Gündem

Çağın Büyük Tehlikesi,Köleleşiyoruz

Diyetisyen Hilal Demirgil çağımızın büyük tehlikesi olan Fast-Food İmparatorluğunun Zihniyeti “Mcdonaldlaşma”  hakkında önemli bilgiler vererek, bu sistemin insanları köleleştirerek kendi kültürlerinden uzaklaştırdığını, çocukları bağımlı hale getirdiğini ve mikrobiyotayı etkilediğini söyledi.

02-11-2023 12:49
SİVAS

Demet KARAKUŞ

Fast-Food özellikle çocuklar ve ergenler tarafından oldukça rağbet görmektedir. Pekte sağlıklı olmadığı bilinen bu besinlerin, sıkça tüketilmesinin arka planı oldukça ilginç. İnsanları bağımlı hale getirerek kendi kültürlerinden uzaklaştırıp adeta köleleştirdiği Mcdonaldlaşma Sistemini, Diyetisyen Hilal Demirgil anlattı.  Sivas’ta kendi özel kliniğinde hizmet veren Demirgil, sistemi ve Mikrobiyota hakkında önemli açıklamalarda bulunarak, ebeveynlere çeşitli önerilerde bulundu.

MCDONALD İSMİ KENDİ GÜCÜNÜN YÜKSEKTE OLDUĞUNU GÖSTERİYOR

Konuyla ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Hilal Demirgil ‘’ Bizim çağımızın en büyük problemlerinden biri olan McDonaldlaşma dediğimiz fast food imparatorluğundan bahsedeceğiz. Sisteme baktığımız da giriş anından itibaren modern bir alana girmiş oluyorsunuz. Burada hem ışıklandırma hem renklendirme olarak bulunan mekanda kendinizi rahat hissediyorsunuz.  Ama sistem olarak baktığınız takdirde burada ki McDonald isminin kullanılması bile onların kendi gücünün ne kadar yüksekte olduğunu gösteriyor. Çünkü nasıl Türkiye’ de bazı isimler çok yüksek güçlük gösteriyorsa Amerika’da Donald ismi bu anlamda kullanılıyor. Mesela Donald Duck, Donald Amca gibi. Aslında McDonald’ı kuran Kroc kardeşler kendi soyadlarını da kullanabilirlerdi ama sistemsel olarak Donald isminin daha fazla gelir getireceğini düşünerek Donald ismiyle başlıyorlar. Devamında sisteme girdiğiniz taktirde bizim kendi kültürümüz de restorana gittiğinizde garsonlar size hizmet ederken fast food imparatorluğunda kendi kendinize yeme içme kısmını yapıyorsunuz yani burada self servise girmiş oluyoruz. Aslında sistem kendi personeline vermesi gereken maaşı kısıyor ve bu maaştaki yapılması gereken işlemi müşteriye yaptırıyor’’ dedi.

KENDİ SİSTEMLERİNE ORTAK EDİYORLAR

Demirgil, insanları kendi kültürlerindeymiş gibi hissettirip kendi sistemlerine ortak  ettiklerini belirterek,“20 dakika oturabileceğimiz süre kadar orada bekliyoruz mesela oturduğumuz mekanlar ona göre dizayn edilmiş kare şeklinde masalar duvara yaslanmış masalar sizin tek başınıza yemek yemenize teşvik ediyor. Ama bizim kültürümüz de aile birlikte sofra başında sohbet ederek yemek yeme sistemi vardır.  Sandalyeler çok rahatsızdır hemen yemeğini ye kalk git başka müşteri gelsin sistemiyle ilerler. Sizi aslında kendi kültürünüzdeymiş gibi gösterip kendi sistemlerine ortak ediyorlar. Yiyecekler hamburger, pizza ya da donald şeklinde olan tatlılar hep elle yemek yeme kısmına hazırlanmıştır. Çatal, bıçak kullanılmaz. Çatal, bıçak kullanılmamasının sebebi çevreciyiz şeklinde gösteriyorlar bunu aslında ilkelleştirmiş oluyorlar’’ şeklinde konuştu.

NE YERSEK BEYNİMİZDE ONDAN ETKİLENİYOR

Diyetisyen Demirgil, bu besinlerin bireylerin mikrobiyotalarını etkileyerek bağımlı hale getirdiğini söyleyerek, “Ne yerseniz osunuz dediğimiz bir literatüre girmiş cümlemiz mevcut. Bu mikrobiyota dediğimiz alanla alakalı. Mikrobiyota şu demek vücudunuzda ki bakterilerin yaşadığı alan. Bakteri dediğimiz de halk arasında sadece mikrop hastalık yapıcı etki olarak algılanıyor. Ama bizde ki bakteri aslında bu anlamda değil çünkü bu vücudumuz da 10 trilyon kadar kendi hücremiz varken 100 trilyon kadar bakteri vardır. Bu bakteriler bizim vücudumuza hükmedebilir mi evet hükmedebiliyor. Nasıl hükmede biliyor en fazla bağırsaklarda bulunuyor. Bağırsaklarda bulunduğu için beyin bağırsak aksı dediğimiz çift yönlü bir sistem içerisindeler. Bağırsaklar da ne yersek beynimizde ondan etkileniyor ne düşünürsek bağırsaklarda ondan etkileniyor. Bu besinlerin içerisinde Monosodyum Glütamat dediğimiz Çin tuzu var. Ayrıyeten ne kadar yüksek yağ yüksek şeker tüketirseniz bir yiyecekte o yiyecek size bağımlılık yapar çünkü bağırsaklar da yüksek şeker seven yüksek yağ seven bakteri sayısı artar bunlar sağlıksız bakterilerdir.  Bizim vücudumuzda olumsuz anlamda etkilenir. Bu yüzden hem psikolojik olarak o sistem zaten kendinizi köleleştirmeye yetiyor hem de fiziksel anlamda bakterileriniz size onu yemeye itiyor. Çünkü ne kadar sağlıklı şey tüketirsek sağlıklı bakteri sayısı artar biz bunlara probiyotikler diyoruz. Ne kadar sağlıksız madde tüketirsek te sağlıksız maddeleri seven bakteri sayısı artar’’ diye konuştu.

