?>
Sivas Darüşşifası Vakfiyesi
Sivas şehir tarihi açısından bence en önemli eser Sivas Darüşşifasıdır ki, birkaç haftadır bu konu üzerinde yazıp çizmeye, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştım, eminim birçoğumuzun bildiği şeyleri yeniden hatırlattım, bilmediklerimizi de birlikte öğrendik.
Sivas şehir tarihi açısından bence en önemli eser Sivas Darüşşifasıdır ki, birkaç haftadır bu konu üzerinde yazıp çizmeye, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştım, eminim birçoğumuzun bildiği şeyleri yeniden hatırlattım, bilmediklerimizi de birlikte öğrendik.
Geri dönüp geçen yazıları okuyunca Sivas Darüşşifasının Vakfiyesinden bahsetmediğimi fark ettim. Dilerseniz bu hafta bu eksikliğe ışık tutup vakfiye ile ilgili bilgileri paylaşayım. Ama onun öncesinde Vakıf hakkında bilgilerimizi tazeleyelim;
“Arapça bir sözcük olan ‘vakf’; sözlük anlamı ile durdurma, hareketten alıkoyma, hareketsiz bırakma manalarına gelir. Ayrıca “tamamen verme, büsbütün verme” anlamını da içerir. İktisadi anlamda vakıf; kişisel çalışma ve gayretle elde edilen imkânların ve mal varlığının gönül rızasıyla paylaşılmasını öngören hukuki bir sistemdir. Türk Medeni Kanununa göre vakıf; gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleri ile oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.
Vakıf, tarih boyunca süregelmiş yardımlaşma ve dayanışma duygusunun kurumsallaşmış halidir. O halde vakıf tüm insanlığın mutluluğunu amaçlayan bir sistemler bütünüdür (1)”.
İşte bu sistemler bütünü ve Anadolu insanın yardımlaşmaya verdiği önemi anlatan, bırakın insanı hayvanlara bile (Ulu Cami Avlusundaki Kuşlara Yem Verme Vakfiyesi) yardım eli uzatan vakfiyeler kuran bir ecdadın torunlarıyız.
Selçuklu’dan günümüze ulaşan Sivas’la ilgili iki vakfiye vardır ki, dönemleri itibari ile şehirdeki sosyal hayatı, coğrafik verileri, fiziksel yapısını günümüzde anlamamıza yardımcı olmaktadır.
Bunlardan birisi ve en önemlisi Sultan I. İzzeddin Keykavus tarafından Darüşşifa için düzenlenen vakfiye, 617 (1220) tarihli Arapça vakfiyedir. Sivas için en eski Selçuklu vakfiyesi olduğu gibi Selçuklular döneminde Anadolu’da inşa edilmiş olan darüşşifalardan günümüze ulaşan tek Sultan vakfiyesi örneği olması bakımından büyük önem taşır. Vakfiyelerin fiziki yeri ve mevkufatı sıralanırken, şehrin bir nevi coğrafi olarak haritası çıkarılmıştır.
1218 tarihli vakfiyeden;
“Keykavus’un Sivas’ta inşasını emreylediği Darüşşifa, Tokat caddesi ağzındadır. Dört taraftan 1 – Nizam Yağı basan (Yağbasan) tekkesile, 2 – Medresei Selçukiye ile, 3 – Sultan bahçesile Mimar Bedreddin menazilile, Papas Arakil menzilile, ikinci «Dölik» ve Fırat menzillerile, Bakkal Hüseyin menzilile 4 – Mezkur Tokat caddes ile mahduttur. Kapısı bu caddeye açılır, merhum im müesseseyi (vakfı müebbedi şer'i) ile vakfeylemişdir. Bu vakıf bütün şeraiti sıhhati camidir. Ve artık buraya aid evkaf satılamaz. İcar edilemez, rehnolunamaz; irsen verilemez, kimseye temlik olunamaz, itlaf ve imha olunamaz; hiç bir sebeble bu vakıfdan rücu olunamaz, ta cenabı hak kürreiarza varis oluncaya, yani kıyamet gününe kadar lıayrulvarisin odur. Allaha ve ahret gününe inanmış bir mümine, bir sultana, bir emire, bir vezire, bir valiye, bir reise, bir kadıya, bir müftüye, bir muhtesibe ve umumiyetle kimseye bu vakıfları bozmak caiz değildir(2).”
