?>

MESLEK MENSUBU SAYISI YÜKSEK OLMASINA RAĞMEN MESLEKİ VERİMLİLİK OLDUKÇA DÜŞMEKTE?

Değerli okuyucular; Ülkemizde belki 1990 lı yıllara kadar sayısal olarak her alanda meslek mensubu sayısı oldukça az idi. O dönemlerde gerek Üniversite ve gerekse yine o dönemin şartlarındaki fakülte sayısının yeterli olmayışı fiziki etken olarak değerlen

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

Değerli okuyucular; Ülkemizde belki 1990 lı yıllara kadar sayısal olarak her alanda meslek mensubu sayısı oldukça az idi. O dönemlerde gerek Üniversite ve gerekse yine o dönemin şartlarındaki fakülte sayısının yeterli olmayışı fiziki etken olarak değerlendirilebilir.  Bir rehberlikçi değilim ancak, mesleğimin icrası gereğince bireysel ve toplumsal sorunların çözümünde aktif olarak yer almamız birçok alanda ciddi ve etkin gözlemler yapmamıza vesile olmuştur. Üzülerek ifade etmek isterim ki; ülkemizde yaşanılan en ciddi sıkıntı, mesleklerin icrası anlamında bireylerin yetenek ve yeterliliklerinin değerlendirme ve tasnife tabi tutulmaması, sadece meslek popülerliğinin ön plana çıkarılarak birçok hatalı yönlendirmenin yapılmasıdır. Gelişmiş ülkelerde bireylerin mesleki tercihlerde bulunması sınav yöntemi ile değil, ilkokuldan itibaren eğitimcilerin gözlemleri ve referansları ile doğru neticelere taşınır iken bu konuda ülkemizde de ciddi hazırlıklar yapılmasına rağmen henüz bu yöntem ile bireylerimizin meslek tercihleri belirlenebilinen seviyede değildir. Geçmişte meslek mensuplarının kısıtlı imkanlara rağmen ( internet / pc vb hiçbir teknolojik iletişim aracı bulunmamasına sadece belli merkezlerdeki kütüphaneler bulunmasına rağmen ) daha etkin, daha fazla araştıran ve daha fazla çalışan bireylerden oluştuğu açıkça gözlemlenebilmekte iken bugün mevcut durumda ve gelinen noktada her türlü imkan ve kolaylık sunulmuş iken mesleki verimliliklerin de düşüşte olduğunu görebilmek mümkündür. Özellikle 2000 yılından sonraki süreçte üniversitelerimiz ve fakültelerimizin sayısının ciddi rakamlara ulaşması, her branşta mezun sayısısın ciddi rakamlara ulaştığını açıkça görmekteyiz. Tabi okuma, araştırma ve bununla birlikte üretme etkin yapısını kaybetmiş bu durum da meslek mensubu bireyleri belirli oranda idealistlikten uzak kılmaya başlamıştır. Bu genel açıklamalarıma özelde kendi mesleğimden örnek vererek yola çıkmak isterim. 1970 ? 1980 ler Türkiye´ sinde de esasen kanunlarımızda özellikle süreli işlemler konusunda hukuki hak kayıpları yaşanılacağı belirtilmiş iken, gerek kanun metni gerekçe bölümlerinde ve gerekse Yüksek Mahkeme İçtihatlarında ; ? Her ne kadar kanunlarda sınırlandırıcı düzenlemeler olduğu, bu sınırlandırıcı düzenlemelere uyulmamasının bireylerde hukuki hak kayıplarına sebebiyet vereceği belirtilmiş ise de Ankara´ nın doğusunda avukat sayısının oldukça az olması ve bu doğrultuda vatandaşımızın hukuki bilinçlendirilme açısından yetersiz kalacağı kabulü ile yeniden hak ihlalini önleyen süreler verilmesi ve yargılamalara bu şekilde devam olunması yönünde karar takdir edilmiştir? ? Ülkemizde bir dönem sadece İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi olmak üzere iki hukuk fakültesi hizmet vermiş ülkemizin Hakim- Savcı- Avukat meslek mensubu ihtiyacı bu iki fakülteden karşılanmıştır. Sonrasında bu iki fakülte dışında ilerleyen yıllarda İzmir, Konya, Diyarbakır gibi illerimizde de hukuk fakülteleri açılmıştır. Günümüzde ise artık hukuk fakültesi sayısı 150 civarındadır. Geçmişte yetişmiş hukukçu sayısının azlığı kanun hükümlerinin çok katı olarak uygulanmaması açısından bir içtihat birliği kanaatini oluştursa da üzülerek ifade etmek isterim ki, gelinen noktadaki sıkıntımız da bunca mezun sayısına rağmen toplumumuzun kitlesel kamu hizmeti açısından mesleki yeterliliği tartışır hale gelmesidir. Bu durum ortalama olarak her bir meslek açısından karşımıza çıkmakta olup kamusal hizmetler açısından vatandaşımız etkin ve verimli şekilde kendisini yetiştirmiş meslek mensuplarına ciddi anlamda ihtiyaç duymaktadır. Mesele sadece tek başına diploma ve mesleki ruhsatnamelere sahip olmak değil uygulamaya yönelik ciddi ve etkin hizmetler sunulmasıdır. Tabi yazımın ilk cümlelerine tekrar dönerek belirtmek isterim ki; bu sorun ilk olarak bireyimizin uygun ve etkin olacağı meslek tercihine değil sadece ekonomik kazanım ve popüler olması yönlü eğilime sürüklenmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. İlk öğrenim çağlarından itibaren gelişmiş ülkelerde olduğu gibi doğru alanlara kanalize edilip doğru yönlendirmeler ile olması gereken bir mesleğe yönlendirilen bireyler toplum için de devlet için de ciddi birer kazanım olacaklardır.   Günümüzde her alanda meslek mensupları evraksal olarak yeterli olsalar da aynı yeterlilik mesleğin uygulamasına dönüşmeye başladığında sorunların çözümü için ciddi tıkanmaların ve memnuniyetsizliklerin baş gösterdiğini görmek mümkündür. Mesleğimizi icra eder iken eğer her bir meslek mensubuna toplumların açıkça ihtiyaç duyulduğunu, mesleklerin görev ve vazife bilinci ile idrak edilmesi gerektiğini, meslekler icra edilir iken statüsel takıntılardan uzak sadece profesyonel bir yaşantı ile icra edilebilirlik açısından, mesleki yeterlilik ve verimlilik merkezli hareket edilir ise günümüzde yaşanılan sıkıntılar bir kez daha karşımıza çıkmaz. Toplumun her meslek mensubuna açıkça ihtiyaç duyduğu hepimiz açısından kaçınılamaz, yadsınamaz bir maddi gerçekliktir. Öncelikle ilkokul çağlarından itibaren doğru ve profesyonel bir rehberlik ve gözlem hizmeti, sonrasında ise bireylerin doğru yönlendirilip, toplumsal planlamanın yapılması mesleklerin icrası ve verimliliği açısından en doğru düstur olarak görünmektedir. Önemli olan her alanda meslek mensuplarının sayısal olarak çokluğu değil, niteliksel çokluğudur. Diplomaların, meslek ruhsatnamelerinin alınması tek başına yeterli olmayıp bununla birlikte aynı zamanda mesleki verimliliğin de her manada yükseltilmesidir elzem olan. Nitelikli ve kendisini yetiştirmeyi başarmış olan azınlık, kendisini geliştirmeyi başaramamış sayısal çoğunluktan her zaman daha üstün gelecektir. Her meslekte mezun sayısının artması esasen beklenen verimliliği sağlayamamıştır. Aynı zamanda bir başka sıkıntı da; kurulan fakültelerde eğitim verebilecek donanıma ulaşmış usta öğretici sayısının da azlığı hususudur. Hedef bireyleri gerçek manada uygulamaya hakim olarak iyi uygulayıcılar olarak donanımlı yetiştirmek olmalıdır. Aksi durumda sadece meslek mensubu sayısal çoğunluğunu artıracak ancak mesleki verimliliği de beraberinde düşürecektir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI