?>

YARGIDA HEDEF SÜRE UYGULAMASI

AVUKAT EYÜP DEMİRER

6 yıl önce

Değerli okuyucular; Bu yazımızda sizler ile yargıda hedef süre uygulaması konusundaki görüşlerimizi paylaşacağız. Hatırlanacağı üzere, 2018 yılı adli Yıl açılışında yargıda hedef süre uygulamasına geçilmesi konusu gündeme gelmiş ve bu uygulama ile soruşturma ve davanın ne zaman sonuçlanacağının yargılamanın taraflarınca bilineceği amaçlandığı belirtilmiştir. Adalet Bakanlığımız tarafından yapılan açıklamalarda; -      Yargıda hedef süre ile, her bir dava ve soruşturma için hedef süre öngörerek hedeflenen sürede tamamlanamayan dava ve soruşturmanın hızlandırılması amacı ile çözümler üretilmesini ve bu sayede yargılama ve soruşturma sürelerinin kısaltılmasını amaçlayan bir dava yönetim sistemi olduğunu, Yargıda hedef sürenin; -      Dava ve soruşturmaların ne kadar sürede sonuçlandırılabileceğinin taraflara bildirileceğini, -      Yargılamayı uzatan sorunların tespit edilebileceğini, -      Yargılamaların adil ve daha hızlı sürede sonuçlandırılması için çözümler üretileceğini, -      Bu sayede ise uzun süren yargılamalar nedeni ile hak ihlali yaşanmasının önüne geçilebileceğinin hedeflendiği belirtilmiştir. Dava veya soruşturmalar için öngörülen tamamlanma sürelerin ( hedef süre ) nasıl öğrenileceği hususunda ise; -      Soruşturma aşamasında; İlgili Cumhuriyet Başsavcılığı´na bizzat başvurarak, soruşturma bürosu tarafından verilecek belge ile, -      Ceza davalarında; Sanık, müdafii veya kanuni temsilcisi ise iddianame ekinde gönderilen belge ile, Şikayetçi, mağdur, suçtan zarar gören, malen sorumlu veya vekili var ise duruşma gününü bildiren çağrı kağıdı ile gönderilen hedef süreyi içeren belge ile, -      Hukuk, İdari Yargı ve Vergi Davalarında ise; Davacı veya vekili var ise dava açılır iken tevzi bürosu tarafından UYAP üzerinden tanzim edilerek verilen tevzi formu ile, Davalı veya vekili var ise dava dilekçesi ekinde gönderilecek tevzi formu ile öğrenilecektir.          Bakanlığımızca bu konuda hedeflenen hususlar bu detayda olup, ilerleyen süreçlerde bu uygulamanın hayata geçirilmesi konusunda seyrin nasıl gelişeceğini hep birlikte göreceğiz. Ancak, süre mefhumu konusunda bir kısım kanunlarımızda her ne kadar belirleyici özel düzenlemelere yer verilmiş olsa da süre konusunda beklenen faydanın sağlanamadığı yapılan yargılamalarda önümüze gelmiştir.                    Örneğin, 4857 sayılı İş Kanunumuzda İşe İade davalarında İş Kanunu madde 20 uyarınca feshin geçersizliğine ilişkin dava açmak süresi fesih bildiriminin tebliğinden itibaren 1 ay olarak belirlenmiş olup, 1 aylık yasal süre içerisinde açılan davanın seri yargılama usulü ile 2 ay içerisinde Yerel Mahkemede sonuçlandırılması, Yüksek Mahkemeye başvuru olması durumunda ise 1 ay içerisinde kesin olarak sonuçlandırılması düzenlenmiştir.          Bugüne kadar işe iade davalarında kanunun bu tahdidi  (sınırlandırıcı ) düzenlemelerine rağmen 2 yıla yakın zaman dilimlerinde bu davaların sonuçlandırıldığını görünce özel kanuni düzenlemenin bile varabileceği sonuçlar gözler önünde bu şekilde uygulama kabiliyeti bulmaktadır.          Tabi bir de üst denetim olağan kanun yolları dediğimiz İstinaf ( Bölge Adliye Mahkemeleri inceleme süreçleri ) ve Temyiz ( Yargıtay inceleme süreçleri ) başvurularının oldukça geç nihayet bulması da süre konusunda belki de üzerinde en çok tartışılması gerekli olan hususlar arasında yer almaktadır.          Yine, yargının süre konusunda belirleyici etkeninin sadece kendi iç dinamikleri ( yani Savcılık, Mahkemeler ve Savunma kanadı olarak Avukatlar ) ile değil aynı zamanda başka alanlarda bağlı kaldığı diğer meslek kollarının uzmanlıklarını içeren konularda diğer uzmanlık alanlarına bağlı etkenler ile süre uzamaları da dikkate alınmalıdır. Bu hususu örneklendirecek olur isek; Tıp alanında alınacak kati raporlar, tazminatlara esas maluliyet süreçlerinin tespiti, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı´ nın kesin raporları, mali içeriği bulunan davalarda mali uzmanların sunacağı raporlar ve yine arazi ile imar davalarında dosya kapsamına alınması gerekli olan raporların dosyaya sunulması ve tüm bu yargı dışında faaliyet gösteren ancak uzmanlıklarına ihtiyaç duyulan alanların süre konusuna ilişkin belirleyici olacakları roller de dikkate alınarak süre mefhumu konusunda detaylı bir uygulamaya gidilmelidir.          Diğer şekli ile, vatandaşa soruşturma sürecinin yada dava süreçlerinin ne kadar süreceği konusunda hemen işlemlerin başlangıcında belirleyici süre bildirimi yapılması davanın tarafı olan vatandaşımızda bir kesinlik imiş gibi algı oluşturtacak bu durum da menfi bir kısım algılara yol açabilecektir. Burada yargı meslek mensuplarının karşılaşabileceği zorluklar da hesaba katılarak sürenin genel düzenleyici unsurları içerdiği, ortalama bir seyir üzerinden yola çıkılacağı davasında yargı faaliyet alanı dışında başkaca uzmanlık alanlarının da etkeninin bulunduğu belirtilip açıklanmasının gerekli ve elzem olacağı görüş ve kanaatindeyim. Aksi durum vatandaşımız/ davanın tarafı yada tarafları ile yargı mensupları arasında bir kısım çekişmelere sebebiyet verebilecek olup, tahdidi ( sınırlandırıcı ) değil, tadadi ( düzenleyici ) hükümlere yer verilmesi esası daha fazla katkı sağlayacaktır. Hedef süre uygulaması meslek mensupları nezdinde bu hassasiyetler ile Bakanlığımıza iletilmelidir. Bu uygulamanın yargı meslek mensuplarının tabi ki daha hızlı ve etkin sonuçlar oluşturmak hususunda çaba sarf etmeye sürükleyeceğini beklemekteyiz. Ancak, belirttiğim hususlarda hassasiyet gösterilerek hareket edilmesi beklentilerin karşılanması ve yargıda hedef süre uygulamasının amacına daha sağlıklı ulaşması açısından etkili olacaktır. Katkı sağlaması temennilerim ile kalın sağlıcakla?
YAZARIN DİĞER YAZILARI