yılında ölümünün ardından geride, İzzeddin Keykavus, Rükneddin Kılıç Arslan ve Alaeddin Keykubad adlı üç oğlu kalmıştı. Çocuklar arasındaki saltanat mücadeleleri konumuzun dışından ancak, tahta geçirilen II. İzzeddin Keykavus’un karşısında Moğol hanından Selçuklu Sultanlığı için yarlığı olan Kılıç Arslan’ın, Moğol askerleri ile Sivas’ta gelip 1249 yılında saltanatını ilan etmesini de es geçmemek lazım. Onun saltanatı Erzincan ve Sivas’dan başka Kayseri, Malatya, Harput ve Âmid’de de tanındı; vâli ve memurlar tâyin edildi ve Şemseddin İsfehani’nin adamları azledildi.
Kardeşler arasında süren iktidar kavgalarına son vermek için 1258 yılında Hülagu Han, Mengü Kaan’ın devleti iki sultanın idare etmesini bildiren ve ayrıca Selçuklu ülkesini ikiye bölen yarlığını tatbik etmeyi uygun gördü. Mengü Kaan, Kızılırmak batısından (Sivas’tan) Bizans hududuna kadar olan yerleri II. İzzeddin Keykavus’a; Sivas’tan Moğol hududuna kadar olan bölgeleri de IV. Kılıç Arslan’a vermişti.
Memlük Sultanı I. Baybars’ın Anadolu’ya girmesi ve Elbistan Savaşı’nda İlhanlı ordusunu yenmesi üzerine 1277 yılında 30 bin atlı ile Anadolu seferine çıkan Abaka Han, Baybars’ı davet eden Selçuklu ümerâsına olan kızgınlığı ile birçok şehirde olduğu gibi Divriği surları da yerle bir edildi. Kalede bulunan tüm silahlar yok edilerek Sivas’ın yarısı yağmaya ve yıkıma uğradı.
Selçuklu sultanlarını ve yönetecekleri bölgeleri tayin eden İlhanlı hükümdarlarından Abaka Han, şehzade II. Gıyaseddin Mesud’a Erzurum, Erzincan ve Sivas vilayetlerini içine alan Doğu Anadolu’yu tahsis etti. Abaka Han’ın ölümünün ardından han olan kardeşi Ahmed Teküder, Selçuklu ülkesini yeniden, şehzadeler II. Gıyaseddin Mes’ud ve III. Gıyaseddin Keyhüsrev arasında taksim etti. Ancak bu taksimata razı olmayan III. Gıyaseddin Keyhüsrev Ahmed Teküder’e gitmek üzere yola çıktığı esnada İlhanlı Devletinin başına Abaka Han’ın oğlu Argun Han geçti. Argun Han ise II. Gıyaseddin Mesud’u Selçuklu sultanı olarak tayin etti. Selçuklu tahtında tam bir kargaşa devam ediyordu.
1285 yılında Argun Han, isyancı Türkmenleri cezalandırmak maksadıyla kardeşi Geyhatu’yu 20.000 kişilik bir kuvvetle Anadolu’ya gönderdi, o yıl Erzincan’da kalan Geyhatu, ertesi yıl Erzincan’dan hareketle Sivas ve Kayseri’den geçip Aksaray’a geldi. Ordunun bu hareketi dolayısıyla Sivas ve Kayseri halkının pek çoğu evlerini ve yurtlarını terk edip mağaralara gizlendiler.
1298 yılında Argun Han’ın oğlu Gazan Han, Sülemiş’in isyanını öğrenince Suriye seferinden vazgeçerek, 35.000 süvarilik bir orduyu Mart 1298’de Memlüklü Sülemiş üzerine sevketti. Sülemiş ise 50.000 kişilik ordusu ile hakimiyet alanını genişleterek Sivas’ı kuşattı. Sivas halkı İlhanlı ordusunun gelmekte olduğunu duymuş ve Sülemiş’in ordusuna bir ay kadar mukavemet etmişti.
