?>
ŞAMPİYON GÖKHAN KOTAN!
Her kula nasip olmaz bu.
Bazıları Allah’ın özel bir kuludur sanki.
İşte sevgili Gökhan da bu özel kullardan birisi.
Üstüne üstlük de şampiyon!
Kazandığı madalyaların sayısı ise belirsiz.
Aldığı övgülerin ve hediyelerin de!
Yeni seneye aldığım güzel bir haberle başlıyorum. Dilerim bütün sene de mutlu, güzel, barışçıl haberlerle geçer.
İşe başından başlamak ve dalında dereceleri olan bir isimden bahsetmek istiyorum. Şampiyonumuzun ismi Hasan Gökhan Kotan. Şimdilerde başkentte ikâmet etse de İstanbul, Bayrampaşa doğumlu. Ağrılı gazi bir baba ile Sivas/Divriğili bir annenin yegâne evladı.
Gökhan, her anne babanın yaşadığı heyecanla, 1990 yılında dünyaya merhaba demiş. Ama bir kromozom fazlalığıyla; yani eskilerin mongol, şimdikilerin down sendromu dedikleri bir teşhisin tanımıyla.
Benzeri durumlarda şaşıran diğer aileler gibi, Kotanlar da ilk bocalama döneminin ardından “ne yapabiliriz?” sorusunu sormuşlar birbirlerine. Baba Cevdet Bey ile anne Nuray Hanım araştırmışlar, soruşturmuşlar, diğer ailelerle tanışmışlar derken, Gökhan da büyümeye başlamış.
Geç yürüyüp geç konuşan, çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan Gökhan sıkıntılı bir çocukluk geçirmiş. Anne çalıştığı için kreş zamanı gelince de kreşe kayıt edilmiş. Lâkin verildiği kreşlerde birtakım sıkıntılar yaşanmış, çocuklar tarafından pek istenmemiş. Bu dışlamalara zaman zaman aileler de katılmış. Ki bu durum, diğer özel çocuklar için de halen geçerlidir. Pek çok çeşidinin bulunduğu bu özelliklerin bulaşıcı olduğuna inanılır nedense.
İlk doğduğunda doktorlar tarafından “fazla yaşamayacak” bile denilen Gökhan, girdiği ortamlarda çeşitli sorunlarla karşılaşınca, pek çok kreş ve okul değiştirmek zorunda kalmışlar. Öyle ki baba, down sendromu hakkında bilgi sahibi olmak ve oğlunu hayata nasıl hazırlayabileceğini öğrenmek için iki yıl Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde gönüllü olarak görev yapmış. Elbette bu fedakârlığının meyvesini de almış.
Baba Cevdet Kotan bir söyleşisinde: “Çok araştırmalarda bulunduk, eğitiminin olduğu illeri öğrendik ve gidip Manisa Salihli’ye yerleştik. Orada yazdırdığımız okulda okuma yazmayı öğrendi. Bir yandan sıkıntılar devam etse de bir yandan da spor çalışmalarına başlattık. 2002 yılında, Manisa’da yaz döneminde açılan bir havuzda yüzmeyi öğrendi. Ailelere tavsiyem, bu gibi durumlarda ‘biz’ demeliyiz, onlar engelli ya da eksik değil, sadece farklılar. Bu şekilde çocukları olan aileler onlardan asla utanmasın… Onları evlere hapsetmesin, ellerinden tutsunlar, destek olsunlar, sabretsinler” demiş.
Çok ilgili bir ebeveyn olan Kotanlar, baştan beri Gökhan’a sınırsız destek sağlamış, başaracağına inanarak hareket etmişler. Oğulları da anne babasının ümidini boşa çıkarmamış tabii ki. Gücü nispetince, hatta daha da üstünde gayret göstermiş. Yüzmek başta olmak üzere, tenis, basketbol gibi diğer spor dallarıyla da ilgilenmiş. Tarihe, siyasete olan özel merakının dışında, edebiyata, ebru sanatına, bağlama çalmaya da ilgi duymuş.
Manisa yıllarından sonra ailece Ankara’ya taşınmışlar. Gökhan’ın eğitimine bu sefer de başkentte devam edilmiş. Eğitiminin bitiminde, Türk Telekom A.Ş Spor biriminde çalışmaya başlamış.
