Eğitimin temellerinin erken çocukluk döneminde atıldığını artık hepimiz kabul etmekteyiz.
Bedriye KARAHAN
3 yıl önce
Eğitimin temellerinin erken çocukluk döneminde atıldığını artık hepimiz kabul etmekteyiz. Yaşamın özellikle ilk 3 yılında annenin çocuğuyla birlikte olması çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını “annenin” karşılaması, çocuğun sağlıklı gelişimi için tercih edilen ve istenen bir koşul olmasına rağmen özellikle ekonomik koşullar kadınların çalışma yaşamından uzak kalmasına olanak vermemektedir. Bu durumda bakıcılardan yararlanma seçeneği ister istemez zorunlu bir hale gelmektedir. Ancak son dönemlerde “bakıcıların niteliği” de tartışılmakta ve bu durum okul öncesi eğitimin önemini de artırmaktadır. Ailenin çevre koşulları ne kadar iyi olursa olsun çocuğun yaşıtlarıyla birlikte, tamamen çocuğun ihtiyaçlarına yönelik oluşturulan uygun bir ortamda ve uzman eğitimcilerin gözetiminde ilköğretime hazırlanması, çocuklarımızın gelişimi açısından daha olumlu sonuçlar vermektedir. Anaokulu, ilköğretime hazırlığın yanı sıra, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin serpilip gelişmesine yardımcı olur. Anaokulu eğitimi çocukların kuralları etkili bir biçimde öğrenebileceği bir kurumdur. Çocuk, yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Tüm bu bilgi ve deneyimin 6 yaşından önce kazanılmasının asıl önemi çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi için bu yılların çok önemli yıllar oluşudur. Bu dönemde edinilen bilgiler hem çok kolay öğrenilmekte hem kalıcı olmakta ve öğrenme alışkanlığı geliştirmek açısından önem taşımaktadır. Anaokuluna giden çocukların gitmeyenlere oranla ilkokulda çok daha uyumlu ve başarılı oldukları bilinmektedir.