Uzaklara daldım yine, kirpiklerim bulutlanmış ellerim koynumda...
Anılara gittim, hiç mesafe yoktu bi nefes kadar yanımda yakınımda...
Baba evinin kapısını çaldım açan olmadı, bu sefer kendim açtım karşılamaya gelen de olmadı.
Çocukluğumun, anılarımın kokusu çarptı yüzüme hemen,
boynu büküktü hüzünlü buğulu...
Annemin sevdiği çiçekleri kurumuş yaprakları dökülmüş, babam terliklerini yine yan yana çıkarmış gayet düzenli...
Odalar öksüz, perdeler açılmayı beklemekte..
Ah nafile bekleyişteler hiç birisi bilmemekte.
Takvimin yaprağı o gün de kalmış kimse koparmamış...
Ne çok severlerdi arkasında ne yazıyor,
tarihte bugün ne olmuş bazen de yemek tarifleri...
Tarihte bugün...?
Gülüşlerini her bir odanın ortasına bırakmışlar,
taş duvarlarda yankılanmakta gördüm...
Kendimi daha bir yalnız hissettim sarılmadılar boynuma, ıslanmış gözlerimi yumdum.
Ama güzel fotoğrafları gülümseyerek bana bakıyor hep bana bakarlardı böyle, içim titredi..
Babam mı seslendi..?
Babamm...
Masanın ajurlu örtüsünün üzerinde ters kapatılmış canım annemin kahve fincanı mahsun,
falına bakamamış besbelli.. "sevinçli bir haber" almayı mı bekledin yine sen kıyamadığım..
Falda görünen yola çıkamadan dönülmez yollara mı gittiniz...?
Ahh canım yanıyor her yer siz kokarken, anılar çığlık çığlığa...
Çektim kapıyı, annemin dediği gibi iki defa kilitledim. . Babamın sesi geldi kulağıma "biz bir yere gitmedik ki babanın güzel kızı, üzülme sakın, inanmazsan bak yüzüne, yüreğine sor oradaydık,
oradayız hep.. "