Bir söyleşisinde Gökhan’a “Seni milli olmaya götüren süreç nasıl gelişti?” diye soran gazeteciye söylediği söz, aslında ülkemize değil dünyaya verilecek bir cevap olmuş. “Ben dünyaya down sendromlu olarak geldim ama bunu bir eksiklik değil, artı olarak görüyorum. Ben bu sendromu sporla alaşağı ettim. Dokuz yaşımdayken kendimi kabullendim ve hayata tutunmalıyım dedim ve başardım. Farklı olmadığımı, benim de başarabileceğimi göstermek istedim. Bugünlere çok zor geldim, yıllarca dışlandım. Dışlandıkça da hırs yaptım. Tüm sporları denedim, yüzmede karar kıldım. Büyük başarılar elde ettim. 2007’den beri profesyonel yüzücüyüm. 2008’de bölge-il ve Türkiye şampiyonu oldum. 2013’te down sendromlularda milli olan ilk dört yüzücüden biri seçildim. Yine aynı yıl Portekiz’de Avrupa Şampiyonu oldum. 2015’te İtalya’da 2. kez Avrupa şampiyonu oldum. 2016 Floransa Dünya Şampiyonası’na hak kazandım. Ay yıldızlı bayrağımızı Avrupa’da dalgalandırdım. Bugün artık sevgi ve saygı görüyorum. Başarımı aileme borçluyum. Çünkü ailemin desteği çok büyük.”
Milli sporcumuzun ayakta alkışlanacak nitelikteki bu sözlerine katılmamak mümkün mü? Emeğin sabır ve azim neticesinde meyveye dönüşmesinin resmi bu.
Gökhan’ın kitaplığı da dolu dolu. Raflara şöyle bir göz attığımızda, karakterinin haritasına çıkarmak mümkün görünüyor. Dinler Tarihi, Peygamberler Tarihi, Osmanlı Tarihi, Türkiye Tarihi, Dünyaya Neden Batı Hükmediyor?, Şu Çılgın Türkler, İki Darbe Arası, Yitik Balta, Yorgunum, Ömer Seyfettin kitapları ve dahası… Her geçen gün yenilerini ekliyor.
Yılma nedir bilmeyen Gökhan, merak ettiği, ilgilendiği her konuyu araştırmış, okumuş, öğrenmiş; öğrenmeye de devam ediyor. Bu oldukça imrenilesi bir durum.
Gazi Atıcılık Gençlik ve Spor Kulübü’nün lisanslı sporcusu olan Hasan Gökhan Kotan, bugüne kadar 100 küsur madalya kazanmış. Ki bu sayının artacağından şüphemiz yok.
Yıllar önce Yeniçağ Gazetesi’nden Servet Avcı, bir yazısında Gökhan hakkında şunları yazmıştı:
“Gökhan’ı daha önce de bu köşeye taşımıştım… Down sendromlu… 1980 öncesinde gazi olmuş Ağrılı çilekeş bir babanın tek evlâdı… 4 Nisan 1979 tarihini ‘babasının kahpece vurulduğu gün’ olarak hafızasına kazımış… Bütün Down sendromlular gibi tertemiz kalpli, riya ve kötülük nedir bilmeyen, dost canlısı bir kardeşimiz…Son derece idealist ve millî meselelerle çok yakından ilgileniyor… Uzunca bir süredir Ankara’daki Telafer Türkmenlerinin derdini dert etmiş kendine… Onlarla ilgili haberleri takip ediyor, etrafını harekete geçirmeye çalışıyor, yardım babında neler yapabileceğini araştırıyor…
“Artık bizim de Türkiye’de bir mezarımız var” başlıklı yazımızdan da fazlaca etkilenmiş galiba… Yardımları kendilerine değil, daha fakire yönlendiren 8 yaşındaki çocuktan… Yardım için verilen ceketin cebinden çıkan parayı iade için çırpınan kardeşinden… Ölen bebeğini Ankara’ya gömdükten sonra “Artık bizim de Türkiye’de bir mezarımız var” diye şükreden Türkmen’den… Yeni doğan bebeğine ‘Türkiye’ ismini veren Telaferli bacısından… Ve her biri ağır insan hikâyeleriyle dolu olan ve “Bizi kardeş kılana şükürler olsun” dedirten insanlardan…
Gökhan Kotan aynı zamanda millî yüzücü… Kendi branşında yurt içinde ve yurt dışında elde ettiği onlarca madalyası var… Kendisine verilen eşofmanları biriktirmiş Gökhan… Kardeşlerine hediye etmek için toplamış bir kenara koymuş… İnsan Gökhan gibi, sadece kromozom sayısı değil, adamlığı, içindeki kardeş sevgisi ve idealistliği görünce o duayı tekrarlamadan edemiyor: “Bizi kardeş kılana şükürler olsun…”
Down sendromu, insandan galiba kötülüğü, hasedi, nefreti alıyor, geriye iyiliklerle güzelliklerle dolu, sanki gittikçe büyüyen bir yürek kalıyor… Bizim Gökhan’ı bir gün Enver Paşa’nın kabrinde, bir gün Çanakkale Şehitliği’nde, bir gün Ulucanlar Cezaevi’nde, bir gün Kutlu Doğum Haftası programında görmek mümkün… Şimdi de o koca yüreğiyle kardeşleri için bir şeyler yapmanın telâşında ve Allah için sevdiklerinden veriyor…
Ankara’nın soğuk kışı düşünüldüğünde Türkmenleri çok ciddi bir sıkıntının beklediğini söyleyebiliriz… Geçtiğimiz kış yaşanan ‘soğuktan donan Türkmen bebek’ haberlerine bu yıl daha fazla rastlamamamız için binlerce Gökhan’a, binlerce kardeşe ihtiyaçları var. Toplulukları bazen felaketler, acılar, travmalar, yenilgiler millet yapar… Ya da aynı akıbetler var olan milletin kardeşlik bağlarını kuvvetlendirir… Birbirine tutunma şevki verir, millî varlığımız daha da anlam kazanır…
Ankara’daki Türkmen dramı bizim imtihanımız aslında… Son bir yıldır, başta Türkmenevi yöneticileri olmak üzere başkentte iyi imtihan verildi… Hatırı sayılır oranda yardım edildi… Bunun sürdürülmesi için çok daha fazla Gökhan yüreklilere ihtiyaç var… Şayet bu kış bir Türkmen çocuk daha donarsa, Türk’ün başkentinde bunun vebali hepimizin üzerine olacaktır…
Madalyaları dışında biriktirdiği tek şeyi eşofmanları olan ve onları kardeşlerine vermek için çırpınan Gökhan’ın şahsında bütün Down sendromluların ve engelli kardeşlerimizin Bayramı’nı tebrik ederim…” (S. Avcı 25 Eylül 2015)
Gene Habervaktim.com’da Lütfü Şehsuvaroğlu da Gökhan için yıllar önce şu satırları yazmıştı:
“Gökhan Kotan… Azimli bir sporcu… O özel bir sporcu…Türkiye Özel Sporcular Federasyonu organizasyonunda gerçekleşen Türkiye 1. ve 2. Bölge Yüzme şampiyonasında iki altın, iki gümüş madalya aldı. Alanya’da yapılan şampiyonada Hasan Gökhan Kotan 4 kategoride yarıştı ve hepsinde madalya aldı. İkisi gümüş, ikisi altın… 103 kulübün yarıştığı yarışmada Türk Telekom’u temsil eden Gökhan, 200 metre serbest stilde ikinci olurken 50 metre kurbağalamada ise altın madalyanın sahibi oldu. 100 metre serbest stilde birinciliği kazanıp altın madalyayı hak etti. 50 metre kelebek stilde de gümüş madalya kazanan Gökhan böylece Avrupa vizesi de almış oldu. Gökhan bizim azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağının en müşahhaslaşmış ifadesidir. Heyecanı; azmi, iradesi, bilgisi ve çalışkanlığı ile birleşince özel bir şampiyon çıkıyor karşımıza.
Azmin timsali olan Gökhan, aynı zamanda kararlı sporcu, aynı zamanda kültürlü bir sporcu... Haftada iki kitap okumadan rahat edemez. Fizikî olsun başka türlü olsun hiçbir engel tanımıyor Gökhan. O yüzden o bizim gönlümüzde gerçek bir şampiyon. Şampiyonu kutluyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz.” (L. Şehsuvaroğlu, 17 Mart 2015)”
***
Gökhan ile ilgili birkaç yıl önce, O BİR SİVAS TORUNU başlığıyla bir yazı da ben yazmıştım. Babası Cevdet Bey ise oğlunun azimli hayatını, HAYATIN +1’İ-SİZDEN BİR FAZLAYIM adıyla kitap haline getirdi. Ayrıca Gökhan KROMOZOM Kardeşler adında bir de filmde rol aldı. 30. Ankara Film Festivali Belgesel Yarışmasında gösterildi. TRT’de de yayınlandı. Aynı film Eylül 2019’da Uluslararası Adana Film Festivalinde de gösterildi.
