Arife DEFNE ARSLAN
Nöroloji Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Özlem Kayım Yıldız, halk arasında felç olarak da bilinen inmenin, beyni besleyen damarlarda kan akımının kesilmesi veya bu damarlarda yırtılma sonucu geliştiğini ifade ederek, beyin damarlarının tıkanması ya da kan akımının azalması, beyin dokusuna yeterli oksijen ve besin maddelerinin temin edilememesine, bunun sonucunda beyin hücrelerinin ölümüne yol açtığını anlattı.
Dr. Yıldız, “İnme, tüm dünyada kalp hastalıkları ve kanserden sonra üçüncü sırada gelen ölüm nedenidir. Her yıl 17 milyon insan inme geçirmekte ve bunların 6 milyonu hayatını kaybetmektedir. Ayrıca inme, yarattığı beyin fonksiyonları kaybı nedeniyle engelliliğin en başta gelen nedenlerindendir. İnme geçiren hastalar zihinsel işlevlerde kayıp, konuşma ve anlama güçlüğü, kol ve bacaklarda güç kaybı, yürüme güçlüğü, yatağa bağımlı olma gibi uzun dönem engellilik yaratan sorunlarla karşı karşıya kalırlar.” dedi.
En sık karşılaşılan inme belirtilerinin vücudun tek tarafında, kol veya bacakta güç kaybı, hissizlik, yüzde kayma, konuşma ve anlama bozukluğu, peltek konuşma, bilinç ve denge bozukluğu, yutma bozukluğu, görme kaybı, çift görme ve ani gelişen şiddetli baş ağrısı olduğunu kaydeden Yıldız, “Bu belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmeden 112 aranmalıdır. Evde hastaya herhangi bir ilaç veya yiyecek verilmemelidir. Halk arasında yaygın biçimde inanılanın aksine hastanın başını soğuk suyla yıkamanın herhangi bir yararı yoktur. İnme hastasının tedavisi 112 ambulanslarında başlar, 112 görevlileri inme hastasının en hızlı tedavi edilebileceği merkeze transferini ve gidilen merkezin hazırlıklı olmasını sağlar. İnme belirtileri bir süre devam edip düzelse bile hastanın 112 ambulansı ile hastaneye nakli önemli ve gereklidir.” şeklinde konuştu.
İnme tedavisinde zamanın önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, “Hasta ne kadar erken tedavi edilirse tedavinin başarı oranı da o ölçüde yüksektir. Tedavide amaç tıkalı damarın açılması ve beyine kan akımının sağlanmasıdır. Bunun için ilk 4,5 saatte damar yolundan trombolitik denen pıhtı çözücü ilaç verilebilir. Her ne kadar tedavinin üst sınırı 4,5 saat olsa da ne kadar erken verilirse başarı şansı o kadar artar. İlk 6 saatte ve uygun hastalarda ilk 24 saate kadar anjio ile tıkalı damarın açılması mümkündür. Bu yöntemde atardamar içerisine girilerek pıhtı çıkarılır. Tedavinin başarı şansı yüksektir.” ifadelerini kullandı.
Editor : Haberpanelim