“YURTTA BARIŞ, CİHANDA BARIŞ”

Metin ÇAĞAN

8 ay önce

Savaş, en açık ifade ile nefretin dolaysız bir şekilde dışavurumudur ve doğası gereği yıkıcıdır, yok edicidir. Savaşlar yıkıcı ve zarar verici bir etkiye sahiptir. Birçok insan ölür, birçoğu sakat kalır, evsiz barksız kalır ailesini, sevdiklerini kaybeder.

 

Savaş; ekonomik düzenin altüst olması, sağlıklı ve mutlu bir hayat için harcanacak ülke gelirlerin silaha, ölüm makinelerine harcanması, mağdur ve suçsuz insanların canına kıyılmasıdır.

 

İnsanlar, ölmeseler bile savaş sonrası hayatlarının geri kalanını birçok sıkıntı içinde geçirmeleri ve kötü durumlara düşmeleri, ruh hallerinin tamamen bozulmasıdır savaş.

 

Savaş nedeniyle insanlar yaşama hakkından mahrum kalır.  Savaşta hiçbir şekilde insan haklarına saygı gösterilmez, insanlara büyük bir haksızlık yapılır. Bu yüzdende insanların hayatı alt üst olur, insanlar hayata küser.

 

 Atatürk bir asker olduğu halde mümkün olduğu kadar savaşın dışında kalmak istemiştir. Şu sözlerinin anlamı büyüktür: "Mutlaka şu ve bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım, öldüreceğiz diyenlere karşı, ölmeyeceğiz diye savaşa girebiliriz. Lâkin millet hayatı tehlikeye maruz kalmıyorsa savaş cinayettir". Bu sözler, dahi bir askerin savaşın ne zaman yapılabileceğini gösteren bir ölçüsüdür.

 

Millet hayatı tehlikeye girmedikçe, çıkarılan savaş savaş değil, cinayettir, öyleyse esas olan barıştır.

 

Savaşın bir millet için ne demek olduğunu ve neler getirdiğini en acı ve açık biçimde gören, yaşayan Atatürk, büyük zaferin kazanılmasından sonra hep barışçı bir siyaset izlemiştir.

 

 Yurtta barış, millî birlik ve beraberliğin sonucudur. İnsanlar birbirlerini kırmadan, incitmeden, birbirlerinin hak ve özgürlüklerine saygı duyarak yaşamalıdırlar. Bu durum, ülkede esenliği sağlar ve gelişmenin, kalkınmanın ve demokrasinin de en önemli şartlarındandır.

 

Cihanda barış ise, devletlerin aralarındaki çekişmeleri, çeşitli anlaşmazlıkları görüşerek, anlaşarak çözümlemeleridir, insanlık ideali ancak böyle gerçekleşebilir.

 

Devletlerarası savaşlar sadece acı, kan, gözyaşı ve felâketler getirir, kazananlar da, kaybedenler de pek çok şeylerini yitirmiş olurlar. Öyleyse ancak ve ancak son çare olarak savaşa gidilmelidir. Esas olan savaş değil, barıştır.

 

Hiroşima ve Nagasaki’de atom bombası atılınca insanlar öldü sakat kaldı, yakınlarını evlerini kaybetti hatta doğan çocuklar sakat olarak doğdu. Bu savaşta olduğu gibi birçok savaşın etkileri büyük ve yıkıcı olmuştur. Bu yüzden toplumlar arasında barış sağlanmalıdır ve savaşlar olmamalıdır.

 

Savaşın olmaması dünya üzerinde sağlıklı ve kendini geliştirmiş eğitimli insanların olmasını sağlar. Savaşın olumsuz etkilerini yaşamamış insanlar farklı alanlarda bilinç düzeyini artırır. Bilinç düzeyi yüksek insanlar topluluğunda ayrımcılığa uğramış insan sayısı azalır. Ülke ekonomisi daha sağlıklı olur. Ülkemizde ve dünyada acımasız terörün, savaşın yaşandığı bir dönemde barış, kardeşlik ve demokrasi talebimizi yükseltmeli ve yaşasın dünya barışı demeli, savaşların son bulmasını istemeliyiz.

 

Gelecek nesillere barış içinde yaşanacak bir dünya bırakabilmek  dileğimle...

YAZARIN DİĞER YAZILARI