?>

KALP KIRMANIN VE HAK YEMENİN BEYHUDELİĞİNİ BİLSE İNSANLAR HİÇ YANLIŞLIK VE KÖTÜLÜK OLUR MU?

Metin ÇAĞAN

9 ay önce

Hayat acısıyla tatlısıyla, sevinciyle hüznüyle, iyisiyle kötüsüyle, hüznüyle mutluluğuyla akıp geçiyor. Başı belli, sonu ise net görünüyor, her şey apaçık ortada. Gece gündüzü ya da gündüz geceyi bir şekilde sürekli kovalayıp duruyor. Hayat bir şekilde devam ediyor. Ölen dünyadan gidiyor, kalan üç gün yas tutuyor ve hayat kaldığı yerden devam ediyor. İşte bu nedenle hayat acısıyla, tatlısıyla ve tüm yaşananlarla anlamlı, değerli ve güzel…

 

Anlamlı, değerli ve güzel olan bu hayat nefes alıp vermekten ibaret olduğuna göre insana ait olan her şey bu dünyada kalıcıdır. Doğum kadar ölümün de hayatın bir gerçeği olduğunu hiç kimse aklından çıkartmamalıdır. Onun için kalp kırmak, hak yemek yerine insanların birbirlerine sevgi ve saygı ile dostça, dürüstçe yaklaşması;  diğer insanlarla güzel geçinmesi, kimseyi incitmemesi, kimseden incinmemesi daha güzel ve doğru olan değil mi?

 

Yapılan çeşitli çalışmalar, araştırmalar dünyaya iyi insanlar olarak geldiğimizi kötülük konusunda insanın psikolojik yapısının çevre, toplum, eğitim, kültür gibi dış etkenlerle ve onlarda meydana gelen değişimlerle birlikte ortaya çıktığını açıklıyor.

 

Hepimiz insanız, hepimizin kaderi bir ve ortak. İnsan çok iyi bilmeli ki bir başkasına kalmayan şeyler kendisine de kalmayacak. Bu yüzden hak yeme, kalp kırma, aldatma, ezme, çalma, hakir görme,  savaşma… yapman gerekenleri yap, adil ol, insan ol. Ama asla ölüm var diye de insanların yaptıklarına boyun eğme!

“Hayat başlar ve biter. Nasıl başlayıp nerede sona erdiği değil, ikisi arasına neler sığdırabildiğin önemlidir.” Amin Maalouf’un bu sözü birçok şeyi anlatıyor anlamak isteyene. Velhasıl ömür bir masal gibidir, ne kadar uzun olduğu değil, ne kadar güzel yaşandığı önemlidir. Öyleyse neden bu kadar kötülük, bu kadar kıskançlık, çekememezlik, bu kadar nefret ve kin,  bu kadar kırgınlık, bu kadar bencillik?

Güzel yürekli olmak ve güzel bir hayat yaşamak yerine, kalbini kırdığın bir insanın / insanların bedduasıyla yaşamak ne kadar doğru olur? Peygamber Efendimiz aleyhi selâm “Kim birinin kalbini kırıp, onu ağlatırsa; o kişinin bedduasından sakınsın. Çünkü gözyaşı yere düşmeden ne dilerse olur.” buyurmuştur. Ayrıca kalp kırmak Kâbe'yi 70 kere yıkmaktan daha günahtır denilmiyor mu?

 

Dünyada insanın tek gayesi, topluma, en az sıkıntıyla insanlığa hizmetin daha iyisini nasıl sunabilirim, toplumun yaşam standardını nasıl yükseltebilirim, mevcut sorunları nasıl giderebilirim veya çözebilirim telaşı ve uğraşı içinde olması gerekirken kalp kırmak ve/veya hak yemek ne derece insanca bir tutum ve davranıştır. Sözlerimizle ve davranış̧ şekillerimizle bir insanı incitmek veya kırmak hiçte hoş̧ olmayan bir tutumdur. 

 

Albert Einstein, “Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden.” diyor.     Oysa bu dünya; bir yolcunun ağacın altında mola vermesi ve o yolcunun er ya da geç o yerden ayrılmasına benzetilmektedir. O halde kötülük ve/veya haksızlık yapmamak, yapana da dur demek öncelikli görevlerimiz arasında…

 

Hayat acısıyla tatlısıyla, düzüyle yokuşuyla, tüm iyi ya da kötü anlarıyla yaşanırken yorulduğumuz, bocaladığımız, düştüğümüz, sıkıntıda olduğumuz zamanlarda bize toparlanıp yolumuza devam etme gücü ve cesareti verecek kalp kırmayan, hak yemeyen gerçek insanlara öyle çok ihtiyacımız var ki…

 

Bu dünyada kötülüğün, hak yemenin vb olmadığı, hayatın insanlara vermiş̧ olduğu güzellikleri daha iyi kullanarak, sık sık gülümseyerek, iyi şeyler yaparak, sevip sevilerek, yeryüzündeki zamanın sınırlı olduğunu hiçbir zaman unutmayarak, hiç̧ kimsenin birbirini kırmadan, üzmeden yaşaması dileğimle…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI