Neslihan Koç
Burada konuşan Saadet Partisi Sivas İl Başkanı Mehmet Zahit Tokgöz’ün konuşması şu şekilde; “Filistin Devleti bağımsız bir devlettir, Başkenti Kudüs’tür ve Gazze Filistin Devleti’nin bir şehridir. 1947 yılından bugüne İsrail sözde Devlet yetkilerinin verdiği talimatlar doğrultusunda, Filistin topraklarının büyük bir bölümünü işgal etmiş, yine sistematik katliamlarla yüz binlerce Filistinliyi öldürmüştür. Özellikle Gazze’de İsrail tarafından 16 yıldır devam eden kuşatma sonucu tüm insanlığın gözü önünde masum kadınlar, çocuklar ve yaşlılar başta olmak üzere iki buçuk milyon insan gıda, su, ilaç, tıbbi gereçler, akaryakıt ve enerji kaynakları gibi temel ihtiyaçlardan mahrum bırakılmış, bölge adeta ablukaya alınarak açık hava hapishanesine çevrilmiştir. İsrail güvenlik güçlerinin ve illegal yerleşimcilerin Filistinlilere uyguladığı baskı, zulüm, yargısız infazlar, can ve mal tehditleri Filistin halkının insanca yaşama çabasını akamete uğratmış, 7 Ekim 2023 tarihinde ağır ambargo ve abluka altındaki Gazze'den meşru müdafaa kapsamında kendi topraklarına dönebilmek ve ablukadan kurtulabilmek amacıyla İsrail'in işgal ettiği bölgelere başlatılan operasyona karşılık İsrail Devleti, uyguladığı ablukayı artırmakla kalmamış, İnsanlığa Karşı Suçların en ağırlarını masum sivillere, çocuklara ve kadınlara karşı işlemiştir.
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana, İsrail Devleti'nin Filistin halkına yönelik sürdürdüğü hava saldırılarının Gazze'de neden olduğu şiddetli yıkım çok sayıda çocuk ve sivilin öldürülmesi, Gazze'deki elektrik akımının kesilmesi, su vanalarının kapatılması, gıda su, ilaç ve her türlü zorunlu ihtiyacın girişinin engellenmesi şeklindeki uluslararası hukuka aykırı tam abluka İsrail'in SOYKIRIM amacının en büyük göstergesidir.
Nitekim İsrail'in 10-11 Ekim 2023 tarihlerinde, sivil yerleşimlerde kullanılması uluslararası hukuka göre suç teşkil beyaz fosfor içeren bombalar ile Gazze şehrinin bombalanması, büyük çoğunluğu çocuklardan ve kadınlardan oluşan Gazze halkına yönelik SOYKIRIM gayesiyle yapılmış saldırılardır.
Uluslararası haber ajanslarının tamamında yer alan, Filistin Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere Filistinli yetkililerin ve bölgedeki haber ajanslarının yazılı ve görsel bildirimlerine göre, 18 gündür devam eden İsrail Devleti'nin insanlık dışı saldırıları sonucu öldürülen canların 1500'den fazlası ne yazık ki çocuklardır. Filistin'deki masum insanlar acılarını yaşayamadan, paylaşamadan başta Batı Şeria ve Kudüs olmak üzere çocuk katili devlet sıfatını alan İsrail'in haksız tutuklamalarına ve işkence eylemlerine maruz kalmışlardır.
13 gün önceki rakamlara göre;
İsrail güçleri, tarafından 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren işgal altındaki Batı Şeria'da düzenlediği saldırılarda 3 bin 785 kişi hayatını kaybetmiştir. 3.785 kişiden 1524'ünün çocuk 1000'inin ise kadın ve diğerlerinin de masum sivillerden olduğu anlaşılmaktadır.
Yine İsrail'in saldırılarında yaralanan kişi sayısının 12 bin 493 olduğunu yaralılardan 3 bin 983'ünün çocuk, 3 bin 300'ünün ise kadın olduğunu anlaşılmaktadır.
Soykırım, İnsanlığa Karşı Suçları, Savaş ve Saldırı Suçlarını oluşturan bu saldırılarda doğrudan sivillerin hedef alınması yönünde, başta şüpheliler olmak üzere İsrailli yetkililer tarafından açıkça, acımasızca, insani değerlerden uzak açıklamalarda bulunulması, yazılı ve görsel yayın organlarında bu duruma yer verilmesi yaşanan vahametini gözler önüne sermiştir.
Ayrıca İsrail tarafından Gazze’ye yönelik yapılan saldırılarda Türk Vatandaşları da hayatını kaybetmiştir. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, İsrail ve Filistin'de yaşanan çatışmalarda, çifte vatandaşlığı bulunan bir Türk vatandaşı yaşamını yitirmiştir. Dış İşleri Bakanlığından alınacak bilgilerden İsrail’in Gazze ye yönelik saldırılarında ölen Türk vatandaşlarının bilgisinin sorulmasını ayrıca talep etmekteyiz
Şüphelilerin En Acımasız, İnsanlık Dışı Eylemleri Binlerce Sivilin, Çocuğun ve Kadının Sadece ve Sadece Tedavi Amacıyla Bulunduğu Hastanelere Yönelik Bombalamaları Olmuştur.
Tüm dünya İsrail tarafından işlenen insanlık suçlarını izlerken suçlarının yaptırımsız kalacağından emin olan İsrail 17 Ekim 2023 günü insanlık tarihinin en karanlık, vicdan sızlatan eylemlerinden birine imza atmış, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan ve bu insanların bombalanmayacağı düşüncesi ile sığındıkları hastaneyi bombalamak suretiyle henüz tam rakam belli olmasa da çoğu çocuklardan oluşan 1.000’den fazla insanın ölümü ve binlerce insanların yaralanmasına sebebiyet vermiştir.
İsrail in sürdürdüğü hava saldırılarının, bombardımanlarının en vahşisi Filistin'deki hastanelere olmuştur. Bu saldırılar sonucu Beyt Hanun Hastanesi çalışamaz hale getirilmiş, El Şifa Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım ünitesi büyük zarar görmüştür.
Şüpheliler, ne annelerin ne de bebeklerin yaşamasına izin vermeyecek kadar gözü dönmüş bir şekilde saldırılarını ağırlaştırmış, 17 Ekim 2023 Salı günü El-Ehli Baptist Hastanesi'ne bomba saldırısı düzenleyerek çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden yaklaşık 1.000 sivili öldürmüşlerdir.
Medyada, gün boyu birçok kişinin cansız bedeni görüntülenirken Filistin Sivil Savunma Sözcüsü Mahmud Basal saldırı sonrası yaptığı açıklamada, "Hastane katliamı tarihimizde eşi benzeri olmayan bir olaydır. Geçmiş savaşlarda ve günlerde trajedilere tanık olsak da, bu gece yaşananlar her anlamıyla soykırımdır. Suskunum." ifadesini kullanarak dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu vahşetin boyutunu ortaya koymuştur.
Filistin Devleti topraklarını işgal eden İsrail 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren Gazze bölgesinde bulunan birçok Hastaneye bombalı saldırıda bulunmuştur. İsrail Devletinin sivillerin tedavi gördüğü hastanelere yönelik bu eylemleri, Türkiye Cumhuriyetinin de taraf olduğu HARP ZAMANINDA SİVİLLERİN KORUNMASINA İLİŞKİN 1949 CENEVRE SÖZLEŞMESİNİN HASTANELERİN KORUNMASINI DÜZENLEYELEN 18. MADDESİNİ ve HASTANE PERSONELİNİN KORUNMASINI DÜZENLEYEN 20. MADDESİNİ AÇIKÇA İHLAL ETMİŞTİR.
Söz konusu saldırılarda onlarca Hastane binaları kullanılamaz hale geldiği gibi saldırıya uğrayan hastanelerde görev yapan doktor, hemşire, ebe, hastane çalışanı öldüğü gibi onlarca hastane çalışanı da vefat etmiştir.
Uluslararası toplumun tüm baskılarına rağmen bu tutumundan vazgeçmeyen İsrail 30 günden fazla bir süredir Gazze halkını açlık ve sefalete mahkûm etmiştir. İsrail Savunma Bakanı kendi x hesabından yapmış olduğu açıklamada “Gazze’ye insani yardım değil, patlayıcı girecek. Hamas elindeki rehineleri serbest bırakmadığı sürece Gazze'ye girmesi gereken tek şey, bir gram insani yardım değil, Hava Kuvvetleri'nden gelen yüzlerce ton patlayıcıdır.” diyerek Gazze halkını topyekûn ölüme mahkûm etme amacıyla hareket ettiklerini ikrar etmiştir.
İsrail tüm bu savaş suçlarını işlerken havadan ve karadan yaptığı bombalama eylemlerinde kimyasal silah olarak kabul edilen ve savaşan unsurlara karşı dahi kullanılması yasak olan fosfor bombası kullanmak suretiyle açık ve inkâr edilemez bir savaş suçu işlemiştir.
7 Ekim 2023 günüden suç duyurusu dilekçemizi savcılığa sunduğumuz ana kadar İsrail tarafından Filistin halkına karşı açık bir soykırım yürütülmekte ve insanlığa karşı suçlar işlenmektedir. Söz konusu eylemler Cenevre Sözleşmesi ve eki protokoller gereği açıkça savaş suçu niteliğindedir.
Tüm bu uluslararası sözleşmelere rağmen İsrail Filistin halkını topyekûn yok etme ve özellikle Gazze şeridinden sivil halkı sürgün etme gayesi ile doğrudan sivil insanları, özellikle çocukları hedef almak suretiyle Gazze halkına karşı açık bir soykırıma girişmiştir.
Sivil halkın elektrik, su ve gazının kesilerek insani yardım koridorunun dahi kapatılmış olması topyekûn bir ölüm hedefi ile hareket ettiğinin açık göstergesidir. Savaşın masumları çocukların açık hedef haline getirilmesi ve tüm Filistin halkına yönelik kullanılan “insansı hayvanlar” sözü dahi söz konusu suçu işleyen şüphelilerin amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.
Türk Ceza Kanunu 13. maddesinin birinci fıkrasında “İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçların vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır.” denilerek yer ve zaman olgusundan bağımsız olarak belirli suçların Türkiye’de soruşturulması ve faillerin cezalandırılması hükme bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun “Soykırım” başlıklı 76. maddesinde “Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur.” denilmektedir.
Bu madde kapsamında “Kasten öldürme”, “Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme”, “Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması” suçları soykırım suçu olarak tanımlanmıştır.
Yine TCK’nın “İnsanlığa Karşı Suçlar” başlıklı 77. maddesinde “Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur.” denilmektedir. Bu maddedeki amaç doğrultusunda “Kasten öldürme”, “Kasten yaralama” suçlarının işlenmesi insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmiştir.
Yaptığımız araştırmalarda bazı çifte vatandaşlık sahibi Türk vatandaşlarının 7 Ekim ve sonraki tarihlerde İsrail’de askerlik yapmak amacıyla ülkelerine gittikleri, sosyal medya hesaplarından işlenen insanlık suçlarına ortak olduklarına dair açıklama ve paylaşımlar yaptıkları tespit edilmiştir. Suça iştirak eden aynı zamanda Türk vatandaşı olan bu kişilerin savcılığımızca tespit edilerek şüpheli sıfatıyla dosyaya dâhil edilmesini de ayrıca talep ettik.
Özet olarak az önce izah ettiğimiz sebeplerle;
7 Ekim 2023 tarihinden bugüne kadar ve daha önceki tarihlerde dilekçemizde zikredilen eylemleri gerçekleştiren ve tarafımızca bir kısmı tespit edilebilen tüm şüpheliler hakkında gerekli tahkikat ve soruşturmanın yapılarak ilgili suçlar ve resen tespit olunacak başkaca suçlar sebebiyle haklarında kamu davasının açılmasını, söz konusu suçların işlenmesinde yetki ve sorumluluğu olan ve emir komuta zinciri içerisinde doğrudan suça iştirak eden diğer faillerin de tespiti ile şüpheli sıfatı ile soruşturma dosyasına dâhil edilmesini, sosyal medya hesaplarından İsrail’in işlediği suçlara ortak olduğunu ilan eden Türk vatandaşı şüpheliler hakkında doğrudan soruşturma başlatılarak haklarında kamu davası açılmasını ve ayrıca şüpheliler ile aynı pozisyonda bulunan diğer şüphelilerin İçişleri Bakanlığı, emniyet ve istihbarat birimleri ve Dış İşleri Bakanlığı’ndan sorularak isimlerinin tespiti ile haklarında kamu davası açılmasını, talep ettik.
Editor : Haber Merkezi