?>
NAMAZ AYETLERİ-14-
Beyyine / 5الصَّلٰوةَ: ssalâtenamazı: “ Oysa kendilerine yalnızca Allah’a ibadet etmeleri, bütün içtenlikleriyle yalnız O’na iman ederek bâtıl olan her şeyden uzak durmaları; namazlarında dikkatli ve devamlı olmaları ve karşılıksız harcamada bulunmaları emrolunmuştu: çünkü bu, doğruluğu kesin ve açık olan bir ahlakî değerler sistemidir.
Muhammed Esed Meali
Beyyine Suresi 5. Ayet Açıklaması
Hunefâ’nın (tekili hanîf) bu çevirisi için bkz. sure 2, not 110.
Zekât terimi, burada, Müslümanların ödemekle yükümlü oldukları zorunlu vergiden daha geniş bir anlam taşıdığından (ki, isminden de anlaşılacağı gibi, gelirin ve servetin bencilliğin kirinden arındırılması demektir.) Yukarıdaki ibareyi “karşılıksız harcama[da bulunma]” şeklinde daha geniş bir anlamı yansıtacak şekilde çevirdim.
Dîn terimindeki “ahlakî sistem” boyutu konusunda bkz. 109:6, not 3; (tamlayan durumundaki) el-kayyime niteleme ismi, 3. ayetin sonundaki kayyime sıfatı ile aynı anlama sahiptir. (Bu ayetteki kullanılışın lafzî karşılığı “kayyime’nin dini” iken 3. ayetin sonundaki kullanılışın karşılığı “kayyim hükümler”dir. Ancak M. Esed, her iki kullanılışın da aynı anlama geldiğini, yani kayyime’nin her iki durumda da sıfat fonksiyonu gördüğünü belirtmektedir -T.ç.n).
Ahlakî sistemin yukarıdaki tanımı, vecîz haliyle, sahih dinlerin bütün temel taleplerini sergilemektedir. Allah’ın birliğinin ve benzersizliğinin ve zımnî olarak insanın Allah’a karşı sorumluluğunun kabulü; bütün bâtıl kavramlardan, değerlerden ve kararsız inançlardan, bireyin kendisine türlü şekillerde aşırı değer vermesinden (putlaştırmasından -T.ç.n.) ve bütün hurafelerden uzak durulması ve nihayet Allah’ın bütün mahlûkatına karşı şefkat ve yardım anlayışıyla yaklaşılması.
Mehmet Türk Meali
Beyyine Suresi 5. Ayet Açıklaması
1 Hanif: Lügatte sapıklıktan hak yola, çarpıklıktan doğruluğa, eğriyi bırakıp doğruya giden demektir. Bu anlam İbrahim (a.s.)’ın dinine isim olmuştur ki; “başka dinlerden, bâtıl mabutlardan çekinip yalnız bir Allaha eğilen, müvahhid” demektir. Haniflik, Hz. İbrahim’in din ve milletinin sıfatı olmakla beraber yalnız ona mahsus değil, genellikle puta tapıcılığın zıddı olarak bütün peygamberlerin dini olan tevhit ve ihlas dininin adı olmasıdır.
İşte hanifler, bütün bu şirk dinlerine karşı, dini Allah için tahsis etmek ve ancak Allah’a ibadet etmek üzere davet ve mücahedeyle görevli olan peygamberlerin dinlerini teşkil eden ve batıldan sakınıp Hakk’a meyleden tevhitçi Müslümanlardır. Onun için Hacc Sûresi’nde "…Öyleyse o pis putlardan sakının ve yalan söz (söylemek)ten de kaçının. (Haccı) Allah’ın birliğine, Ona (hiçbir şeyi) eş koşmaksızın tam inanarak (yapın). Allah’a eş koşan kimse, gökten düşerken kuşun kaptığı veya rüzgârın çok uzaklara sürüklediği şey, gibidir.” (Hacc: 30-31) buyurulmuştur.
Bunların özeti ise haniflik, putlara tapma aşağılığından, günahtan, sahte, batıl inançlardan çekinerek Nuh’un, İbrahim’in, Musa’nın, İsa’nın ve Muhammed (a.s)’ın yaptıkları gibi dini Allah için tevhid, ihlas ve istikametle doğrultmak ve onda ikilik çıkarmayıp daima doğrulukla toplanmaya çalışmaktır. "Hanif" kelimesinin türeyişi de bu mânâyı ifade etmektedir. Zira "hanif", hanef kelimesinden türemiştir. Tefsircilerin ve lügat ehlinin açıklamasına göre "hanef", meyletme ve doğru olma manalarını içine alır. Asıl hanef, yanlışlıktan doğruya, eğrilikten istikamete meyletme mânâsına konmuş, bazan meyil, bazan da sadece istikamet mânâsına kullanılır.
Demek ki lügat bakımından da hanîf, daima doğruluğa meyleden demektir. Dinde doğruluk da "Evet, her kim (inandığı) iyi işleri yaşayarak, özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbi katındadır. Onlar için bir korku yoktur ve onlar, mahzun da olmayacaklardır." (Bakara:112) buyurulduğu üzere muhsin olarak ancak Allah’a yüz tutmak, Allah’ı Rab bilip, fiillerinde ve hareketlerinde ancak O’nun emir ve hükmüne tâbi olarak o iman üzere doğrulukta yürümektir. Bk. (Rum: 30)
YAZARIN DİĞER YAZILARI