Türkiye, tarihsel kimliğini ve geçmişten gelen mirasını doğru anlamak ve bu temeller üzerinde inşa etmek zorunda olan bir ülkedir. Ancak son dönemde, bazı siyasetçi ve bürokratların tarihe dair yaptığı açıklamalar bu sorumluluğu ihlal eder nitelikte. Bu açıklamalardan biri de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in İttihatçıları hedef alan ifadeleridir. Tekin’in “Üzerinde yaşadığımız coğrafya 72,5 milletin kardeşçe yaşadığı bir coğrafyaydı. Ne zamana kadar, İttihatçılar bu ülkede egemen oluncaya kadar” sözleri hem tarihsel bir gaf hem de ülkemizin aydınlık geçmişine yapılan bir haksızlıktır.
İttihat ve Terakki, Osmanlı’nın dağılma sürecinde bu milletin kaderini ellerine almış, parçalanmakta olan bir devleti ayakta tutmak için gövdelerini taşın altına koymuş kahramanlardan oluşuyordu. Balkan Savaşları’nda, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, sadece bir ideoloji uğruna değil, Türk milletinin onurunu korumak, bu topraklarda bağımsız yaşama hakkını muhafaza etmek için mücadele ettiler. Evet, hatalar yapmış olabilirler; hangi büyük değişim döneminde hatalar yapılmaz ki? Ancak bu hatalar, İttihatçıların vatan sevgilerini, fedakârlıklarını ve ülkeyi ayağa kaldırma çabalarını gölgelememelidir.
Milli Eğitim Bakanı'nın görevi, tarihi saptırarak halkı yanıltmak değil, gerçekleri öğretmek ve genç nesillere tarih bilinci kazandırmaktır. Tekin’in sözleri, yalnızca İttihatçıların mücadelesini hiçe saymakla kalmıyor, aynı zamanda toplumu yanlış bir tarih algısına sürüklüyor. Bu tür açıklamalar, ülkemizin tarihine karşı bir nankörlük örneğidir.
Unutulmamalıdır ki İttihatçılar, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişte bir köprü vazifesi görmüş, Cumhuriyet’in temellerinin atılmasında önemli rol oynamışlardır. Onların reformcu, modernleşmeci ve halk odaklı politikaları, bugünkü Türkiye’nin birçok kazanımının zeminini oluşturmuştur.
Bugün bile mevcut siyasi iktidarın politikaları yoğun eleştiriler alıyorken, İttihatçıları geçmişte yaptıkları bazı tercihlerden dolayı karalamak, en hafif tabirle samimiyetsizliktir. Üstelik İttihatçıların tek bir ortak amacı vardı: vatanın bağımsızlığı ve milletin refahı. Bu amaç uğruna hayatlarını feda eden insanlara saygısızlık etmek, tarih bilgisi eksikliğinin ve popülist bir yaklaşımın yansımasıdır.
Bir Milli Eğitim Bakanı'nın, tarihin aydınlık yüzünü gençlere anlatması gerekirken bu şekilde bir gaf yapması kabul edilemez. Türkiye'nin tarihine karşı yapılan bu türden haksızlıklar, ne geçmişe ne de geleceğe karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemizi sağlar. İttihatçıları karalamak yerine, onların ideallerinden ders çıkarmalı ve bu ülkenin geleceğini, tarihimizin ışığında inşa etmeliyiz.
Bu ülkenin genç nesilleri, tarihine saygı duyan, doğruyu yanlıştan ayırmayı bilen ve geçmişten aldığı dersle geleceğini inşa eden bireyler olmalıdır. İttihatçılar, milletimizin bağımsızlık mücadelesinin öncüleridir. Onlara saygı göstermek, aslında kendi tarihimize ve milletimize saygı göstermek demektir.
Son olarak Sayın Bakan’a Talat Paşa’nın sözüyle yanıt vermek icap eder:
İttihatçılar Ölür İttihatçılık Ölmez!