?>

“SEZAİ KARAKOÇ: MEDENİYETİMİZİN RUHU, UMUDU VE UFKU

Adnan YILMAZ

11 ay önce

Merhum Sezai Karakoç , Bildiğiniz üzere Aziz Dostlarım;   22 Ocak 1933, Ergani’ de doğdu. 16 Kasım 2021, İstanbul’ da Şehzadebaşı Camiinde defn edildi. Hayatı boyunca, şairler sultanı Necip Fazıl Kısakürek ‘ den etkilenmiştir. Sonsuza kadar,yaşayacak değerlerimizden biri olan Sezai Karakoç, geleceğin şekillendirmesi ve bu bağlamda topluma katkıları açısından önemli bir yere sahip olduğu ortadadır. Değerli Dostlarım! Günümüzde,Yeniden Diriliş Nidası yankılanıyordu Anadolu Topraklarında: “Milletim, uyan! Kendine dön! Aslını unutma! Geçmişini bil. İçinden, gerçek aydınlardan kurulu bir kadro çıkar. Çıkar ki, onlar hem bu gününü hem yarınını kurtarsınlar. Geleceğini, ancak, bilinçli, idealist bir aydın nesil güven altına alır. Milletim! Büyük bir milletsin. Çok büyük bir ülken var. Onun birçok parçasına el konulmuş. Öbür parçalarına da göz dikilmiş. Çok köklü bir tarihe sahipsin. Gerçek bir medeniyetin, Hakikat Medeniyeti’nin sahibisin. Onu yeniden ayağa kaldır. Diril ve Dirilt! İnsanlık seni bekliyor. Milletim! Doğu’ya ve Batı’ya dur diyecek güç, sensin. Kendini bildiğin gün, kurtulacaksın. Ve bütün insanlık, büyük bir felakete doğru gidiyor.   Sınırsız hırs sahipleri dünyayı yakmaktan geri durmuyorlar. Milletim! Uyan, kendine gel! Yeni bir sayfa aç. Geçmişte birkaç kez çağ açmıştın. Yine açabilirsin. Hepimiz için; Devlet, vatan, millet, ezan, bayrak derdi olan herkesin başımızın üstünde yeri vardı ve onlar bu milletin temel taşıydı.   O Sezai Karakoç ki eğitim ve öğretimin asli amacının öz medeniyetimizi gençlerle buluşturmak olduğuna yürekten inanan biriydi. O, insanımızın, özellikle gençliğimizin bilgi, ahlak ve ideallerinin en üst seviyede olması için gayret gösterir. Okulların sadece öğretimin sağlandığı yerler olarak değil, aynı zamanda ahlakça yüksek, üstün karakterli ve erdem sahibi gençler yetiştiren kurumlar olduğunu düşünür Sezai Karakoç. Bir ülkenin eğitim ve öğretim programının temeli; davasına sahip, inançlı, yurt ve millet sevgisiyle dolu, adaletli, merhamet ve insan sevgisi taşıyan: “Yaratılanı Severim Yaratandan Ötürü...” anlayışıyla; çalışan, bilgili, çok yönlü, üretken, yeteneğini ve kapasitesini sonuna kadar kullanabilen, teoride derin, pratikte mümkün olduğunca ehil gençler yetiştirmektir. Elinden ve dilinden herkesin emin olduğu bir gençlik yetiştirmek Sezai Karakoç’un en büyük hayalidir.   Karakoç’a göre bir bakıma diriliş; geleneğin ve öz değerlerin yüreğimizin derinliklerinde filizlenerek toplumu yeniden değiştirip dönüştürmektir. Bu sebeple Karakoç samimi, izzet sahibi, başı dik bir gençlik yetiştirmeye her şeyden daha fazla önem vermiştir. O mümtaz şahsiyetlere göre şahsiyetli bir gençlik, ruhun mütemmimleri olan akıl, irade ve vicdan üçlüsünü aktif olarak kullanacak taklitçi değil tahkikçi bir gençlik ancak bu tür çalışma ve gayretlerle mümkün olabilecekti. Bu uğurda herkes üzerine düşen büyük sorumluluğun gereğini müdrik olmalıdır. Böylelikle; İşini en iyi şekilde yapan, aklı başında bir gençlik... Hakk’ın hatırını her hatırın üzerinde tutan vehakikatin talibi olduğunu bilen bir gençlik, Tarihin büyük adanmışları olan Nebilerin izin de yürüyen, birbirinin ve insanlığın umudu olan bir gençlik, Kur’an ahlakı ile ahlaklanan, Allah Resul’ünü örnek alarak yaşayan ve hayata taşıyan, istikbalin güvencesi bir gençlik, İyiliğin yeryüzündeki mayası olmaya talip olan, Allah’ın yeryüzünü o yüzyılın yüz akının mayaladığı, sorumluluk alan, gönlü tok, gözü keskin, sözü doğru, özü kavi bir gençlik...    “Ey Türk Gençliği... İstikbal sizlerin, aziz milletimizin evlatlarının olacaktır. Asla ümitsizliğe düşmeden, karamsarlığa kapılmadan, düzenli bir şekilde çalışınız. Kendinize olan güveninizi hiçbir zaman kaybetmeyiniz. Zira bizlersize sonsuz güveniyoruz. Çünkü siz Türk Gençliğisiniz...” Ve o Sezai Karakoç’un hala kulaklarda çınlayan gençlik için ettiği dua: “Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır. Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır. Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır. Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır. Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır. Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.   Gerçek aksiyon, inanç, ahlak, düşünce, bilim ve sanat planında ortaya konan, uzun çalışmaların ve süreli sabırların yemişi eserler, durumlar ve oluşumlardır. Yeni bir insan tipini doğurmaktır. Asıl aksiyon, çok bilinçli, bilgiyle yüklü, kültürle güçlenmiş, disiplinli ve uzak görüşlü davranışlardan doğar. Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Âmentüsü adlı eserinin daha ilk cümlesiyle kendisini ve ülküsünü şöyle dile getirir: “Kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum. Bir Diriliş Cephesi bulunduğuna ve kendimin de o cephede bir savaş adamı olduğuma, olmam gerektiğine inanıyorum. Bu nasıl bir savaştır. Topla, tüfekle, bombayla, molotof kokteyli veya füze, nükleer silâh veya gazla yapılan savaş olmaktan önce ve öte, bir ruh savaşıdır. Ruhlar arasında olan bir savaştır. Bu savaşlarda bedenlerden, maddî vücutlardan önce ruhlar, manevî vücutlar, yani varoluşlar düşer, tutsak olur, yenilgiye uğrar. Ya da tersine düşürür, tutsak eder; yenilgiye uğratır. Bu bir zihniyet savaşıdır. Karayla akın savaşıdır. Bu bir hayat tarzı, dünya görüşü, yani bir medeniyet savaşıdır. Aziz Kardeşlerim; Yani insanı ancak Allah özgür kılar. İnkâr tutsaklık, inanç özgürlüktür. Tanrısız yaşanamayacağına inanıyorum. Allah’a inanmadan, onsuz geçen saniyelerin benliğimi yok etmeye, alçaltmaya yöneltilmiş, benliğime ekilmeye çalışılmış salt kötülük tohumları olduğuna inanıyorum. Ruhun karamukları, zakkumları, şeytanlarıdır onlar. Ben insanın ruh, ruhun da bir tapınak olduğuna inanıyorum. Bir başka deyişle, insan ruhunda bir tapınak, insan ruhunun bir tapınak olduğuna inanıyorum. İnsan orada kendi içine eğilir, o dupduru suda bulanıklığa ait ne varsa temizlenmeli ve o mermersi geometride tek ışık ve tek aydınlık yansımalıdır. Allah’a inanma ışığı ve ona inanma aydınlığı. Sesimi yükseltirsem bunun için yükseltirim. Yoksa bunun dışında dünyada hiçbir şey ses yükseltmeye değmez. Yaşamayı ve ölmeyi, mekâna ilişmeyi, zamana girmeyi, daha doğrusu zaman ve mekânla diyalog kurmayı, ancak ve ancak bu inanç uğruna göze alabilirim. Aşktır o benim için. Yoldur. Anlamdır. Sestir. Diriliş, insanın kendi nefsiyle başlayan mücadelesinin dalga dalga bütün insanlığı saracak iyilik, güzellik, estetik ve her şeyden önce Allah’ın rızasına uygun kul olma davasından başka bir şey değildir. Dava ve mevzu Allah rızası için olduğu zaman inanmış insan her türlü mücadeleye girer, gözünü budaktan esirgemez. Fikirlerini bütün insanlıkla paylaşmanın yollarını arayan Karakoç da 1960 yılında Diriliş Dergisi’ni çıkarır.   