Gökhan KARA /
Cerebral Palsy çocuklukta görülen en yaygın engellilik halidir. Doğum öncesinde, sırasında veya sonrasında 3 yaşa kadar beyne veya beyinciğe zarar veren herhangi bir olayda, hareket işlev alanlarının hasar görmesinden dolayı oluşan ve hareketi etkileyen kalıcı bir durumdur. Türkiye’deise her sekiz saatte, 1 Cerebral Palsy’li bir bebek dünyaya gelmektedir.
Sivas Devlet Tiyatrosu Basın Danışmanı, Gazeteci ve İnsan Hakları Savunucusu kendisi de doğuştan Cerebral Palsy yani beyin felci olan Umut Koşan, Dünya Cerebral Palsy İnisiyatifi’nin en önemli görevlerinden biri olan Dünya Cerebral Palsy Günü Komitesi üyeliğine Türkiye’den seçilen tek isim olmuştu. Bu konuda birçok etkinliğe imza atan Koşan, şimdi ise Türkiye bir ilke imza atarak CP Bilgilendirme Bürosunu Sivas’ta açmaya hazırlanıyor.
CP Bilgilendirme Bürosu Türkiye’de İlk
Koşan, Bugüne kadar beyin felci üzerinde gelişmelerin sınırlı çevrelere ulaştığını ancak bundan sonra beyin felci farkındalığını artırmak ve çözümler bulunmasını sağlamak için çalışmalar yürütüleceğini belirterek “Dünya Cerebral Palsy Günü Komitesi üyeliğine seçildiğimden bugüne birçok etkinliğe imza atarak Sivas’ı temsil etmeye çalıştım. Gördüğüm şudur ki; Türkiye engelli kavramını bilmediği gibi CP’nin anlamını da bilmiyor. Biz bu çalışmalar sonucu hem engelli kavramını doğru anlatmaya hem de CP hastalığı hakkında farkındalık yaratmaya çalıştık. Önemle vurgulamak gerekirse Cerepral Palsy’lik durum bakımında engellilik tanımı altında yer alıyor. Diğer yandan çok ciddi ve önemli beyinsel hastalıktır. Türkiye’de bir ilki deneyeceğiz, artık değişen dünyada çok çeşitli yöntemler ve deneyimler ortaya çıkıyor. Bu yenilikten ülkemizin geri kalmaması için ve en önemlisi ilk yapanlardan birisi olması için CP Bilgilendirme Merkezi kuracağız’’ dedi.
Merkez hakkında bilgilendirmelerde bulunan Koşan, “Bu bir dernek olmayacak, mevcut CP üzerinde çalışan derneklerin itibar noktası olacak. Sadece derneklerle sınırlı kalmayacak Bursa’da bulunan CP çocuk hastanesinin de irtibat noktası olacak. Daha sonra CP üzerinde çalışan doktorlarında irtibat noktası olacak. CP teşhisi konulan bir hasta bize ulaştığında ona tüm STK’ların faaliyetlerini sunacağız. Bütün doktorların yaptığı çalışmaları sunup tercihleri ona bırakacağız. Bunun için Sosyal çalışmacılardan ve uzmanlardan destek alacağız. Kafamıza göre bir iş yapmayacağız. Bunun yanında küçük çaplı bir kütüphane yaparak sık sık bilgilendirmelerde ve çalışmalarda bulunacağız’’ şeklinde konuştu.
Engelli Hakları İnsan Haklarından Ayrılamaz
Koşan, “Engelliliğin tanımı, bir hastalık veya bir özellik sıfatı değildir. Engellilik bir durum tanımıdır. Engellilik tanımının en önemli temeli, erişim kısıtlamasıdır. Yani, bir birey sağlık hakkına, eğitim hakkına veya günlük yaşamındaki pratik çözümlere bedensel, zihinsel ve ruhsal yapısından dolayı erişemiyorsa, bu kişi yasalara göre engellidir. Dolayısıyla bireyin insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilmesi için, temel ihtiyaçlarının karşılanmasında bedensel, zihinsel ve ruhsal durumu bir fark yaratmamalıdır. Bu nedenle, engelli hakları mücadelesi, aynı zamanda insan hakları savunuculuğudur. Türkiye’nin sosyal yapısında engellilere karşı gösterilen tutum ve davranışlara baktığımız zaman, engellilerin yaşadığı mevcut sorunlara kalıcı çözümler bulunamamasının sebebi budur. Engellilerin yaşadığı sağlık sorunu, hasta hakları bakımından hiç ele alınmamıştır. Engellilerin yaşadığı eğitim sıkıntısı, hiç anayasanın eğitim eşitliğini zorunlu kılan maddelerinin ihlali olarak ele alınmamıştır. Bu örnekleri çoğaltmak ne yazık ki mümkündür” dedi.
Tek Sorumlu Yasa Koyucu Değil
Bu sorunda suçu sadece yasa koyuculara yüklemenin işin kolayına kaçmak olacağını söyleyen Koşan, “Yasa koyucunun bireyin temel hak ve özgürlüklerini garanti altına alma zorunluluğu olduğu kadar, bireyin ve bireyi temsil eden örgütlerin, hakları için yasa koyucuyu uyarması da bir gerçekliktir. Demek istediğim şudur: Eğer özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde, engelli çocukların eğitimi seans ücretine tabi tutulmuşsa ve buna görevi eğitim haklarını savunmak olan sendika, dernek, oda gibi kuruluşlar sessiz kalıyorsa burada bir sorun var demektir. Eğer engellilerin istihdam konusunu ucuz söylemlerle geçiştiriyor buna karşılık açlık sınırı araştırmalarında sesini işçinin sesi olarak çıkartan sendikalar kaç üyesinin aile bireylerinin durumu nedeniyle vergi muafiyetine tabii olduğunu bilmiyorsa ve bu konuyu dile getirmiyorsa bu da çok açık bir görmezden geliş söz konusudur” ifadelerini kullandı.
Editor : Haberpanelim