?>
Sultan Şehir’de Açan Bir Gül: DARENDELİ HACI HASAN (AKYOL) EFENDİ
“Hacı Hasan Efendi” ismi, Sivas’ı az çok tanıyan ve yaşı 35-40’ın üzerinde hemen herkesin bir şekilde aşina olduğu bir isimdir.
“Hacı Hasan Efendi” ismi, Sivas’ı az çok tanıyan ve yaşı 35-40’ın üzerinde hemen herkesin bir şekilde aşina olduğu bir isimdir. O, sohbetleri, sûfî kişiliği, ibadetlere olan düşkünlüğü ve güzel ahlâkı ile Sivas’ın yakın tarihinde çok derin izler bırakan birsidir. Toplum içerisinde yaşayarak zamanın ve şartların gerektiği gibi bir faaliyet içerisinde kulluk yapmayı kendine şiar edinen Hacı Hasan Efendi, bu yönüyle birçok kimse üzerinde etkili olmuş bir şahsiyettir. Hacı Hasan Efendi, Darende’nin Hacı Derviş Mahallesi’nde 1313/1898 yılında dünyaya gelmiştir. Dedesi Müftü Hüseyin Efendi, babası ise Mehmet Sabit Efendi’dir. Hanımı aynı zamanda amcasının kızı olan Münevver Hanım’dır. Hacı Hasan Efendi, isimleri, Mehmet Sabit Efendi, Mustafa Naci Efendi, Mustafa Hâkî Efendi, Fatma Hanım ve Emin Efendi olan beş çocuk babasıdır. (İsmail Palakoğlu, Gönüller Sultanı: Es-Seyyid Osman Hulûsî Efendi, Somuncu Baba Araştırma ve Kültür Merkezi Yay., Ankara 2005, s.467.) İlk eğitim ve öğretimine babasında başlayan Hacı Hasan Efendi, ilkokul ve rüştiyeyi Darende’de tamamlamış ve askerlik görevini ifa için gittiği İstanbul’da Tokat Mebusu olarak görev yapan ve dönemin önde gelen şahsiyetlerinden birisi olan Mustafa Hâkî Efendi’ye (ö.1921) intisap etmiştir. (Fatih Çınar, ‘İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak’ın Tokatlı Üstadı: Mustafa Hâkî Efendi’, Bir Gönül Eri: İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak, Buruciye Yayınları, Sivas 2010, s.59–107.) Bu intisabı ile tasavvuf yoluna giren Hacı Hasan Efendi, Mustafa Hâkî Efendi’nin vefatının ardından ilk mecliste Sivas Mebusu olarak bulunan Mustafa Takî Efendi’ye (ö.1925) (Fatih Çınar, ‘Millî Mücadelenin ve İlk Meclisin Manevi Mimarlarından Sivaslı Bir Âlim: Mustafa Takî Efendi’, CÜİFD, Cilt IX/2, Sivas 2005, s. 169–204.) intisap etmiş, onun da vefatı üzerine İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak Efendi’nin (ö.1969) manevi tesir halkasına dâhil olmuştur. Hacı Hasan Efendi, Mustafa Hâkî Efendi’nin yönlendirmesi ile Kur’ân-ı Kerim’i ezberlemeye başlamış her cüzden on yedi sayfa ezberleyerek memleketi Darende’ye dönmüştür. Darende’de ticaretle meşgul olmaya başlayan Hacı Hasan Efendi, Kurtbağı Mahallesi’nde kendi ismiyle 1957 yılında inşa edilen camide dokuz yıl ücret almaksızın fahri imamlık yapmıştır. (Naci Toprak, ‘Kurtbağı Camii’, Somuncu Baba, Yıl:2, Sayı:8, s.20–23.)
20 Eylül 1966 tarihinde Sivas’a hicret eden Hacı Hasan Efendi, vefatına kadar burada kalmış ve ömrünün sonuna kadar hizmetlerine ara vermeden devam etmiştir. Günlük koşuşturmacalara ve yoğun ticaret hayatına rağmen hiçbir zaman ilmî faaliyetlerine ara vermeyen Hacı Hasan Efendi, ömrünün sonuna kadar sohbet, ilim ve zikir meclislerinin müdavimi olarak günlerini geçirmiştir. Bu bereketli ve hareketli yaşam serüvenin ardından Hacı Hasan Efendi, hacimli bir kütüphane ve kendilerini derinden etkilediği çok sayıda sevenine veda ederek bu dünyadan ayrılmıştır. Hacı Hasan Efendi, 31.07.1984 tarihinde Meydan Cami karşısındaki evlerinde Hakk’a yürümüşler ve Sivas-Yukarı Tekke şehir mezarlığında toprağa verilmişlerdir. (Fatih Çınar, Hacı Hasan Efendi ve Tasavvuf Anlayışı, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas 2005, s.32–34.)
Hacı Hasan Efendi, okuma ve yazmayı çok seven birisidir. Vefatından sonra Kemâleddin İbn-i Hümâm Vakfı’na bağlı Şems-i Sivasî Yurdu’na bağışlanan kitapları (bu vakfa Hacı Hasan Efendi adına yazma ve matbu eserlerden oluşan altı yüz civarında eser bağışlanmıştır) bunun bir göstergesi niteliğindedir. Kitap konusunda Hacı Hasan Efendi, ‘Kitap ehline layıktır. Kıymetini bilmeyen kimseye kitap verilmemelidir. Böyle kimseler, kitabı heder eder’ diyerek bu konudaki hassasiyetini dile getirmiştir.
Hacı Hasan Efendi, eserleri ile de dikkat çeken bir isimdir. Kendisi sağlığında bir “Hadis Çalışması” dışında müstakil bir eser kaleme almamıştır. Onun sohbetlerinden ve Kurtbağı Cami’inde okuduğu hutbelerinden, vefatından sonra, derlenerek ‘İslâm ve Ahlâk’ ismi verilen bir eser Hacı Hasan Efendi adına yayınlanmıştır. Kitap, İstanbul Yaylacık Matbaası’nda 1988 yılında basılmıştır. Esere bir takdim yazan Kadir Meral, kısaca Hacı Hasan Efendi’nin hayatından bahsetmiş ve eseri; ahlâk, ibadet ve tasavvufî incelikleri içeren bir eser, olarak tanımlamıştır. (Hacı Hasan Akyol, İslam ve Ahlak, Yaylacık Matbaası, İstanbul 1988, s.7–10.) Eser, 176 sayfadan meydana gelmektedir. Eserde ilk olarak “İman Esasları” ayrı ayrı başlıklar altında incelenmiş, (Bu konular Allah’a, Meleklere, kitaplara, ahirete, Kadere, Hayrın ve Şerrin Allah’tan Olduğuna İman gibi konulardır ve kitapta 17–21 sayfalar arası bu konulara tahsis edilmiştir. Bkz; Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.17–22.) devamında “İbadet Hayatı” olarak düşünülmesi mümkün olan “Namaz, Taharet, Zekât, Oruç, Hac” (Bu konular ise eserde 21–28. sayfalar arasında gündeme taşınmıştır.) gibi konular değerlendirilmiştir. Kitaba “Mi’rac-ı Şerif, Leyle-i Regaip, Zem ve Gıybet, Ahlâka Dair Hâdisler, İmam-ı A’zâm’ın Tespih Duası” başlıklı konularla devam edilmiş, (Eserin 28–35. sayfaları bu konulara ayrılmıştır.) inanç ve ibadet konularının mezcedildiği bir kısımla eser şekillendirilmiş, (Eserin 35–46. sayfaları bu konulardan bahsetmektedir.) bu noktadan sonra “Kur’ân’da İsmi Geçen Peygamberler, Dört Mezhep, Hülefâ-yı Râşidîn, Zikir, Göz Değmesi, İsyan, Hz. Ömer’in Valilerine Yazdığı Mektuplar, Edep” gibi bir derleme yapılmıştır. (Eserde 46–82. sayfalar arasında bu konulara yer verilmiştir.) “Salâvat-ı Nâriye, Salâvat-ı Fatiha, Salâtentüncinâ, Salâvat Duası, Salâvat-ı Şifa, Yemek Duası, Ezan Duası, Salâvat-ı Azimiyye, Hz. Ali’den Nasihat ve Hz. Ali’den 12 Nasihat” konuları işlenerek eserin birinci bölümü diyeceğimiz kısım sona erdirilmiştir. (Eserin 82–104. sayfalarında bu konular işlenmiştir.) Eserin bu kısmı Hacı Hasan Efendi’nin sohbetlerinin bir araya getirilmesi şeklinde oluşturulmuştur. İkinci kısım olarak değerlendirilmesi mümkün olan bölümde de Hacı Hasan Efendi’nin (k.s) hutbeleri belli bir disiplin içerisinde okuyucuya takdim edilmiştir. Bu bölüm, “İman, Temizlik, Namaz, Cuma Namazı, Zekât, Hayırlı Mal, Cami Yaptırma, Zem ve Gıybet, Şaban Ayı, Ölüm, Ramazan, Kadir Gecesi, Hac, Kurban, İmtihan, Mi’rac, Mevlîd Kandili, Muharrem Ayı, İlim, Kur’ân-ı Kerim, Müsavat, Allah İçin Sevmek ve Buğz Etmek, Allah Korkusu, Tevekkül, Hayâ, Sabır, Komşu Hakkı, Ara Bulma, Anne-Baba Hakkı, Riya, Yalancı Şahitlik, Kovuculuk, Haset, Emanete İhanet, Rüşvet, Vatan Müdafaası, İçki ve Ahirete İman” konuları hakkında Hacı Hasan Efendi’nin Kurtbağı Camii’nde okuduğu hutbelerden meydana getirilmiş olan kısımdır. (Eserin bu kısmı 108–175. sayfaları arasındadır.) Buradaki konulara dikkat edildiğinde görülecektir ki Hacı Hasan Efendi (k.s), daha çok toplumsal konular hakkında sohbetler yapmıştır. Bununla birlikte kişinin imani ve ibadet yönünü de ihmal etmemiştir. Bir başka deyişle, sûfîlerin iman, İslâm ve sonuçta ihsana ulaşma şeklindeki metotlarını Hacı Hasan Efendi de takip etmiştir.
Hacı Hasan Efendi, “Hadis Çalışması”nı ise Mustafa Takî Efendi’nin “Kırk Hadis Yahut İlmihâli, Siyasî, İçtimaî Muharriri” başlıklı eserini istinsah ettikten sonra bazı sevenlerinin ricası üzerine eserin sonuna yetmiş adet hadis ekleyerek meydana getirmiştir. (Mustafa Takî Efendi, Kırk Hadis Yahut İlmihâli, Siyasî, İçtimaî Muharriri, İstinsah Eden: Hacı Hasan Efendi, s.28–49.) Eserin sonunda Hacı Hasan Efendi, Rumî takvimle 22.1.1292 gününü tarih olarak düşmüştür. Hacı Hasan Efendi, el yazısı ile eseri kaleme almış, hadislerin Arapça metinlerini ve tercümelerini verip şerh yapmadan eseri tamamlamıştır. Bu çalışmasında Hacı Hasan Efendi; vatan sevgisi, hayâ, ahlâk, yemek yeme ve su içme adabı, namaz, hikmet, şükür, sağlık, anne sevgisi, gıybet, misvak, kanaat, sadaka, tövbe, haset, tokalaşma, yalan, fakirler ve istişare gibi çok değişik konulardan bahseden hadisleri bir araya getirmiştir. Bunu yaparken hadislerin sıhhat derecelerini değil içerdikleri mesajları dikkate almıştır.
