?>

TOPLUMUN İHTİYAÇLARINA UYGUN HUKUKİ DÜZENLEMELER YAPILMASI GEREKLİLİĞİ

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

            Değerli okuyucular; bu yazımızda sizler ile toplumun ihtiyaçlarını gerçek manada karşılayacak, toplumun genel yaşam standartlarına uygun yasal düzenlemelerin yapılması gerekliliği üzerinde duracağız.             Hukuk denilince toplumun genel yararını sağlamak için konulan ve kamu gücü ile desteklenen kaide ve kanunların bütünü tanımı yapılabilir. Hukuk, bireylerin biri biri ile, toplum ile ve devletle ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür. Özetle kamu erki ile sağlanan düzen olarak belirtebiliriz.             Hukuk kuralları bulunduğu toplumun değer yargılarını taşımalıdır.             Hukuk kuralları / yapılan hukuki düzenlemeler genel ve her bir vatandaşımızın bağlı olacakları standartları bilmelerine imkan verecek şekilde ilan edilmelidir. Anayasa başta olmak üzere hiyerarşik mevzuat düzenlemesi korunmalıdır.  Getirilen kanuni düzenlemeler biri biri ile çelişmeyen, anlaşılabilir ve uygulanması uyumlu olmalıdır.             Meslek hayatımın her aşamasında bizzat yaşayıp elde ettiğim deneyimler, yukarıda belirttiğim hassasiyetler ile kanuni düzenlemeler yapılsa da en önemli kıstasın toplumsal ihtiyaçlara en uygun kanuni düzenlemelerin yapılması ve aynı zamanda kanuni düzenlemelerin deneyimli uygulayıcılar elinden geçerek başarı sağlanabileceği gerçekliğini ortaya koymuştur.  En iyi kanuni düzenlemeler kötü uygulayıcı elinde kötü sonuçla neticelenir iken, vasat kanuni düzenlemeler iyi uygulayıcılar elinde başarılı sonuçlara ulaşır.               Hangi alanda olursa olsun kanuni düzenlemeler hazırlanıp yasama organına sunulur iken en önemli detay hazırlanan kanunun toplumun her alanındaki ihtiyaçları karşılayabilmesi, toplumun biri birinden farklı yaşayan kültürel ve sosyal yapılarının her birisine hükmedebilmesidir. Bu düzenlemeler yapılır iken, toplumun birçok farklı bölgesinde farklı kültürel ve sosyal yapılara sahip vatandaşlarımız yaşıyor olsa da genel değerleri içeren kurallar ( din, ahlak,  gelenek- görenekler dahilinde oluşturulmuş ) düzenleme altına alınmalıdır.              Toplumun genel yararını sağlamak için konulan ve kamu gücü ile desteklenen kaide ve kanunların bütünü olan hukuk kuralları belirlenir iken, ülkemizde 7 farklı bölge, 7 farklı coğrafya, 7 farklı sosyal ve kültürel yapı üzerinde derin bir sosyolojik inceleme ve araştırma yapılmalı, yapılan kanuni değişikliklerde genel hassasiyeti yakalayan ve uygulanması ile mağduriyet değil çözüm üreten düzenlemelere yer verilmelidir.             Uzun yıllardır TORBA KANUN olarak halk arasında adlandırılan hukuk literatüründe ise ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN olarak adlandırılmış bulunan uygulamadan bir an önce dönülmesi hukuk kurallarının, kanunların daha anlaşılabilir olması açısından elzem olan bir husustur.             Kanunlarımızda toplumsal ihtiyaçlara göre değişiklik yapılır iken, birçok farklı kanunun aynı kanun metni dahilinde cümle, fıkra olarak sadece belli kısımlarının değiştirilmesi veya bir kısmının yürürlükten kaldırılması yöntemi kanuni düzenlemelerin anlaşılabilir ve uygulanabilir olması açısından birçok aksaklığa sebebiyet vermektedir.  Örneğin Vergi Usul Kanununda yapılan bir değişiklik ile Ceza Kanununda yapılan bir değişikliğin aynı kanun tasarısında yer alması, Ticaret Kanunu kapsamında yer alan bir hususta kanuni düzenleme veya değişikliğe gidilmesi ile aynı kanun metni içerisinde  İş Kanunu kapsamında bir değişiklik yapılması biri biri ile ilintisi bulunmayan kanuni düzenlemeler olarak karşımıza çıkacaktır. Kanuni düzenleme olarak esasen halk arasındaki deyimi ile Torba Kanun uygulaması hukuk tekniği açısından aykırılık teşkil etmektedir. Bu durumun uygulamaya bir katkısı bulunmamaktadır.             