Sivas'ta, binlerce ton şeker pancarı kar altında kaldı. Bu görüntü, Türk tarımının ve çiftçisinin içinde bulunduğu derin çıkmazın sadece bir yansıması. Şu an gelinen noktada, çiftçiler büyük bir krizle karşı karşıya.
Sivas’taki pancar üreticilerinin yaşadığı bu kriz, yalnızca teknik bir aksaklık değil, aynı zamanda devletin tarım politikalarının ve tarıma dayalı kurumların büyük bir sınavdan geçtiği bir dönemin özeti gibi.
Türk Şeker, pancar üreticileriyle sözleşmeler imzaladı ve şeker pancarlarının alım garantisi verdi. Ancak, çiftçiler yükleme için kullanılan "maus" adı verilen pancar yükleme makinesinin bozulması sonucu çaresiz kaldı. Kendine muhatap bulamayan üreticilerin şu an beklemekten başka bir seçenekleri yok. Ama işin daha üzücü tarafı, bu süreçte yetkili mercilerden hiçbir çözüm önerisi ya da destek gelmemiş olması. Çiftçiler, seslerini duyurabilmek için defalarca Türk Şeker’e ulaşmaya çalıştı, ama telefonlara cevap veren olmadı.
Tarımda planlama ve koordinasyon eksiklikleri bu tür krizleri kaçınılmaz hale getiriyor. Şeker pancarı gibi mevsimsel ürünlerin zamanında taşınmaması, sadece üreticiyi zarara uğratmakla kalmaz, aynı zamanda kalite kaybına yol açar. Pancar uzun süre beklediği takdirde fire verir, yani israf olur. Türk Şeker ve ilgili yetkililer, çözüm üretmektense bu sorunun büyümesine neden olmuş görünüyor.
Sivas’taki bu durumun en dramatik yönlerinden biri, çiftçilerin yalnız kalmış olması. Türk Şeker yetkilileri, yaşanan aksaklıkları telafi etmek yerine çiftçileri kaderleriyle baş başa bırakmış durumda. Sivas'ın milletvekilleri, bürokratları ve Ziraat Odası Başkanı ise bu sorun karşısında hiçbir somut adım atmadılar. Çiftçiler, bu noktada yalnızca Türk Şeker’in değil, aynı zamanda yerel yönetimlerin ve tarım temsilcilerinin de ilgisizliğinden şikayetçi.
Tarım, toplumun temel yapı taşlarından biridir ve çiftçiler, bu yapının en kritik parçasıdır. Ancak devlet, son yıllarda tarımı yalnızca ekonomik büyüme hedeflerinin bir aracı olarak görüyor. Üreticinin yaşadığı onlarca zorluğu da pek umursamıyor. Bu sorun, yalnızca Sivas’ta değil, ülke genelinde de giderek büyüyen bir problem haline geldi. Çiftçiye verilen sözler yerine getirilmiyor, destekler yeterince ulaşmıyor, sorunların çözülmesi adına somut adımlar atılmıyor. Tarımın geleceği ve bu sektörün sürdürülebilirliği için kritik öneme sahip olan bu sorulara kimse yanıt vermiyor.
Bu sorun, sadece bir makinenin bozulmasından ibaret değildir. Asıl mesele, tarım sektöründeki genel yapısal sorunlar ve bu sorunlara karşı duyarsız kalınmasıdır. Çiftçilerin yalnızca ekonomik ve üretimle ilgili değil, aynı zamanda psikolojik olarak da desteklenmeye ihtiyacı vardır. Türk Şeker ve ilgili kurumların, çiftçilerin karşılaştığı her türlü sorun karşısında daha duyarlı ve çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemeleri gerekir.
Yerel yönetimlerin ve siyasetçilerin de çiftçilerin yanında olması, onların haklarını savunması ve sorunların çözülmesi için baskı kurması gerekir. Tarım sektöründeki problemler, sadece üreticinin değil, toplumun tamamının sorunudur. Herkesin bu sorumluluğu taşıması, sadece üretimin değil, sürdürülebilirliğin ve gıda güvenliğinin de sağlanması anlamına gelir.
Tarımda yaşanan bu tür krizler, yalnızca çiftçiyi mağdur etmez. Ülkenin gıda güvenliği, ekonomik dengesi ve tarım sektörünün sürdürülebilirliği açısından da büyük bir tehdittir. Sivas’taki şeker pancarı krizinin bir an önce çözüme kavuşturulması, Türk Şeker’in üzerine düşeni yaparak çiftçiye karşı sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir. Çiftçilerin yalnız bırakıldığı, sorunların göz ardı edildiği bir tarım politikası, uzun vadede büyük kayıplara yol açacaktır.