Yaptığımız kütüphane taramalarında Hacı Hasan Efendi’nin üstatlarından Mustafa Takî Efendi’ye ait olan iki eseri istinsah ettiğini gördük. Bunlardan ilki, Mustafa Takî Efendi’nin Târîh-i Nûr-i Muhammedî (Mustafa Takî Efendi, Târîh-i Nûr-i Muhammedî, Hazırlayan: Fatih Çınar, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas 2011.) isimli eserinin muhtemelen son cüzü olan “Fâtımatü’z-Zehra” başlıklı olan kısmına yaptığı istinsahtır. Bu eser, dokuz sayfadır ama diğer sayfalarının eksik olduğu konunun yarım kalmasından anlaşılmaktadır. Eser, Mustafa Takî Efendi’nin eserinin bu cüzünün elimize ulaşmamış olması yönüyle çok önemlidir. Çünkü Takî Efendi, bir makalesinde “Târîh-i Nûr-i Muhammedî” (Bu eser hakkında detaylı bilgi için bkz; Fatih Çınar, ‘İlk Meclis’in Sivas Mebuslarından Mustafa Takî Efendi'nin Hayatı, Eserleri, Millî Mücadele ve İlk Meclisteki Faaliyetleri’, Cumhuriyet Döneminde Sivas Sempozyumu Bildirileri, Sivas İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Sivas 2009, c.II, s.174–178.) isimli eserinin yirmi cüzden oluştuğunu belirtmiş (Mustafa Takî, Sabikin-i İslâm ve Keyfiyet-i İntişarı Din, Sebilürreşat, c.20, Sayı:510, Yıl:1338/1920, s.185.) ama günümüze bu bölümlerden sadece bir, sekiz ve on yedinci kısımları ulaşabilmiştir. Dolayısıyla Mustafa Takî Efendi’nin bahsettiği yirminci cüzün içeriğini Hacı Hasan Efendi’nin istinsah ettiği bu nüshadan öğrenmiş olmamız eserin kıymetini bir kat daha artırmaktadır. Bu eser, Şems-i Sivasî yurduna bağışlanan kitaplar arasında 388 numaraya kayıtlıdır. (Hacı Hasan Efendi’nin bağışladığı kitapların listesi ve Mustafa Takî’nin eserleri için bkz; Çınar, Hacı Hasan Efendi, s.69–93.) Hacı Hasan Efendi’nin istinsah ettiği ikinci eser, yukarıda da değindiğimiz gibi, Mustafa Takî Efendi’nin “Kırk Hadis” (Mustafa Takî Efendi, Kırk Hadis, Hazırlayan: Fatih Çınar, Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas 2011.) isimli eseridir. Hacı Hasan Efendi çalışmaya “Cenâb-ı Müellifin âbâ u ecdâdının rûhlarına fatihâ okuyanı Mevlâ nâil-i gufrân buyura” sözleri ile başlamıştır. (Mustafa Takî Efendi, Kırk Hadis Yahut İlmihâli, Siyasî, İçtimaî Muharriri, İstinsah Eden: Hacı Hasan Efendi, s.2.) Hacı Hasan Efendi, bu çalışması ile Mustafa Takî Efendi’nin eserinin bir nevi özetini çıkarmış, tamamıyla eseri aktarmamıştır. Bu anlamda Hacı Hasan Efendi, Mustafa Takî Efendi’nin eserindeki hadislerin Arapça metinlerine ve tercümelerine yer vermiş, Mustafa Takî Efendi’nin kitabında bulunan şerhlere yer vermemiştir. Eserin sonunda “Bu mübarek eseri yazdığım tarih: 17.01.1392 Rumî” ifadesi yer almaktadır. Eser toplam 26 sayfadır ve Hacı Hasan Efendi’nin Şemsi Sivasî yurduna bağışladığı kitapları içerisinde ‘B1’e kayıtlıdır. (Çınar, Hacı Hasan Efendi, s.88–89.)