ÇEŞİTLİ HASTALIKLARA NEDEN OLUYOR

Hilal Demirgil, bu besinlerin çeşitleri hastalıkları sebep olduğunu anlatarak, “Sistemde arka plana baktığımız takdirde o yiyecekleri ne kadar fazla tüketirsek kazançları o kadar artar. Sistemin içerisine baktığımız da hep büyük seçim tarzında size alternatifler sunar fiyat anlamın da sanki daha ucuzmuş ama daha fazla yiyormuşsunuz gibi gösterir ama miktara baktığımızda öyle bir doğru orantı mevcut değil. Sadece sizi kendilerine bağlayıp ticari amaç güdüyor. İnsan olarak değil para olarak bakmış oluyorlar. Hem bağlılık oluşturduğu için vücutta sağlıksız bakteri sayısı artıyor arttığı içinde beyinde çift yönlü etki var. Aslına beynimizin işlem fonksiyonunu yavaşlatmış oluyor aynı zamanda tabi ki obeziteyi tetiklemiş oluyor çünkü vücudun yağ dokusu artmış oluyor obezitenin devamın da diyabet dediğimiz bizim şeker hastalığı olarak adlandırdığımız hastalık. Önceden her 3 kişiden Birindeyken şuan her 3 kişinin ikisinde diyabet çıkmış oluyor. Diyabet devamında depresyona sebep oluyor. Çünkü vücudun D vitamini dediğimiz yan hücrelerinin oluşturduğu vitamini ’de azaltmış olduğu için biz sadece güneşten alabiliyoruz ama yan hücreler arttığı zaman D vitamini etkisi de azalmış oluyor. Bu yüzden D vitamini depresyonla ilişkili olduğu için depresyona girmiş oluyoruz’ diye konuştu.

ÇOCUKLAR KENDİLERİNİ KÖLELEŞTİRİYOR

Bu sistemden nasıl korunulması gerektiğinden bahseden Demirgil, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “ Bizim toplumumuz da tencere yemekleri vardır vücudun gerekli olan maddelerini almış oluruz.  Vitaminler, mineraller, marbonhidratları tencere yemeklerinden alabiliriz. Fast- food anlamında aldığımız yiyecekleri vücut zaten rahat bir şekilde sindiremediği için emme kısmın da sağlıklı bir madde almaz. Ev yemekleri yememiz gerekiyor. Bizim ergen dediğimiz kesimi buraya itmemek için onların sevdiği tarz da yiyecekleri oluşturabiliriz. Yani hamburger seviyorsa evde hamburger hazırlayabiliriz. Kendi etimizden kendi yaptığımız ekmekten pizza seviyorsa kendi ekmeğimizden pizza üzerine sağlıklı olan sebzeleri ekleyerek. Evde pişen yiyecekleri yedirdiğimiz takdirde hem sağlıkları korunmuş oluyor hem psikolojik anlamda sizi sevdiğiniz arkadaştan sosyal ortamdan ayırmıyor. Sağlıktan bahsediyoruz Dünya Sağlık Örgütü sağlık terimin de zihinsel, fiziksel ve ruhsal anlamda iyilik olma haline sağlık diyoruz. Bunlardan her hangi bir tanesi eksik ise sağlıklı olmuş oluyoruz. Bizim çağımızın tehlikesi dediğimiz Fast-food imparatorluğuna çocuklarımızı uzak tutmak için ailelerin kesinlikle oraya gitmemen gerekiyor cümlesini kurmaması lazım. Bu sistemin yanlışlarını göstermesi lazım çocuklar kendilerini köleleştirdiklerinin farkına varsın ve kendilerinin aldığı kararlarıyla gitmemeleri gerektiğini görsünler. Tabi ki tüketilebilir canları istediğinde sosyal çevreden uzak kalmamak için tüketilebilir ama oranın siteminin farkına vararak tükettiklerinde oraya bağımlı olmuş olmuyorlar. Bu tehlikeden uzak durmak için ev yemeklerine, ailecek sofrada oturulup sohbet edilecek hazırlanmış ortamlarda çocuklarımızın beslenmeyle olan ilişkimizi düzenlediğimiz de çocuklarımızı bu tehlikeden uzak tutmuş olacağız.’’

 

sivas son dakika  sivas ekspres, ekspres.com ekspres haberler ekspres son dakika

 


Editor : Haber Merkezi
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ziya Soybayraktar 1 yıl önce
Çok doğru bir konuda uyarı yapmış Diyetisyen hanım.Zira Fast food ile Mc donalds Amerikan küültürünü yerleştiriyorlar.
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER