?>

YENİ ADLİ YIL

AVUKAT EYÜP DEMİRER

3 ay önce

MESLEK ve MESLAKTAŞ İÇİN ZORLAŞAN ŞARTLAR ve ÇÖZÜME KAVUŞTURULMASI GEREKEN SORUNLAR İLE ÇÖZÜM ÖNERİLERİMİZ; Kıymetli Meslektaşlarım, Değerli Okuyucularımız, Yine bir adli tatil süreci sonlanmış ve yeni bir adli yıla girmiş bulunmaktayız. Öncelikle yeni adli yılın ülkemize, devletimize, yargı camiamıza ve kadir şinas milletimize hayırlar getirmesini temenni ederim. Her adli yıl açılışı olduğunda sıkıntılarımızı, yargı camiamızın sorunlarını ve son süreçlerde reformları tartışmaktayız. ​Son yıllarda yargı reformu strateji belgelerinde özetle; ​Yargı bağımsızlığı, Yargı ve adalet hizmetlerinde performansın artırılması, Hukuk eğitimi alanında yeni uygulamalar ve düzenlemeler, İnsan Hakları eylem planı, Makul sürelerde yargılanma hakkının ihlali konusunda başvuruların incelenmesi ve gerekli kararların alınması, Kadına karşı şiddetle mücadele, Hayvan hakları konusunda yapılan düzenlemeler gibi bir çok konuda reform paketleri belirli süreler dahilinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçerek yasalaştı. ​Her aşamada belirttiğim gibi bir çok alanda hukuki sorunlar yaşansa da en önemli sorun mesleğin ifası açısından her geçen gün büyüyen sorunlardır. Zira; hukukun etkin, hızlı ve adil çözümler üretebilmesi uygulayıcıların sorunlarının çözümlenebilmesi ile mümkündür. ​Bu sebepler ile de bu yazımızda sizler ile sosyal alandaki kanuni düzenlemeleri değil, her geçen gün daha da ciddi kronik sorunları katlayarak giden meslek mensuplarının sorunlarını detayı ile paylaşmakta fayda görmekteyim.   1-) ADALET HİZMETLERİ ETKİN VE HIZLI BİR ŞEKİLDE YERİNE GETİRİLMELİ, YARGILAMA GİDERLERİ HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜN MUHTEVASINA UYGUN MİKTARLARA UYARLANMALIDIR… En basit yargılamalar dahi oldukça geç tarihlere ötelenmekte, bazı dosyalarda yılda en fazla iki duruşma günü verilerek, dosyaların karara bağlanması süreci ciddi manada uzamakta, karar aşaması için yıllar yılları sürüklemektedir. Tabi ki bu husus topyekün bir silkelenme, tüm hukukçuların etkin şekilde çalıştırılacağı temel dinamiklerin oluşturulması ve korunması ile ancak mümkündür.​Bu doğrultuda öncelikle performans kriterlerinin yasal zorunluluk haline gelmesi ve bu hususta da denetim mekanizmasının etkin çalıştırılması ile bu sorun giderilebilecektir. ​Salt tek başına performans kriterlerinin yasalaşması, denetim olmadan bir sonuç vermeyecektir. ​TABİ SON SÜREÇLERDE HIZLI ve ETKİN ÇÖZÜM BEKLENTİLERİMİZ İLE BİRLİKTE BİR DE EKONOMİK SORUNLARIN OLDUKÇA CİDDİ ŞEKİLDE YAŞATTIĞI ZORLUKLAR İLE HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ ZARAR GÖRMEKTEDİR. YARGIDA SON İKİ YILDA OLDUKÇA YÜKSEK