Sohbet metodu ile topluma yön vermeye gayret eden Hacı Hasan Efendi, eksikliğini hissettiği problemli konulara ışık tutmuş ve insanların psikolojik hallerine de dikkat alarak kimseyi kırmadan nazik bir üslup ile fikirlerini serdetme yoluna gitmiştir. İbadet, ahlak ve tasavvufa dair fikirleri ile bir döneme damgasını vuran Hacı Hasan Efendi’nin fıkhî görüşleri tamamen Hanefî mezhebinin görüşlerine dayandığı için burada ibadetlerle ilgili görüşlerinden ziyade bazı tasavvufî ve ahlakî konulara dair görüşlerini dile getirmeyi uygun görüyoruz.
“Sevgili din kardeşlerim! Tövbe, asi kullar için en büyük kurtuluş ve saadet kapısıdır. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: ‘Allah Teâlâ, çok istiğfar eden kimseyi her sıkıntıdan kurtarır, bir kurtuluş kapısı açar; her üzüntüden kurtaracak bir ferahlık verir ve onun hatır ve hayaline gelmedik bir yerden rızıklandırır. Tövbekâr olan Allah’ın sevgilisidir. Sıdk ile günahına tövbe eden, hiç günah işlememiş gibi muaf ve mağfur olur.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.160.)
“İbadetlerinde gösteriş yapanlar bütün işlerini riya ile çevirenler samimiyetin verdiği iç huzurdan mahrum oldukları gibi ahirette de amellerinin mükâfatlarını göremezler.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.161.)
“Muhabbet bir şirin hâldir ki onunla acılar tatlı baldır. Muhabbet bir cilâdır ki onunla her keder safi olur. Muhabbet bir devadır ki her illet şifa bulur. Aşk, muhabbetin nihayeti ve gayetidir; aşk, Hakk’ın dostlarına inayetidir. Aşk, bir üstad-ı kâmildir ki, onunla sadhezar ervaha ittihat hâsılıdır. Aşkın meşrebi her meşrepten cüdadır. Aşkın meşrebi vahdet ve mezhebi Hüdâ’dır.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.46.)
“Allah dostlarını ziyaret, gerçekten bütün dünya mutluluklarının en büyüğüdür’, ‘Pîrân-ı İzâm hazerâtının ziyaretine varmak şifadır, rahmettir. Cenâb-ı Hak ile meşgul olmanın sebeplerindendir.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.70–73.)
“Keramet, Allah’ın dostuna ikramıdır. Fakat ona meyl ü muhabbet salikin fitnesi ve dâmidir ki, cevher-i aşkın arz-ı rehnümâsıdır.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.44–45.)
“Tasavvuf, vakti önemli olan şeye sarf etmektir.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.74.)
“Ale-‘l-umum adap, ilim ve hakikat ve maneviyata dair kinayeli, rumuzlu sözlerin ismi tasavvuftur. Yazılan bu kelâm ve hikmetler cümleten tasavvuftur.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.50.)
“Düşünmezler ki, Allah’a kulluk vazifesinin alâmetleri vardır. Allah, onlarla kullarını imtihan etmiştir. Bunlar, ifa edilmedikçe Allah’ın rızası kazanılmaz. Cennetine liyakat kesp edilmez, ebedî saadetler namzedi olarak yaşanmaz.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.136.)
“Evladınızın size itaat eder olmasını iyi muamelede bulunmasını arzu ederseniz ebeveyninize itaat ve hizmette kusur etmeyiniz ve şunu iyi biliniz ki, ebeveynin bu duaları insanı cihanda zelil ve hakir eder, huzur ve saadetten mahrum bırakır.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.158.)
“Emanet ettiğimiz herhangi bir şeyde hıyaneti sabit olana ikinci defa bir emanet tevdi etmekte tereddüt ederiz. İtimat her şeyin başında gelir. İnsanlar, ahlakından emin oldukları kimselerle işbirliği yaparlar. Muvaffakiyetin sırrı sadakattedir. Hıyanet her musibete yol açar. Dine, millete, vatana hıyanet edenleri herkes lanetle yâd eder.” (Akyol, İslâm ve Ahlâk, s.169.)
YAZARIN DİĞER YAZILARI