?>

“ZÜLF-İ YÂRE DOKUNDUK”

“ZÜLF-İ YÂRE DOKUNDUK”

Uğur YILDIRIM

2 yıl önce

-Bıçak kemiğe dayanmadıkça seçilmişler işin ciddiyetini kavrayamıyor. Güzel olanı, alın teri dökülerek hedefine ulaşmış projeleri yazmak, hakkı sahibine teslim etmek bir yazarın meslek etiğine ve kendisine olan saygısı gereğidir. Fakat durumun vehametini görmemekte ısrar edenlere de anlayacağı dilden yazmak onurlu her kalemin görevidir. -Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş; Neyi arıyorsan o’sun sen. Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin. Can arıyorsan cansın sen… Bizim gayemizde Zülfü yari uyandırmak… -‪Bir Twitter hesabından, iki eşcinsel erkeğin bir gemide davetlilerin eşliğinde sözde evlilik ve balayı görüntülerini sergileyen birbirine sarılmış gözgöze dans eden bir video görüntüsü paylaşılıyor. Bu video sosyal medya ağlarında; özellikle tiktok’ta, yüzbinlerce izlenme rekoru kırıyor. Toplumun, gençliğin, İslam ahlakının temel ahlak ve inanışlarını, yaratılışın gayesini dinamitleyen bu rezilliğe muhalefet mi dur diyecek. Sosyal medya yasası derin dondurucuda kime hizmet ediyor. -“İstanbul sözleşmesi” hatasından daha yeni dönülmüşken, toplumun ahlakını sabote eden bu eş cinsel evliliklerin toplumun gündemine oturması ve gençliğin özendirilmesi kabul edilemez. Bunun sorumluları hesabını vermeli… -Sonra birileri çıkıyor “Z kuşağının” ahlaki ve milli değerleri yok diye eleştiriyor. İflas eden ahlaktan, dip yapan insanlıktan şikayet edip duruyor. Sen bu ülkede ahlaksızlığa ses çıkarmazsan,  LGBT’ye yol verip eylemlerine, toplumun ve İslam’ın değerlerine karşı sapkınlığı özendiren ilişkilere izin verirsen toplumun güvenini ve desteğini kaybedersin. -Eğitim ve adalet sistemi çökmüş bir ülkede gençler yolunuda sapıtır, cinsiyetinide değiştirir, ahlakta çöker, dinsizlikte baş gösterir. -Kimse kusura bakmasın ! Hala nerede hata yaptık, bize destek verenler neden desteğini geri çekiyor diye özeleştiri yapılmıyor. Bu ülkede Cumhurbaşkanı ve Dr. D. Bahçeli dışında ülkesini, milletini ve vatanını dert edinen kişi sayısı iki elin parmak sayısını geçmez. Seksen yılda olmayan hizmeti yapan iktidarında alternatifi olmamasına rağmen, muhalefete itimat olmamasına rağmen toplumun sabrı bu kadar zorlanamaz. -Eğriye eğri, doğruya doğru ! Bu gidişatın sonu hayırla neticelenmeyecek bir yola çıkıyor… -Gemi kazan dairesinden su alıyor; lakin makina dairesi gaflet uykusunda. Geminin kaptan’ı ummanları aşmaya çalışırken, gemisini fırtınaya karşı yol aldırıp, azgın dalgalara karşı dümenini sımsıkı tutmaya çalışırken kazan dairesi uyuyor. -Bürokrasinin çarklarını döndüren dişlilerin arasına 1980’li ve 2000’li yılların bürokratları sıkışmış. -Yine bir diğer mesele; 3600 Ek gösterge çalışmasındaki adaletsizlik: Öğretmen, polis, hemşire ve diyanetin lisans mezunu imamları dışında kimse mutlu değil. Hani tüm kamu personeli eşit ve adaletli bir şekilde kucaklanacaktı ? Şayet 3600 Ek göstergede kriter memurların eğitim ve ihtisası ise en az öğretmen, hemşire, polis ve imamlar kadar lisans mezunu, yüksek lisans mezunu olan memurlar neden aynı derece ve kadro ile taltif edilmiyor. Kamu personeli içinde giderek yapılan bu ayrıştırmalar zabıta, itfaiye başta olmak üzere kamu çalışanların iş barışına, eşit işe eşit ücret anlayışına zarar verecek. Dağ fare doğurmuştur. EYT’de durum farklı olmayacak gibi duruyor. -Cumhuriyet tarihinde yapılamayan ve hayal edilemeyen hizmetlerin akibeti mâlesef son yıllarda bürokrasinin ve iş güzâr seçilmişlerin elinde inanırlığı ve sürdürülebilirliği olmayan bir anlayışa teslim edilmiş. Hemşehricilik ve adam kayırmacılık zirve yapmış, liyakat dondurulmuş durumda. Ömer’lerin boğulduğu, davası için bedel ödeyenlerin aidiyetinin katledildiği, “ene” duygusunun öne çıktığı, mevki kaptırmama korkusuna dönüştüğü ölüm katılığı ile bilinen “rigor mortis” dönemine giriliyor. Allah bir gününü bir gününe eşit geçirmeden çalışan ülkenin Başkanına ve onun yol arkadaşı Devlet Bahçeli beye yardım etsin.
YAZARIN DİĞER YAZILARI