YARGILAMA GİDERLERİNE HÜKMEDİLMESİ İLE VATANDAŞLARIMIZ HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜ NOKTASINDA CİDDİ ŞEKİLDE ZORLUKLAR ÇEKMEKTEDİR. Yakın tarihte sadece 1 tebligat gideri 11 TL tutarlarında iken bugün sadece 1 tebligat gideri son düzenleme ile 175 TL tutarındadır. Özellikle hukuk davalarında yargılama harç ve giderlerinin peşin olarak yatırılması 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuzda yargılama harç ve giderlerinin ilgili Mahkemesince belirtilen kesin süre içerisinde yatırılmaması hususunun dava şartlarına aykırılık teşkil etmesi sebebi ile davacı tarafın haklı davalarının red ile sonuçlandığı görüldüğünde bu yüksek yargılama giderlerinin vatandaşlarımızın hak aramasının önünde ciddi bir engel olarak yer aldığını birçok örneği ile görebilmekteyiz. Bu örnekler çoğaltılabilir; Dava açılış harçları, nısbi harçlar, tebligat giderleri, keşif giderleri, bilirkişi ücretleri, tespit giderleri, icra tahsil harç ve giderlerinde son iki yılda yaşanılan oldukça yüksek artışlar vatandaşlarımızın yargı önünde hak araması hususunda oldukça ciddi zorluklar yaratmıştır. Birçok konu ARABULUCULUK yasal düzenlemesinin mahiyetine uygun olmamasına rağmen arabulucu huzuru ile çözüme kavuşturulmaya çalışılsa da yapılan yasal düzenlemeler bu anlamda uygulamada sonuç vermeyecektir. BUNUNU EN ÖNEMLİ ÖRNEĞİ, ORTAKLIĞIN SATIŞ SURETİ İLE GİDERİLMESİ DAVALARINDA 01.9.2023 TARİHİ İTİBARI İLE ARABULUCULUK DÜZENLEMESİNE GİDİLMESİDİR. TAKDİR EDİLECEĞİ ÜÇERE, KANUN RIZAİ ve KAZAİ TAKSİM DÜZENLEMELERİNİ GETİRMİŞ, ZATEN TAŞINMAZ ya da TAŞINIR MALLAR ÜZERİNDE RIZAİ OLARAK ANLAŞMA SAĞLAYAMAYAN TARAFLAR KAZAİ TAKSİME BAŞVURMUŞTUR. ÜLKEMİZDE 400, 300, 200 HİSSEDARI BULUNAN TAŞINMAZLAR MEVCUTTUR. BU TAŞINMAZLARDA YARGI KANALI İLE DAHİ KAZAİ TAKSİMİ GERÇEKLEŞTİRMEK ve ORTAKLIĞI SATIŞ SURETİ İLE SONLANDIRMAK OLDUKÇA ZOR İKEN, BİR DE BU DURUMU ARABULUCUDAN BEKLEMEK FİİLİ BİR İMKANSIZLIK HALİ SUNACAKTIR. BU DURUM AÇIKÇA BELLİ OLUP, UYGULAMADA 2023 YILINDAN BUGÜNE BU HUSUSTA CİDDİ MANADA SIKINTILARIN YAŞANDIĞINI AÇIKÇA BİR UYGULAMACI OLARAK BELİRTMEK İSTERİM. YİNE; 01.09.2023 TARİHİ İTİBARI İLE; - KİRA TESPİT, - KİRA TAHLİYE, - KİRA UYARLAMA, - KİRA KONTRATOSU KAYNAKLI SORUNLAR, - TAŞINMAZ PAYLAŞIMI ( YUKARIDA AYRINTISINA YER VERDİM ) - KAT MÜLKİYETİNDEN KAYNAKLI SORUNLAR, - AİDATA İLİŞKİN DAVALAR da ZORUNLU OLARAK ARABULUCULUK YASAL DÜZENLEMESİNE TABİ TUTULMUŞTUR.       Uygulamacı olarak bu hususta da önemle belirtmek isterim ki; ÖNCELİKLE DEĞİŞMESİ GEREKEN KAT MÜLKİYETİ KANUNUDUR. Kat Mülkiyeti Kanunu günümüz koşullarına, günümüz taşınmaz yaşam koşullarına uyarlanmadan arabulucuda yasal olarak çözüme kavuşamayacaktır. Özellikle apartman yaşantılarında bir kısım kararların ½, bir kısım kararların 4/5 çoğunlukla alınması ( Bu husus esasen tüm maliklerin oyu iken Yargıtay kararları ile 4/5 e çekilmiştir ) gibi karmakarışık hususlar hala gündemde iken ve kanun düzenleme itibarı ile yetersiz iken, arabulucuda çözüm aramak çözüm sunmayacaktır.   KİRA HUSUSUNDA ÖNEMLİ OLAN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİMİZDEN GÜNÜMÜZ KOŞULLARINA UYGUN DÜZENLEMELERİN YASA İLE ve YAPTIRIM UYGULAYAN, CAYDIRICI CEZALAR İLE YÜRÜRLÜĞE GİRMEMESİ DURUMUNDA KİRA KONUSUNDAKİ İHTİLAFLAR ARABULUCUDA KOLAY KOLAY ÇÖZÜM BULAMAYACAKTIR. Zira, enflasyon son iki yılda oldukça ciddi şekilde vatandaşlarımızın yaşantılarını etkilemiştir ki; KİRA ORANLARINDA YÜZDE 400 ORANLARINDA ARTIŞLAR GERÇEKLEŞMİŞTİR. Bu kez ev sahipleri kira bedelleri hususunda bir de karşılıklı olarak mukayese edince belirlenen % 25 lik oranlar hiç kimse tarafından uygulanmaz olmuştur. Zaten 01.07.2024 tarihinde de yürürlükten kaldırılmıştır. Ekonomik olarak gelirin daralması hususu da üstüne eklenince bu kez vatandaşlarımız içerisinde mal sahibi kiracı arasında ciddi gerginlikler ve fiziki karşılıklar oluşmuştur. Bu şekli ile kanaatim TBMM nezdinde bir an önce bu kanunlarda günümüz koşullarına uygun düzenlemeler yapılarak sorunların giderileceği yönündedir. Aksi takdirde bu sorunlar arabulucu huzuru ile de olsa çözülmez. BİR DİĞER SORUN DA ADLİ MÜZAHARET DEDİĞİMİZ ALANLARDA YAŞANILAN ZORLUKLARDIR. GEREK CMK GEREKSE ADLİ YARDIM OLARAK İSİMLENDİRİLEN BU UYGULAMA SAYESİNDE GELİRİ BULUNMAYAN ANCAK MAĞDUR OLUP HAK ARAYAN VATANDAŞLARIMIZA DEVLETİMİZ KANALI İLE AVUKAT- MÜDAFİİ GÖREVLENDİRMESİ YAPILMASI HUSUSUNDADIR. MAALESEF Kİ, SON SÜREÇLERDE YAŞANILAN EKONOMİK ZORLUKLARIN ETKİSİ İLE BU BİRİMLERDE DE YETERLİ BÜTÇE AYRILAMAZ DURUMA GELMİŞTİR. İHTİYAÇ DUYAN VATANDAŞLARIMIZIN ADLİ YARDIM BAŞVURULARI DA YAPILAN İNCELEMELER SONUCUNDA BİR KISIM RED SONUCU İLE KARŞI KARŞIYA KALMAKTA, BU BİRİMLERDE ÖZELLİKLE BAROLARA YAPILAN ÖDEMELER CİDDİ MANADA YETERSİZ KALMAKTADIR. BU HUSUSTA GEREKLİ BÜTÇENİN AYRILMASI ve EKİM SÜRECİNDEN İTİBAREN ARTIK ÇARESİZLİK İLE KARŞI KARŞIYA KALAN BAROLARIMIZIN DA BU ÇARESİZLİKLERİNİN SONLANDIRILMASI SON DERECE ÖNEMLİ ve GEREKLİDİR.     Artık içinden çıkılamaz bir duruma gelinmiş ve müzaharet birimlerinde yaşanılan ekonomik sorunlar da birimlere yöneltilecek gelir dağılımı kalemleri ile sorunların çözümünü bekler hale gelmiştir. Aksi durum iki ay sonra bir çok sıkıntıyı beraberinde getirecek ve birim çalışanları da ücretlendirme yetersizliği ile doğrudan karşı karşıya kalacaktır. Hep söylediğim gibi, HUKUK SİGORTASI uygulaması bir an önce hayata geçirilmelidir. Bu sigorta hayat sigortası gibi vatandaşımız için etkin ve gereklidir.   ​2-) BELKİ HER HUKUKÇUNUN DİLE GETİRDİĞİ KLİŞE BİR SÖZ OLSA DA HUKUK FAKÜLTESİ SAYILARI ve ÜLKEMİZDE VERİLEN HUKUKÇU MEZUNLARIN SAYISAL FAZLALIĞI CİDDİ MANADA MESLEKİ VERİMLİLİĞİ DE DÜŞÜREN BİR SONUÇ İLE KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR. ​İçimizden geçen belki önümüzdeki 10 yıl için hukuk fakültelerinden mezun verilmemesidir. Zira, mevcut şartlarda mezunlar ülkemizin hukukçu ihtiyacını fazlası ile karşılamaktadır.   ​Önceki süreçlerde reform paketlerinde yer alan hususlar; “…Hukuk mezunları adli kollukta istihdam edilecek, Hukuk fakültesi mezunlarının istihdam edileceği noter yardımcılığı müessesesi oluşturulacak. Soruşturmaların kalitesinin artırılması için hukuk fakültesi mezunları adli kollukta belirli bir oranda istihdam edilecek. Hukuk fakültelerinde mevcut akademik kadroların niceliği ve niteliğine ilişkin temel ilkeler yeniden belirlenecek. Müfredat, analitik düşünme kabiliyetini geliştirecek bir anlayışla yenilenecek… “ ​Şeklinde açıklamalarda bulunuldu. ​Yukarıdaki açıklamalarımdan yola çıkarak, hukuk fakültesi mezunlarının birçok alanda istihdamı bu sayısal artış ile zorunlu görünmektedir. ​Ancak bu sayısal çoğunluk nitelikli çoğunluğu beraberinde getirir mi? Bu durumu da ilerleyen süreçte yapılacak yasal düzenlemeler ve buna bağlı uygulama esasları gösterecektir.   ​3-) TÜM HUKUKÇULARIMIZ ve YARGININ DAHA DA ETKİN HALE GELMESİ İÇİN MAHKEMELERİMİZ NEZDİNDE DE İHTİSASLAŞMANIN SAĞLANMASI; ​Hukuk açısından da bu uzmanlaşmanın yaygınlaştırılması mesleki verimliliği artıracak, vatandaşlarımızın adalete hızlı ve etkin şekilde ulaşmalarını sağlayacaktır. ​Hukukun oldukça geniş kapsamlı düzenlemelere ve alanlara ayrılması, bu doğrultuda da özellikle hakim ve avukat meslektaşlarımızın ihtisaslaşması, alanlarında uzman olarak hizmet vermeleri adalet hizmetlerinde ciddi manada kaliteyi artıracaktır. ​Yine hukuk uygulayıcılarında yaş sınırlarının yükseltilmesi hususu da önemli bir husustur. Bu konu da yasal düzenlemeye kavuşmalı, hukuk uygulayıcıları hayat deneyimleri edinmiş ve belirli yaşa ulaşmış hukukçulara bu kürsüler teslim edilmelidir.     ​​Eğitim, adelet gibi temel hizmetlerde hiçbir şekilde dijitalden hizmet veremeyiz. İlle de vicdani kanaatin olmaz ise olmaz olduğu adalette hiçbir şekilde yüz yüze gelmeden, devletin, adaletin disiplininin yegane temsilcisi olan duruşma salonlarına girmeden ne bu disiplini sağlayabilir ne de doğru kararlar alabiliriz. Mesele sadece tek başına diploma ve mesleki ruhsatnamelere sahip olmak değil uygulamaya yönelik ciddi ve etkin hizmetler sunulmasıdır. Tabi önemle belirtmek isterim ki; bu sorun ilk olarak bireyimizin uygun ve etkin olacağı meslek tercihine değil sadece ekonomik kazanım ve popüler olması yönlü eğilime sürüklenmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Önemli olan her alanda meslek mensuplarının sayısal olarak çokluğu değil, niteliksel çokluğudur. Diplomaların, meslek ruhsatnamelerinin alınması tek başına yeterli olmayıp bununla birlikte aynı zamanda mesleki verimliliğin de her manada yükseltilmesidir elzem olan.             Nitelikli ve kendisini yetiştirmeyi başarmış olan azınlık, kendisini geliştirmeyi başaramamış sayısal çoğunluktan her zaman daha üstün gelecektir. Her meslekte mezun sayısının artması esasen beklenen verimliliği sağlayamamıştır. Aynı zamanda bir başka sıkıntı da; kurulan fakültelerde eğitim verebilecek donanıma ulaşmış usta öğretici sayısının da azlığı hususudur. Hedef bireyleri gerçek manada uygulamaya hakim olarak iyi uygulayıcılar olarak donanımlı yetiştirmek olmalıdır. Aksi durumda sadece meslek mensubu sayısal çoğunluğunu artıracak ancak mesleki verimliliği de beraberinde düşürecektir. Uzun yıllardır ülkemizde ciddi çözüm bekleyen hukuki, mali müşavirlik ve diğer tüm danışmanlık/ müşavirlik alanlarındaki ücretlendirme sisteminin, mesleki rekabet ve reklam kriterlerinin kesin ve net bir şekilde çözüme kavuşturulması beklentilerimi de belirtmiş idim.  ​Sosyal alanda hizmet sektörüne dahil olan şahsımın da yer aldığı bu alanlardaki meslek gruplarının tümünde beklenen mesleki ücretlendirme faydası birçok zaman sağlanamayarak, gerek meslek mensupları gerekse bu alanlarda hizmete ihtiyaç duyan tüm vatandaşlarımız için ciddi karışıklıkları beraberinde getirmiştir. Hedefimiz, öncelikle bu tür mesleklerde etkin uygulamalar getirerek, meslek mensuplarının bilgi ve donanım ile yetiştirilmesinin temini olmalı, bu yönde uygulamada her bir meslek mensubunun gerçek manada başarılı sonuçlar vermesinin temini sağlanmalıdır.   4-) YARGI İŞLEYİŞ OLARAK TATİLLERDEN ARTIK UZAK KALMALI, ADLİ TATİL DÜZENLEMESİ TEKRAR GÖZDEN GEÇİRİLMELİ ve KISALTILMALI, HEDEF SÜRELERDE YARGILAMANIN SONLANDIRILMASI SAĞLANMALI, YETERİ KADAR MAHKEME KURULMALI, İKİ DERECELİ ÜST YARGI SİSTEMİ TEKRAR DEĞERLENDİRİLMELİ ve ÜST MAHKEMELERDEN DE DOSYALARIN DÖNÜŞÜ HIZLI BİR ZAMAN DİLİMİNE BAĞLANMALI, GEREKİRSE ÜST MAHKEMELER İÇİN DE HEDEF SÜRE UYGULAMASINA GİDİLMELİDİR; Özellikle son 3 yıldır çok ciddi şekilde hissettiğimiz için ADLİ TATİL UYGULAMASINA VURGU YAPMAK İSTERİM.       Hatırlayınız, pandemi sürecinde 3 ay kadar Adliyelerimizde de duruşmalar ertelendiğinde o yıl Adli Tatil uygulamasının kaldırılmasını talep etmiş idik. Ancak yaşanılan 3 aylık çalışamamaya rağmen Adli Tatil iptal edilmedi. 