Sevgili Gökhan Selçuklu/ Mengücekli evladı olduğunu, Sivas torunu olduğunu bizlere sevinçle, gururla öğretti. Ve bu gülle yürekli, memleket sevdalısı genci ve arkasında kale gibi duran aileyi, 2021 yılının bir haziran gününde tanıma şansına da eriştik. (Anne Nuray hanımla çok yıllar öncesinden tanışıyor olsak da epeydir görüşmemiştik) Baba memleketi Ağrı’dan dönerken ana memleketini de ihmal etmemişler, ziyarette bulunmuşlar, dolayısıyla da bize de uğramışlardı.
Şampiyon’un efendi, pırıl pırıl bir genç olduğunu bir kere de biz gözlerimizle görmüş olduk. Onlar Başkent’e gitti, biz kendi yerimizde kaldık. Ara sıra görüşmeye devam ettik.
O tarihten bu tarihe, köprünün altından çok sular aktı. Çinliler Uygur Türkü kardeşlerimize zulmü daha da artırdı. Hiçbir zaman rahat durmayan İsrail ve abileri, masumların üstüne binlerce ton bomba attı, taş üstünde taş bırakmadı. Burnumuzun dibindeki Suriye meselesi, göçler, sığınmalar bitmedi. Türkiye’nin dörtte birini alt üst eden ağır bir deprem yaşandı; sadece o bölge değil, bütün Türkiye sarsıldı. Yaralar sarılmaya çalışılsa da binlerce vefattan geriye anılar, acılar, yarım öyküler kaldı.
Elbette her şeye rağmen hayat bildiği gibi devam etti. Bebekler doğdu, vakti dolanlar ebedi âleme göçtü. Düğünler oldu, okullar açıldı, çiçekler açtı, kitaplar basıldı, spor müsabakaları yapıldı. Tabii ki Gökhan da uğraştığı dallarda çalışmalarını, yarışmalarını sürdürdü ve madalyalarına yenilerini ekledi.
Zaten 2019 yılında İstanbul Boğazı’nı 1.18.43 ile geçerek kıtalararası yüzücü unvanını almıştı.
21 Mayıs 2023 tarihinde Mehmet Bedrettin Arısoy Alanya Uluslararası Açık Su Yüzme Yarışmasında ise 5 kilometre birincisi olarak madalyayı hak etti.
Ayrıca 2023 sezonunda Fethiye’de 3 km’de birincilik aldı, 21 ekimde Kuşadası’nda 4.5 kilometre yüzerek birinciliği aldı. Datça’daki AQUA RALLİ’de toplam 12.5 kilometre yüzerek, denizden başarıyla çıktı. 30 Ağustos’ta ise Çanakkale Boğazı’nı 1.26 ile yüzerek geçen ilk down sendromlu yüzücü olarak tarihe geçti.
Pek çok başarıya imza atan Gökhan, haklı olarak bu yenileriyle de birçok gazeteye haber oldu. Ondan söz eden internet gazeteleri, haber siteleri de epeyceydi.
Mesela bu yaz dönemindeki başarılarından birini Hürriyet gazetesi şu başlıkla verdi: “Down Sendromlu Yüzücü Dünya Tarihine Geçti. 25 Haziran tarihinde yapılan müsabaka oldukça zorluydu. Yunanistan’a en yakın ada olan Meis Adası’ndan 7.100 kilometre yüzerek Kaş’a 3 saat, 44 dakika 30 saniyede vararak tarihe geçti. 5 kilometrelik Türkiye rekorunu da zaten elinde tutuyordu!”
Medya temsilcilerinin titiz araştırmaları neticesinde, bu mesafeyi yüzen ilk ve tek down sendromlu yüzücünün Hasan Gökhan Kotan olduğunda birleşildi ve 2023 yılının EN ÖZEL SPORCUSU olduğuna karar verildi. Bakırköy Ata Spor Kulübü’nce, “Sporun En İyileri” amblemiyle plaketi de kendisine teslim edildi.
Biz de ailesine ve bütün ülkeye bu gururu yaşatan 2023 Yılının En Özel Sporcusu’na canı gönülden tebriklerimizi iletiyor, avuçlarımızı patlatırcasına alkışlıyoruz.
Nicelerine sevgili Şampiyon, nicelerine…
İyi ki doğdun, iyi ki varsın!
YAZARIN DİĞER YAZILARI