Tabi bununla birlikte yapılan kanuni düzenlemelerin toplumun özellikle değer yargıları ile ve toplumun ihtiyaçları ile uygun yapılması bir başka elzem husustur. En önemli konu kanaatimce toplumun değer yargıları ve inançları olarak karşımıza çıkmaktadır.             Bu hususta örnek olarak; tedip etme/ uslandırma şeklinde kanunlarımızda bir kavram yer almamakta, her bir fiil veya söz cezai müeyyide ile sonuçlanmakta, bu durum da toplumumuzda yok yere gereksiz bir sabıka kaydı artışını, gereksiz yargı iş yükünü karşımıza koymaktadır.             6284 Sayılı yasa kapsamı ile getirilen kanun muvacehesinde çocuk ile anne- baba arasında anne- babanın çocuğu ahlaki değerlere uygun yetiştirme gayretinden kaynaklı yaşanılan tartışmalarda çocuğun anne- babasını kolluk kuvvetlerine en basit şikayetinde dahi anne- babanın evden ve çocuktan belirli süreli uzaklaştırılmasına karar alınması, bunun akabinde Ceza Mahkemelerinde dava açılması ve yargılama yapılması yaşanılmış maddi gerçeklikleri, yine eşler arasında yaşanılan karşılıklı tartışmalarda eşlerin en basit konuları dahi hemen kolluk kuvvetleri ve yargıya taşıyarak 6284 sayılı yasa kapsamında uzaklaştırma kararlarını boşanma davalarına esas teşkil ettirerek boşanma kararı verilmesi açısından kuvvetli delil oluşturma çabaları esasen toplumumuzun değer yargılarına zarar vermektedir.             Toplumumuzda boşanma davalarında yaşanılan artış, aile içi tartışmalardan kaynaklanan sabıka sayıları iyice araştırıldığında eskiden toplumun hoş karşılamadığı aile birliğinin sona ermesi/boşanma, aile içi tartışmalar vesilesi ile şikayetten vazgeçmeye dahi tabi olamayan ceza yargılamaları sonucu oluşan yoğun sabıka kaydı yığılmaları karşımıza çıkacaktır. Ancak toplumsal ihtiyacımız tedip etme/ uslandırma kavramını ihtiva etse bu belirttiğimiz toplumsal sıkıntıların önüne geçilebilecektir.             Toplumumuzu suça sürükleyen etkenler, toplumumuzda yaşanılan hukuksal ihtilaflardaki artış sosyolojik tüm etkenleri ile araştırıldığında, birçok kanunumuzda toplumsal ihtiyaçlara uygun gerekli ve kanaatimizce de zorunlu düzenleme yapılması gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır.             Tedip etme/ uslandırma, aile yapısının korunması açısından önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. İlimizde 15-20 yıl öncesinde boşanma yargı açısından çok ciddi gündem  oluşturmayıp, önemli bir iş yükü olarak karşımıza çıkmaz iken bugün gelinen noktada 1500 sayılarına varan Aile Hukuku ihtilafları toplumsal açıdan üzücü, düşündürücü  bir hal almaya başlamıştır.             Kanuni düzenlemeler yapılır iken uygulayıcılar açısından hukuk eğitimi bulunmayan bireylere bu görevlerin verilmemesi de diğer önemli bir başlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Uzlaştırmacı kanuni Düzenlemesi kapsamında uzlaştırmacılık sertifikası Hukuk Fakültesi mezunları dışında kalanlara da verilmiş olup, bu alanda hukuki altyapısı olmayan, farklı alanlarda eğitimi bulunan bireylerimizin başarılı sonuçlara ulaşamadığı gerçekliği karşımıza çıkmaktadır.             Uzun yıllardır çok fazlaca kanuni değişiklikler yapılsa da önemli olan hususun uygulamada bu değişikliklerin neler getirdiğinin , toplumsal ihtiyaçlara nasıl yansıdığının tartışılması gerekliliğidir.             Uzlaşma ve arabuluculuk şeklindeki kanuni düzenlemelerde beklenti yüksek olmasına rağmen görevlendirilen kişilerin hakem sıfatını taşıyamamaları, etkin bir şekilde yön verememeleri, yetkilerinin buna uygun olmaması, mevcut düzenlemelerin amacına ulaşmadığını ve toplumsal açıdan bakıldığında yapılan düzenlemelerin toplumumuzun beklentilerini karşılamadığını istatistiki olarak ortaya koymaktadır.             Hukuk açısından en temel mesele; toplumun sosyolojik ihtiyaçlarının en etkin şekilde tespit edilip topyekün yada kısmi düzenlemelerin ve veya değişikliklerin tüm bu veriler dahilinde yapılması zaruretidir.
YAZARIN DİĞER YAZILARI