İlhanlı Devleti Anadolu’da vergi düzeninin sağlanması için vezir Nizameddin Yahya’yı görevlendirmişti, Nizameddin Yahya başta Erzincan, Sivas, Tokat, Aksaray olmak üzere gittiği yerlerde keyfi olarak çok ağır vergiler ve cezalar koyarak halka zulüm ediyordu. Sonunda Türk beyleri Nizameddin Yahya’nın bu zulümlerini Gazan Han’a arzettiler ve Nizameddin Yahya öldürülerek cezasını buldu.
Bazı ilim adamları ve genel kabul gören görüş; ikinci saltanat dönemi (1302 – 1308) sönük geçen Selçukluların son hükümdarı olan II. Gıyaseddin Mesud’un 1308’deki ölümüyle Selçuklu hanedanının sona erdiği belirtirken, Prof. Dr. Osman Turan’a göre ise “Selçuklu hanedanı sultanlarının 1318 yılına kadar Konya tahtını muhafaza ettiğini ve Temurtaş Noyan tarafından 1318’de şehzadelerin dağıtılması üzerine Türkiye Selçuklularının inkıraz bulunduğunu, son sultanın II. Gıyaseddin Mes’ud değil, V. Kılıç Arslan olduğunu kabul etmek gerekmektedir.” Bu tanımı esas alacak olursak Türkiye Selçukluları Devleti 243 yıl (1075-1318) hüküm sürmüştür.
İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1317 yılında Anadolu Valiliği görevi ile Anadolu’ya gönderdiği Timurtaş, memleket işlerini nizama koydu ve daha ziyade Kayseri’yi yönetim merkezi yaptı. Bir nevi Selçukluların varisi gibi davranan Timurtaş hakimiyet bölgesini Akdeniz sahillerine ve dağlık Karaman ülkesine kadar genişletti. Orta Anadolu’da Moğol etkisinin azalması ile bir beylik kuran, Uygur aslından Ertene (Eretna) Beyi, Germiyanoğullarına bağlı olan Karahisar’ın muhasarasına memur etti.
1327 yılında Timurtaş’ın babası Emir Çoban ile İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han arasında çıkan savaşta babasından haber alamayan Timurtaş önce Kayseri’ye oradan da Sivas’a vardı. Ebu Said Bahadır’ın gazabından korkan Timurtaş, Mısır’daki Memluk sultanlarına sığınmaktan başka bir çare bulamadı. Ancak Memlük sultanı Nâsır özellikle Karamanoğullarının ve Moğolların yaptıkları tahrikler ve uyandırdıkları şüpheler üzerine Timurtaş’ı önce hapishaneye attı ve 1328 Ağustos’unda da idam etti.
Mısır’a gitmek üzere Anadolu’dan ayrılan Timurtaş yerine Uygur Türklerinden olan Emir Alaeddin Eratna’yı vekil bırakmakla, Anadolu Türk Tarihinde yeni bir dönemi başlatmış oldu.
Eratnalılar bahsine geçmeden önce İlhanlıların hakimiyeti döneminde yapılan Medreselerden bahsetmek daha uygun olacak kanaatindeyim, haftaya görüşmek umudu ile.
Kaynakça:
Ali SEVİM - Anadolu’nun Fethi, Selçuklular Dönemi, Başlangıçtan 1986’ya Kadar
Ali SEVİM, Yaşar YÜCEL - Türkiye Tarihi, Fetih, Selçuklu ve Beylikler Dönemi
Erdoğan MERÇİL - Selçuklu Devletleri Tarihi
Zeki Velidi TOAGN - Umumi Türk Tarihine Giriş
Osman TURAN - Selçuklular Zamanında Türkiye
Feridun Nafiz UZLUK - Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III
İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI, Rıdvan Nafiz EDGÜDER - Sivas Şehri
Mükrimin Halil YİNANÇ - Türkiye Tarihi, Selçuklular Devri I, Anadolu’nun Fethi
YAZARIN DİĞER YAZILARI