19 Temmuz- 1 Eylül dönemine denk gelen ve esasen de oldukça verimli bir çalışma dönemini kapsayan bu süre zarfı dönem öncesi ve dönem sonrası uygulamaları da dikkate alınarak 15 gün gibi makul bir süreye düşürülmelidir. Şöyle ki; Araya Adli Tatilin girmesi sebebi ile diye başlayan ve uygulamada sıklıkla kullanılan, zabıtlara bu şekilde düşen cümle, Nisan – Mayıs döneminde alınan bir duruşmayı, Ekim dönemine kadar attırmaktadır. Adli Tatil Sonrası ise, Eylülde süreç başlamasına rağmen duruşmalar yoğunlukla Ekim ve Kasım dönemlerine denk gelmektedir. Oysaki, yazın en verimli dönemlerinde daha etkin bir yargılama yapılabilecek iken, keşifler, diğer iş ve işlemler bu süreçlerde rahat bir şekilde yapılabilecek iken oldukça uzun bir tatil sürecine denk gelmesi sebebi ile yılın en verimli dönemleri işlemsiz geçmekte bu da dosyalarda maalesef ki yargılamaların uzamasına sebebiyet vermektedir.   İKİ DERECELİ ÜST YARGILAMA; Bilindiği üzere, 20 Temmuz 2016 tarihinden itibaren ülkemizde iki dereceli üst yargılama sistemine geçilmiş, istinaf uygulaması yürürlüğe girmiştir. Dosyaların birçoğunda hem istinaf hem de temyiz uygulaması bulunması sebebi ile bu durum yargılama süreçlerini daha uzatmıştır. Yine, ön inceleme safahatlarının ön inceleme duruşmalarının yerel mahkemelerde uzun süreli verilmesi hususu da göz önünde bulundurulduğunda, ( örneğin Şubat 2024 tarihinde açılan bir davada ön inceleme yani ilk duruşmanın 2024 yılı ekim aylarına verilmesi gerçekliği karşısında- aradan geçen 6-7 aylık sadece ön inceleme süreci dikkate alındığında dosyaların üst mahkemelerden incelemeden geçmesi hususu ortalama 3 yıl gibi bir süreyi bulmakta bu durum da yargıda oldukça büyük sıkıntıları beraberinde getirmektedir. İstinaf Mahkemelerinde dosyaların ilk dönemlerine nazaran yaşanan yoğunluklar sebebi ile inceleme bekleme süresinin yılları aşması oldukça ciddi bir sorun olarak karşımızdadır. Bu sebeple gerekirse her ile istinaf uygulaması için gerekli adımlar atılmalı, şartlar müsait değil ise bu aşamada daire sayıları dosya yoğunluğuna göre artırılmalıdır. Bu sebepler ile yargının hem etkin hem de hızlı ve verimli sonuçlar doğurması için hedef sürelerin gerek yerel mahkemeler ve gerekse üst mahkemeler nezdinde belirlenmesi ve adalete daha etkin erişimin sağlanması gereklidir. Bunun için Adliyelerimizde daha fazla ihtisas mahkemesi kurulması gerekiyor ise, bir an önce bu hususta gerekli adımların da bir an önce atılması elzem olacaktır. Mesleki açıdan tüm meslektaşlarım için belirttiğim tüm bu hususlar hem de adaletin tecellisi için belirttiğim tüm bu hususlardaki görüş ve önerilerimizin katkı sağlaması temennilerim ile… YENİ ADLİ YIL HAYIRLARA VESİLE OLSUN
YAZARIN DİĞER YAZILARI