?>

“SİZE BİR FASIK HABER GETİRDİĞİNDE”

Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de müminler türlü imtihanlar ve çilelerle karşı karşıya geliyorlar. Zaman ve zemin değişse de imtihanlar değişmiyor.

Uğur YILDIRIM

4 yıl önce

Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de müminler türlü imtihanlar ve çilelerle karşı karşıya geliyorlar. Zaman ve zemin değişse de imtihanlar değişmiyor. Yahut her devrin kendine göre bir zorluğu, çetin bir imtihanı oluyor. Günümüzde de Müslümanları, hatta insanlığı en çok zorlayan durumlardan biri, iletişim teknolojileri sayesinde sınırların ortadan kalkması, doğru yanlış her türlü bilginin herkese ulaşması oldu. Nice imkânları içinde barındıran bu durum, aynı zamanda kalp ve kafa karışıklığının, endişelerin, fitnelerin de kolayca yayılabilmesi manasına geliyor.   Cenab-ı Mevlâ yüce müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucûrât 6)   Şüphesiz günümüzdeki imkânlar doğru; yani Allah Tealâ’nın ve kullarının hukukuna dikkat edilerek kullanıldığında birer nimettir. Lakin hızzın ve hazzın nefsi ayartmasına izin verildiği süreçte ise felakettir.   Ayet-i kerimelerin nüzulü, bütün bir ümmete örnek olacak şekilde, Ashab-ı Kiram’ın yaşadıkları zemin olmuş; dinimiz onların imtihanlarıyla, sabır, gayret ve fedakârlıklarıyla tamamlanmıştır. Bu ayet-i kerimede de birçok hikmet vardır.   Annesi Yahudi olan Abdullah Bin Sebe’nin Sıffın savaşındaki ektiği fitneyi lütfen hatırlayalım. Sıffın savaşı ile Müslümanlar tarihte ilk defa bir daha birleşmemek üzere ayrıldılar. Ekilen nifak ve fitne tohumu bu gün dahi İslam Alemi arasında etkisini sürdürüyor.   Zaman değişse de toplum içinde fitne ekip huzur bozucu olaylar ve bunların figüranları hiç değişmedi. Yani zaman ve zemin, gelen haberi doğrular nitelikte olabilir. Hatta karşı taraf ile düşmanlık da olabilir. Düşmanlığın devamına dair bazı işaretler de olabilir. Yine de peşin hükümlü olmamak, araştırmak, hakikate ulaşmaya çalışmak Cenab-ı Hakk’ın bir emridir. Milletin, devletin ve ümmetin bekası düşünülmelidir.   Günümüzde ise başta işaret ettiğimiz üzere haber vasıtaları çeşitlenmiştir. Bu vasıtaların büyük bir kısmı ise belli, örgütler, istihbarat birimleri ve ajanslardan beslenmektedir. Haberi üreten kaynak, kendi niyet ve amaçlarına göre haberin muhtevasını da servis edilme şeklini de belirlemektedir. Teknolojinin ve dijital çağın tüm toplumu etkisi altına aldığı günümüzde sağlıklı ve güvenilir kaynaklara itibar etmeliyiz. Hatta sadece belli haberleri yahut olayın belli kısımlarını servis ederek kamuoyu topluca yönlendirebilmektedir. Neticede bazen siyahı beyazdan ayıramayacak kadar bulanıklık ve körleşme söz konusu olmaktadır.   Son yıllarda “sözde güvenilir nice haber kaynağı ve kurgulanmış senaryolar ve figüranlarıyla” Müslümanları ve ülkemizi karalamak için çok küçük bir araştırmayla yalan olduğu ortaya çıkan haber, resim ve videolarla yönlendirme yoluna başvurulmaktadır. Burada milli veya siyasî niyet açıktır. Müslümanlar da buna karşı ortak bir şuura ve tavra sahip olmalıdır. Her şeyden önce Cenab-ı Hakk’ın, Müslüman kardeşlerine, toplumsal kardeşliğimize karşı hüsnüzanla hareket etmesini, gelen haberlere hemen itimat edinilmemesini, itidalli davranılmasını emrettiğini unutmamalıyız.   Günümüzde özellikle sosyal medya üzerinden şahısların kalbinde, ihtiraslarında ve karakterinde taşıdığı hastalıklar bulaşıcı virüsler gibi kitleleri etkileme imkânı bulabiliyor. Bu durumun sebep olduğu fitneler, bir süre sonra gerçek ortaya çıksa da, toplumun alet olmasına sonrasında da iz bırakmasına sebep oluyor.   Bu durumda bizim sığınağımız İslâm ahlâkı olmalıdır. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in gösterdiği yol üzere yürümeye gayret etmek, elimizden ve dilimizden insanlara zarar gelmemesine çalışmak, bizi yönlendirmeye, galeyana getirmeye çalışanlara karşı da ferasetli olmak lazımdır.   Müslümanların en büyük gücü imandır. İmanın içinde saklı bulunan kardeşlik ruhu, hassasiyet ve cesaret her türlü fitne ve güce karşı gelmeye yeter. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in tebliğe başladığı zaman tam bir kabalık, zulüm ve fitne zamanıydı. Doğru söze sahip çıkan kimse yoktu. Fakat az olan sahabeler birlik oldular, sayıca çok, her türlü imkâna sahip müşriklere galip geldiler.   Müberra Kitabımızda müşriklerin ve münafıkların uydurdukları haberlere, attıkları iftiralara, Müslümanların moralini bozmak için giriştikleri yöntemlere cevap olarak inmiş yüzlerce ayet-i kerime vardır. İman üzere, birlik üzere sebat etmek, ferasetli olmak her devirde Müslümanları fitneden ve düşmanın art niyetinden muhafaza edecektir Vesselam.
YAZARIN DİĞER YAZILARI