?>

“TOPRAK ALDINI GERİ VERMİYOR ”

-Kâinatta gayesi, nedeni, amacı olmayan bir yaşam yoktur. Evren’de var olan her nesnenin ve canlının bir yaratılış gerekçesi var.

Uğur YILDIRIM

3 yıl önce

-Kâinatta gayesi, nedeni, amacı olmayan bir yaşam yoktur. Evren’de var olan her nesnenin ve canlının bir yaratılış gerekçesi var. Güneşin, Dünyamızın, her düşen yağmur tanesinin, esen her rüzgârın, sözlenen her sözün, gözle görülen elle tutulan her nesnenin ve canlının bir yaratılış maksadı var. Sebepsiz, nedensiz, niçinsiz bir yaratılış yoktur... -Canlı veya cansız her yaratılan bir amaca hizmet eder. Toprağın, suyun, oksijenin, atomun ve canlının hizmet ettiği bir davası vardır. -Yaratılmışların içinde beşerin en şereflisi olan insanoğlu da ruhlar âlemine indirildiğinden itibaren dünyası ve ahireti için inandığı iyi veya kötü davası için can bulur, hayatını sürdürür. -İnsan, ömrünü dünya ve ahireti için dava edindiği hayalleri ve amaçları peşinde sürdürür. -Kendisi, ailesi, vatanı, devleti ve ahireti için insanda olması gereken “Dava Adamlığından” bahsediyorum. “Dava adamı” güldürmek için ağlar. Dava adamının göz pınarlarında ırmaklar saklıdır. Dava adamı, dünyada yaşatmak için, ahirette ise sonsuzluğun sahibi olan Rabbinin rızası için ömür törpüler, nefes harcar. Dava adamı Dünyevi ihtiraslarına karşı daima oruçludur. -Dava adamlarının önünde yürüyen davanın lideri olan adamlar vardır. Yaşamı boyunca davasına adadığı hayatını inandığı uğurda harcar. Onlar, yol arkadaşlarını kırmaktan, kul hakkına girmekten korkan, hata yapmaktan sakınıp hayâ eden insandır. “Dava adamı” toplumda örnek ve iyi insandır. Dava insanı din kardeşinin dedikodusunu yapmaktan ve kul hakkından sakınır. Allah’tan korkar, kuldan utanır. İhtiraslarının heva ve hevesinden uzak durur. -“Dava adamı” gerçek ve hasbi bir dosttur. Dostun eskisi değil eskimeyeni olur. Dava arkadaşlığında iyi niyetli olunduğu müddetçe kusur görülmez, kusur görenindir. Dava arkadaşları gerçek dostlukları ölümsüz kılar. Dost, hatalardan dolayı dostluğunu bitiren değil; dostluğun hatırına hataları bitirendir. -İçinde bulunduğumuz ahir zamanda, ümmet ve millet olarak yaşadığımız güzel vatanımızda, kardeşliğe, saygıya, hoş görülü olmaya, birbirimizi kucaklamaya, dava adamlığına öylesine ihtiyacımız var ki! -İnsan, sahip olduklarının kıymetini kaybetmeden önce idrak etmeli ve ahde vefayı yaşam ilkesi edinmeli... Cennet mekan Fatih Sultan Mehmet Han, 2. Abdulhamit Han, Adnan Menderes, Necmettin Erbakan, Şehit Ömer Halis’ler, Fethi Sekin’ler gibi bilinen bilinmeyen nice kahraman dava adamlarını yazıyorum. -Dava adamı, Peygamber efendimizin (sav) sünneti dahilinde, Hz. Âdemin tövbesi, Hz. Yusuf’un edebi, Hz. Eyyub’un sabrı, Hz. Davut’un gözyaşı, Hz. Yakup’un şükrü, Hz. Halilurrahmanın sadakatini idrak edip hizmet ettiği davasında şiar edinmelidir. -Kuranı Kerim müminin anayasasıdır. Resulullah (sav) rehberidir. Dava adamının ahlaki ve inanç rehberini bu iki kaynak sürdürülebilir kılar. -Büyük Dava Adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın liderliği ve yol arkadaşlarının azmiyle, safları sık tutularak ektikleri umut tohumları günümüzde meyvelerini verdi. Değerleri yaşadıklarından daha fazla yokluklarında anlaşıldı. Bu kutlu ve çileli yürüyüş, samimiyetle ve sadakatli mücadelede ‘’Dava ve Yol Arkadaşlığı Bilinciyle” istikbale giden hedefin anahtarı oldu. -İnsan davasında birine özenecekse; Din için, kendinden yukarıda olanlara; Dünya içinde, kendinden aşağıda olanlara özenerek hareket etmelidir. -Gerçek dava adamı, hatalardan dolayı davasına küsen değil; Davanın hatırına gördüğü hataları düzeltmek için mücadele azmini aşılayandır. Ayeti Kerim'e buyuruyor ki; Allah'a itaat edin, Peygamber'e ve sizden olan idarecilere (ülü'l-emre) de itaat edin. (Nisâ sûresi) -Unutulmamalı ki; Davaların lideri olur. Davalar Ümmetin ve milletin gönlüne taht kuran, güvenine mazhar olunan şahsiyetlerle yükselir. Davada lidere itaat vardır. Dava, bireysel beklentiler için değil; Hakkı'n buyrukları, halkın hizmeti için liderin izinden gitmekle, ona sadakat göstermekle olur. -Dava adamlarının değeri hayattayken anlaşılmaz. Kimisi onları Ömer diye arar, kimisi, Fatih diye anar, kimisi Yusuf diye seslenir.  Nasıl ki hayatımızda yer edinen sevdiklerimizi kaybettikten sonra onları özler, yokluklarının nasıl bir kayıp olduğunu anlarız. İşte dava adamları kocaman şehirlerde, milyonlarca insanın içinde yaşarken gariptir, yalnızdır, yürekleri sayısız insanın mesuliyetini ve sorumluluğunu taşır. Onlar; Şikayet edemez, ağlayamaz, anlatamazlar.. Onların dünya yaşamlarında tek arzuları vardır: Rabbinin rızasına mazhar olup rahmetine nail olmaktır. Onların yazılmamış, bilinmeyen kocaman hikâyeleri vardır... -Dava adamları Abdülhamit Sani’nin yalnızlığına terk edilemez. Kaybetmeden onları anlamak, değerlerini bilmek Ahde vefanın gereğidir. Onların yokluğunun zararını en çokta içinde bulundukları toplum yaşar. Arife tarif gerekmez. Her babanın görevlerinden biride evladına dava adamlığını öğretmektir... Arif olan davasını da, dava adamını da tanır. Zira Toprak aldığını bir daha geri vermiyor Vesselam.
YAZARIN DİĞER YAZILARI