?>

“SİYASETÇİ VE POLİTİKACI ARASINDAKİ KIRMIZI ÇİZGİ”

“SİYASETÇİ VE POLİTİKACI ARASINDAKİ KIRMIZI ÇİZGİ”

Uğur YILDIRIM

2 yıl önce

-Siyaset, halka ve Hak’ka hizmet sanatıdır.   -Politikacı terimi ile siyasetçi terimi toplumumuzda hemen hemen aynı anlamda değerlendiriliyor. Oysa politika, Fransızca bir kelime olup bu işle meşgul olanlara da politikacı denmiştir. Kelime anlamı “iki yüzlülük ve çok yüzlülüktür.” Politikacıda hedefine ulaşmak için her yolu kendisine mubah gören kişidir.   -Bu nedenle Siyaset sünnet, politika ise çıkar hesabı için hedefe giden yolda etik olmayan yöntemlerin kullanılmasıdır.   -Politikacının anlayışı ile yapılan siyaset, saygı ve sevgi hislerini köreltir, kardeşler arasına hamaset yükler, oğulu babaya düşman eder. Hizmete değil hezimete yol açar. Allah rızasını gözetmeyen, hedefinde halka hizmet olmayan hiç bir anlayış muktedir olamaz.   -Elle tutamadığımız anı durdurup geriye götüremediğimiz zaman kavramı su gibi akıp geçiyor. Seçim zamanı yaklaştıkça seçim kazanı da içten içe ısınıyor. Siyasetçi görünümlü politikacılarda ortada cirit atıyor. Bu döngü dün böyleydi, bugün de böyle, yarında böyle devam edecek…   -Siyasetçi ait olduğu toplumun değerlerini, kültürel değerlerini, sorunlarını çok iyi analiz etmeli. İnsanlarla empati kurabilme yeteneğine sahip olmalı. İyi bir hatip olmalı. Akıcı bir dil kullanmalı. Sürdürülebilir bir vizyona sahip olmalı. Liyakat ve ehliyet sahibi olmalı. Laf olsun torba dolsun anlayışıyla ulu orta dolaşmamalı. Ağırbaşlı ve ciddiyet sahibi olmalı. Yıllardır bu kriterler yazılıyor, çiziliyor... Ne yazık ki siyasete ve topluma yön verenler devamlı bu kriterleri konuşurlar, savunurlar; fakat işler nihayete erince konuşulanların, yazılanların laftan ibaret olduğu ortaya çıkar.   -Siyaset “Ömerlerle” olur. Ömer arıyor gibi yapan politikacılar Ömerlerin sahneye çıkmalarından korkar. Çünkü Ömerler politikacılar için bir tehdittir, engeldir… Diğer tarafta, Cennet mekan rahmetli Erbakan hoca gibi, Adnan Menderes gibi, Alpaslan Türkeş gibi, Şehit Lider Muhsin Yazıcıoğlu gibi siyasetçiler hem Ömer yetiştiren, hem de Ömerleri keşfeden insan sarraflarıydı.   -Kişisel ihtirasları, dünyalık beklentileri ve ticari hesapları için nefes harcayanlar politikacıdır. Bunlar yağmur yağana kadar makyajla gezerler. Vatanı, milleti, milli ve manevi değerleri için nefes harcayanlar ise siyasetçidir. Zira, hesabilik gütmeden, hasbi olarak hizmet etme sanatını icra eden kişiye biz siyasetçi diyoruz. Onların naktiyle, vaktiyle, “ene duygusundan” sıyrılmalarıyla bedeli ödenmiş hikayeleri vardır.   -Siyasetçi, gönüller arasındaki iklimleri yeşertmeli, omurgalı olmalı, küresel arenada vatanının ve milletinin hassasiyetlerini, gelişen ve değişen dünya düzeninde kendini güncellemeli, bilgi ve donanımlı olmalı, davasına hizmet edecek misyonu idrak etmiş olmalı…   -Siyasetçi duygularına hakim olmalı, kitle ve toplum üzerinde güven aşılamalı. Meclis ve cemiyet adamı olmalı, teşkilat ve örgüt yapılarını bilmeli. Milletinin tarihsel şuurunu taşımalı , devlet yapısına ve kurumları hakkındaki bilgi birikimi olmalı, akıcı bir dili ve ikna kabiliyeti olmalı, kamu kurumlarının iş akışlarına, mevzuata, ilmi siyaset bilincine haiz olmalıdır.   -Siyasetçi, siyasetini toplum için yapmalı, bir günü bir gününe eşit olmamalıdır. Milletin adamı olmaya aday olanlar: Tebaasına hizmet edip gönüllerde yaşayanlar, hayır dua ile anılır ve tarih akıp gitse de unutulmaz. Politikacının siyasi ömrü kısa metrajlı olur, hafızalardan çabuk silinir. Siyasetçi ise milletin gönlüne düşen, tarih sayfasında yer bulan hikayesi okunan namzetlerdir.   -Siyasetin içinde olanlar hakka teslim olmalı, tevazuyu elden bırakmamalı, trübünlere oynamamalı, gönüller fethetmenin peşinde koşmalıdır…   -Siyasetçinin geçmiş sicili temiz olmalı, defolu olmamalıdır.   -Zaman eski zaman değil ! Seçimler için zamanın daraldığı, bulanık suların durulmaya başladığı, pirinç çuvalının içindeki siyah taşların vatandaşın gözünden kaçmadığı bir dönemde, siyasetçi-politikacı gömleğini giyenlerin kilosu, beden ölçüsü, sikleti gözlerden kaçmaz. Kimin hangi hesap peşinde, kimin hangi amaç uğrunda yürüdüğü aziz ve necip milletimizin ferasetinden kaçmaz.   -Geçmişten ders almayan, milletin verdiği mesajı analiz edemeyen, milli ve manevi değerleri önemsemeyen, seçmeni adam yerine koymayan, zamanın şartlarını okuyamayan örgütler, teşkilatlar dumura uğrar. Vakti zamanı geldiğinde seçmen reçeteyi yazıp sandığa neşteri vurur. Unutmayın ki: Sandığa ne girerse o çıkar. Vesselam…
YAZARIN DİĞER YAZILARI