Darüşşifa’nın coğrafi olarak yerini, hudutlarını ayrıca etrafında bulunan diğer bina ve arazileri belirledikten sonra yine Vakfiyeden tespit edilen Mevkufatına bir göz atalım;
“Bu vakfiye 615 (1218) senesinin muharrem ayında Sultan İzzeddin Keykavus tarafından şahitler huzurunda söylenerek yazılmıştır. Sultan şahsi malı olan aşağıda yazılı emlakini Sivas’ta Tokat Caddesi üzerinde inşa ettirdiği darüşşifaya vakfetmiştir.
Konya dışında sebzelik bir bahçe,
Cine kasabasının Beydekin çiftliğindeki Bahriyefor adlı değirmen ve buna bağlı ahır ve hara,
Ereğli’de 30 dükkân,
Akser (Aksaray) dışında Mermendi çiftliği,
Kayseri dışında Ekfere çiftliği,
Kayseri haricinde yedi parça arazi,
Malatya dışında Saman çiftliği,
Tokat yakınında Ebigül çiftliği,
Sivas dışında Haruhon çiftliği,
Sivas’ta bir kömür yatağı,
Sivas’a bağlı Kanabad nahiyesinde Koymad divanının tamamı. Bu divan Subaşı, Sandal, Demur, Dene, Kavak, Kızılköy, Candar v.s. isimlerinde bir takım köy ve tarlayı içine alır.
Sivas dışında 78 dükkânın tamamı ki, 61’i kumaşçılar, 9’u kavaflar, 8’i terziler çarşısındadır.
Böylece samanlıkları, vahaları, bostanları, odunlukları, bahçeleri, su dolapları, kuyuları, otlakları, meşelikleri, havuzları, kaynakları, çeşmeleri ile birlikte beş çiftlik ve 108 dükkân ebedi olarak darüşşifaya vakfedilmiştir. Bunlar hiçbir suretle hibe edilemez, satılamaz, rehin tutulamaz.
……
Eğer Darüşşifa mahvolur ve yıkılır, kullanılmaz hale gelirse vakıf gelirleri fakirlere, açlara durdukça sarf edilecektir. Bu vakfiyeyi dinledikten sonra değiştirenlerin günahları boyunlarına olsun (3).”
Sultanın vakfa bağışladığı kişisel mal varlığından olan emlak, arazi ve dükkânların çokluğu, şifahaneye verilen önemi bir kez daha göz önüne sermekte. Vakfın kurulduğu yeri ve mevkufatını öğrendik, dilerseniz şimdide bulundurulacak personel ve yapacağı çalışmalara bir göz atalım.
“Darüşşifa’nın Tıbbi Personeli:
Hâzik, merhametli, akranından üstün, tecrübeleri iyi ahlaklı, şarlatanlıktan uzak hekimler.
Aynı şartlara haiz göz hekimleri (Kehhaller)
Darüşşifa’da oturacak, salih cerrahlar.
Eczacılar ve diğer personelin her husustaki işleri ile mütevellisi ilgilenir.(4)”
Daha detaylı ve kapsamlı bilgi almak isteyenler kaynakçada belirttiğim eserleri inceleyebilirler. Haftaya görüşmek umuduyla, sağlıcakla kalın…
Kaynakça:
(1) https://www.vgm.gov.tr
(2) M. Cevdet – Sivas Darüşşifası Vakfiyesi ve Tercümesi - Vakıflar Dergisi 1. Sayı
(3) Ali Haydar Bayat – Kuruluşunun 750. Yılında Sivas Tıp Sitesi 1217 – 1967
(4) A. Süheyl Ünver – Sivas Tıp Sitesi
YAZARIN DİĞER YAZILARI