Diriliş Dergisi’ni çıkarmaya başladığı yıllarda otuzlu yaşlarda olan Sezai Karakoç onun hayatında önemli bir yer tutan Diriliş Düşüncesi ile ilgilidir. “Bu düşünce İslam’dan başka bir şey değildir. Şair ve çevresindekiler İslam’ı çağa uydurmaktan ziyade çağını İslam’a göre yorumlamıştır. O, dini, varlığın temel kaynağı, varoluş sebebi, dünya görüşü ve metafizik bir sistem olarak anlamış, benimsemiş; bu şekilde anlaşılması için çaba sarf etmiş bu düşünce akımına Diriliş ismini vermiştir. Onun adının zikredildiğinde ‘Diriliş’in söylendiği yerde onun ismi hatırlanır olmuştur. Diriliş, artık bir sancaktır ve bu sancak Peygamber Efendimizin sancağıdır. Ona göre var oluş hikmeti olan bu davayı şöyle açıklar:   Evet, biz diriliş erleri olarak son Peygamberin Sancağı altına sığınıyoruz. Bu sancağın kesinlikle yere düşmemesi görevimizdir, varoluş hikmetimizdir. Bu sancak, Allah’a inanma sancağıdır...   Medeniyet Tasavvuru Okulu kurucusu, sayın profesör.Dr. Yusuf Kaplan diyorki; “ SEZAİ KARAKOÇ: MEDENİYETİMİZİN RUHU, UMUDU VE UFKU Hafifliğin, çiğliğin ve ilkelliğin bu kadarına da pes, diyorum sadece. Pes, gerçekten! Sezai Karakoç gibi birine reva mıdır bütün bu pespayelikler! İnsanın zoruna giden şey şu: Söz konusu saldırıya malzeme yapılan kişi, bu ülkenin yaşayan en büyük düşünürü. En büyük şairi. Çağrısı çağını aşan, bu çağın ötesine taşan, başka çağlara ve çağrılara ulaşan bir düşünür ve şair bu. Medeniyetimizin ruhu, umudu ve ufku. Ülkemizin yaşayan kalbi, beyni ve vicdanı. Bu kalp durunca, bu beyin çökünce, bu vicdan yitince, bu ülke çorak bir ülkeye, uçsuz bucaksız, her şeyi kasıp kavuran devâsâ bir çöle dönüşür. … SEZAİ KARAKOÇ, TÜRKİYE’DİR!” İnsanlığın yükünü omuzlarında taşıyan, fikir, oluş ve varoluş çilesiyle hayatını da, eserlerini de ilmek ilmek örerek dokuyan yaşayan en büyük düşünürümüze; Şeyh Galip’ten sonra Leylâ ve Mecnun’u yazan, sanatımızın ufkunu ötelerin ötesine taşıyan yaşayan en büyük şairimize, tek bilge sanatçımıza; bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, bu dünyanın bütün geçici lezzetlerini insanlığın diriliş destanını yazmak, diriliş kuşağını yetiştirmek için elinin tersiyle iten yaşayan en büyük ahlak anıtımıza bu yapılmaz! Hiçbir millet, tek başına ülkenin ruhu, umudu, ufku olan büyük sanatçısına saldırmayı aklının ucundan bile geçirmez!   Hiçbir millet ve hiçbir devlet, tek başına ülkenin kalbi, vicdanı ve beyni olan yaşayan en büyük düşünürüne pervasızca saldırılmasına göz yumamaz! Bu durumda yapılacak tek şey kalıyor: Ülkede Sezai Karakoç okuma seferberliği başlatmak... Devlet, millet el ele bütün okullarda, bütün kurumlarda Sezai Karakoç kitapları dağıtmak, Sezai Karakoç şiirleri okumak ve Türkiye’nin her yerine, en çok da kalbine “Sezai Karakoç Türkiye’dir” diye yazmak… Merhum Sezai Karakoç Üstadımızı,doğumunun,91.yılını idraki içinde, rahmet, minnetle anıyoruz. Mekanı Cennet, makamı ali olsun. Filistin, Gazze’deki şehitlerimize rahmet dilerken,Gazilerimize Allah (c.c.) güç , kuvvet ve yaşama sevinci, çoşkusu versin.   İnşaAllah KUDÜS'ÜN FETİH muştusuna ermemiz, GAZZELİ, FİLİSTİNLİ Mucahidlerin ZAFERE ulaşması, İsrail ve yahudi destekçilerinin ALLAH'IN EL KAHHAR ismiyle KAHR-U PERİŞAN olmaları DUASIYLA; Kalan ömrümüzün, geçen ömrümüzden çok daha sağlıklı, huzurlu, bereketli, başarılı, mutlu, barış içinde, imanlı ve hayırlı geçmesini diliyorum İnşaAllah. Selam ve dua ile, Allah'a emanetsiniz. “Niyet hayır akibet hayır “olur inşallah! 03 Ocak 2024 Adnan Yılmaz/Ankara
YAZARIN DİĞER YAZILARI