?>

BİR İLİN GELİŞMESİNİ ENGELLEYEN TUTUM VE DAVRANIŞLAR: DEDİKODU - HASETLİK - ÇEKEMEMEZLİK – KISKANÇLIK

Metin ÇAĞAN

1 yıl önce

Şehirlerde yaşayan farklı sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklere sahip olan insanlar bireysel ve sosyal ilişkilerinde; söz, tavır, tutum ve davranışlarında farklı özelliklere sahiptirler.     İnsanlar, bazı değerler konusunda titiz davranırken, bazı değerler konusunda da bilgisiz ve bilinçsizce hareket etmekte, tutarsız davranışlar sergileyebilmektedirler.       Oysa bir arada aynı memleketin çatısı altında yaşayan insanlar birbirlerine iyilik, sevgi ve saygı göstermek, yardım etmek, kardeş ve destek olmakla sorumlu ve yükümlüdür.       Bizim en temel özelliğimiz kardeşlik bilincimizdir. Bu bilinci hayata geçirmek ilde yaşanan birçok sosyal soruna da çare olacaktır kanaatindeyim.     Bu nedenle her ne kadar bilinen şeyler tekrarlanıyor olsa da insanlara yol gösterici olmak,  yanlışlıklardan kaçınmalarını sağlamak adına doğru olan ve doğru olmayan tutum ve davranışların zaman zaman tekrar hatırlatılmasında,   hafızaların tazelenmesinde ve olumsuz tavır ve söylemlerin düzeltilmesi hususunda bilgilendirme yapılmasında fayda görmekteyim.   *   İlin gelişmesi ve kalkınması için birlik ve beraberlik içinde huzur içinde yaşanabilmesi, sağlıklı ilişkiler kurulabilmesi, kardeşliğin pekişmesi ve sosyal ahlakın gelişmesi için sivil toplum kuruluşlarına, yazılı ve görsel basına çok büyük görevler düşmektedir.     Bir ilde yaşam kalitesi arttığı oranda gelişme ve ilerleme ortaya çıkacaktır.   Şehirde yaşayan insanların yaşam kalitesini geliştirmek için neler yapılması gerekiyor sorusunu kendilerine sormayan yöneticilerin ve STK’ların topluma verecek fazla bir şeyi olamaz.     Ayrıca, ilin gelişimi açısından toplumsal sorunların çözümünde özel sektör, vakıf, dernek gibi sivil grupların da yer alması çok önemlidir. Bu amaçla yerel yönetimlerle sivil örgütlerin işbirliği içine girmeleri, düşünce alışverişinde bulunmaları, bir ve beraber hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır.     Bir ilin yaşanabilir kent olmasının yanı sıra ilim kenti olabilmesi ve kentleşme sorunlarının oluşmaması, iş kollarının birbirine destek olması, olumsuzlukların yaşanmaması insanların birbiriyle huzur içinde yaşaması için toplumun her kesiminin birbiriyle barış içinde olması, birbirine değer vermesi gerekmektedir. Bunun için de toplumun bireyleri, insan onurunu zedeleyen, dargınlık ve düşmanlıklara sebebiyet verecek olan olumsuz tutum ve davranışlardan kaçınmalı, her zaman uzak durmalı, birbirlerinin eksik ve zayıf yönlerini araştırmamalı, birbirini kıskanmamalı, birbirlerinin özel yaşantılarını merak etmemeli, birbirlerinin sırlarını ifşa etmemeli,  aralarında kardeşlik ve dayanışma duygularını geliştirmelidirler.     Engellemeler, zorluk çıkarmalar, destek değil, köstek olmalar ile dedikodu, hasetlik, çekememezlik, kıskançlık gibi tutum ve davranışlar toplumun birlik ve beraberliğine engel olmakta, sevgi, saygı ve kardeşlik bağlarını koparmakta, aralarına kin, öfke, düşmanlık, fitne ve fesat tohumları ekmekte; birlik ve dayanışma esaslarını yıkmakta ve toplumların gücünü zayıflatmaktadır.     Ne yazık ki yetersiz olanlar, kendi başarısını ön planda tutmak isteyenler ya da sadece kendi şirketinin kazanması arzusuyla yanıp tutuşanlar erişemedikleri, ulaşamadıkları kişileri, meslektaşlarını, şirketleri  “kendini beğenmiş” veya “egosu yüksek” diye suçlayarak dedikodu üretmekten, karalama yapmaktan geri durmamaktadırlar.     Meyve veren ağaç taşlanır misali, başarılı olan bireylerin, başarılı olan iş yerlerinin ve doğruyu söyleyen kişilerin dedikodusu çok yapılmaktadır.     Azimli, gayretli, çalışma ve sorumluluk ahlâkı yüksek başarılı insanlar ile başarılı iş yerleri daima dedikodu yapan; haset, çekememezlik ve kıskançlık duyguları içinde kıvranan tembel, yetersiz ve liyakatsiz insanların mağduru olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadırlar.     Dedikodu yapan, hasetlik, çekememezlik ve kıskançlık duyguları ile yaşayan insanlar boş geçen zamanlarının önemli bir kısmını başarılı insanlar hakkında dedikodu üreterek ve yayarak, karalama ve kötüleme yaparak, dışlayarak, itibarsızlaştırarak, makam ve güçleri varsa engeller çıkararak, psikolojik taciz vb. yol ve yöntemleri uygulayarak geçirirler. Aslında bu eğilim kıskançlık yapanlara da zarar vermektedir.     Bu olumsuz duygular ile yaşayan, bu hatalı tutum ve davranışlardan uzaklaşmayan insanlar, şirketler sürekli başkalarını takip etmekten kendilerini de yıpratmış olurlar ve kendi çalışmalarına yeterince odaklanamazlar ve istedikleri başarıya da ulaşamazlar.       Bu tür duygular her insanın doğasında olan bir duygu; ancak ‘azı karar çoğu zarar’, özellikle de iş dünyasında.  Ayrıca bu duygulardan kıskançlık duygusuna büyük oranda öfke duygusu da eşlik etmektedir. Bu duygular insanın içini kemiren ve mantıklı düşünmesini de engelleyebilen duygulardır. Bu nasıl cahilce bir durum öyle değil mi?   Oysa yüce Yaratan dili; Hakk’ı konuşalım, güzel konuşalım diye yaratmış. Güzel düşünmek ve güzel konuşmak gerekir. Büyüklerimiz ne kadar da güzel ifade etmiş, “Nazar etme, haset etme, kıskanma; çalış senin de olsun.”    Kıskançlık başta olmak üzere dedikodu ve diğer olumsuz duygu ve davranışlar dünyadaki suçların ilk sebebidir ve son da olmayacaktır.   Her insanda az veya çok olan bu olumsuz duygu ve davranışları terbiye edemeyen insan hiçbir konuda kendisini terbiye edemez.   Her birey ve her iş kolu;  kendi şahsını, kendi işini, kendi menfaatini düşündüğü kadar karşısındakinin de menfaati düşündüğünde, gözettiğinde ve birbirini seven, birbirine destek olan insanlar çoğaldığında ayrıca lanetleme, beddua etme, intizar etme, dedikodu, gıybet, haset, fesatlık, kıskançlık gibi duygulardan arınıldığında ekonomi güçlenir, büyür, gelişir ve kalkınma gerçekleşir.   Dedikodusuz, kötü huy ve duygulardan arınmış; kalkınmış, güvenli; ekonomik, sosyal ve kültürel yönden gelişmiş, mutlu insanların yaşadığı şehirlerde yaşamak dileğimle…
YAZARIN DİĞER YAZILARI