?>

Yüce Dağ Başında

Fatma Pekşen

9 ay önce

Yüce dağ başında lâleler susuz             Ana ben cahilim duramam yârsiz             Hem anasız hem babasız hem yârsiz             Ben nasıl duram ki gurbet ellerde?               Yüce dağ başında meskenim yurdum             Kadir Mevlâ’m etsin bizlere yardım             Bir değil beş değil şu benim derdim             Derdime bir çare bulan olmadı                                  Yüce dağ başına çıktım oturdum             Derdim elli idi yüze getirdim             Lokman Hekim gibi cerrah getirdim             Şu benim derdimi bilen olmadı               Yüce dağ başında armut ağacı             Dökülür yaprağı kalır ağacı                Küstürdüm yârimi ayrıldım yârdan             Acep kavuşmanın var mı ilâcı?               Yüce dağ başında kar bölük bölük             Esme seher yeli ciğerim delik             Zati ben olmuşum yaralı geyik             Bir de sen esip de açma yaramı               Yüce dağ başında yayılır kuzu             Yârim gurbet elde unuttu bizi             Esen rüzgâr kokusunu getirir             Bağrıma düşürür kordan bir sızı   Yüce dağ başında biten pıtırak             Ak göğsün göğsümde sarılıp yatak             Bir gün birimizin dileği olur             Günde yüz bin kere Mevlâ’yı tutak               Yüce dağ başında koyun gözetem             Bozulmuş perçemin gel de düzeltem             Beni unutup da gitme gurbete             Eşin yoktur seni kime benzetem               Yüce dağ başından indiremedim             Yönünü yönüme döndüremedim             Bir elimde kalem birinde divit             Ben o yârin aklını kandıramadım               Yüce dağ başından indiremedim             Yüzünü yüzüme döndüremedim             Bir elin kalemde bir elin divit             Ol görüp bir dala konduramadım               Yüce dağ başında lâleler biter             Ateşim yanmadan dumanım tüter             Yârimin verdiği bal bana yeter             Arının verdiği balı nideyim                Yüce dağ başında bir top kar idim             Yel vurdukça ılgıt ılgıt eridim             Evvel gül annemin sevdiği bendim             Şimdi tenhalardan bakan ben oldum   Yüce dağ başında çevrili bostan             İçinde açmış da gülle gülistan             Sen de ümidimi verdin elime                          En sonu bu muydu sevdiğim aslan                         Yüce dağ başında bir kara duman             Dumanın içinde kaldım bir zaman             Soyunup mezara girdiğim zaman             Sızlar kemiklerim yar diye diye               Yüce dağ başında bir ince meşe             Vurdular kalbime topunan şişe             Bir evladım da yok ki derdime düşe             Ben ağlamayam da kimler ağlasın               Yüce dağ başında öten kuş mudur?             Mektubun gelmiyor yollar kış mıdır?             Ben burada yana yana del’oldum             Senin orda kara bağrın taş mıdır?*(4)                         Yüce dağ başında tay eyliyorlar             Aklımı başımdan zay eyliyorlar             Herkes sevdiğini aldı yürüdü             Benim yâri kime pay eyliyorlar? *(5)   Yüce dağ başında yayılan taylar             Var mı benim gibi emeği zaylar             Elâ gözlü yârdan ayrı düştüğüm             Sizde mi duydunuz yıldızlar aylar?               Yüce dağ başında yayılan atlar Yârimin koynuna girmesin yadlar Mezarım üstünde beş karış otlar Bitmeyince gönül yardan ayrılmaz               Yüce dağ başında arzuhal uçtu             Yâr beni koydu da sevdaya düştü             Düşerse düşsün sinem sağ olsun             Sanki kunduramın nalçası düştü   Yüce dağ başında yatan evliya Bir dileğim vardır ulu Mevlâ’ya Gökten uçan kuşlar bizim avluya Bir haber vermeden alma canımı*(6)   Yüce dağ başında harmanın mı var? İpeğin telinden yorganın mı var? Bütün dertleri de yükledin bana             Benim dert çekmeye dermanım mı var? (Neriman Erüç’ten)               Yüce dağ başında kar bölük bölük             Esme seher yeli ciğerim delik             Zati ben olmuşum yaralı geyik             Bir de sen esip de deşme yaramı (Emine Aygün’den)               Yüce dağ başına yağmaz mı dolu?             Eşinden ayrılan olmaz mı deli?             İçimde yanıyor harlı bir ateş             Ben deli değilim, içerim dolu.               Yüce dağ başına çadır kurarım             Çadırın içine kahve açarım             Kahve bulamazsam kenger içerim             Ben de bu ellerden göçer giderim *(7)               “Yüce dağ başında bülbüller öter             Ataşım yanmadan dumanım tüter             Yârimden ayrılmak ölümden beter                         Dön gel koçum dön gel kara yastayım                         Elleri böğründe garip hastayım”             (Kara koçu su başından geri döndürmek için söylenen çoban türkülerinden birinin, Safranbolu varyantı)*(8)               “Yüce dağ başına kar yağmış gibi             Ağarıp duruyor kar belli belli             Endim enginlere seyran eyledim             Al yeşil geyinmiş yar belli belli”                         (Yüce dağ başına kar yağmış gibi/Kangal türküsü)             “Yüce dağ başında turna teleği Yel vurdukça açılıyor yeleği Benim yârim yüce dağlar meleği Gördünüz mü yârim buradan geçti mi?”                         (Yüce dağ başında turna teleği/Şarkışla türküsü) DEVAM YARIN
YAZARIN DİĞER YAZILARI