Haber Merkezi
Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, Türkiye'de yeni doğan her 3 bin bebekten birinde tespit ediliyor. 2015 yılından bu yana bebeklerde yapılan topuk taraması, erken teşhis için önemli bir araç haline geldi. Erken teşhisin ardından yapılan ter testiyle hastalığın kesin tanısı konuluyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde uygulanan ter testi, özellikle deprem bölgesindeki vatandaşlara büyük kolaylık sağlıyor. Dr. Hüseyin Arslan, hastalığın tanı ve tedavi süreci hakkında bilgi verdi.
"KİSTİK FİBROZİS GENETİK BİR HASTALIK”
Dr. Arslan, kistik fibrozisin genetik bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı olmadığını vurgulayarak, "Çocuk göğüs hastalıklarından biri olan kistik fibroz için burada ter testi yapıyoruz. Kistik fibrozis, anne ve babadan genetik olarak geçen bir hastalıktır, bulaşıcı değildir. Türk toplumunda her 3 bin kişiden birinde görülüyor. Ülkemizdeki mutasyonlar, Avrupa'dakilerden farklıdır. Kistik fibrozis, ter ve salgı bezlerinde sorunlara yol açarak akciğerde balgam birikmesine, pankreasta salgı bozukluklarına neden olur. Bu durum sık tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozuklukları, yağlı dışkılama, pis kokulu ishal, gelişme geriliği ve sık sinüzit gibi problemlere yol açar. İleri aşamalarda hastalar yaşamlarını kaybedebiliyordu" dedi.
HASTALIĞIN ERKEN TEŞHİSİ ÖNEMLİ
2015 yılından itibaren uygulanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilebildiğini belirten Dr. Arslan, “2015 yılından bu yana bebekler doğduğunda yapılan topuk taraması, riskli görülen hastaları tespit etmemizi sağlıyor.
Ter testi ile hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile hastaların yaşam kalitesini artırmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları bir gün öncesinden hazırlıyoruz; banyo yapıp iyi beslenmeleri gerekiyor. Yaklaşık yarım saat süren ter toplama işleminin ardından teri ölçüm cihazında analiz ediyoruz ve bir saat içinde sonuç alıyoruz. Hastalığı ne kadar erken teşhis edersek, hastaya uygun tedavileri o kadar erken başlatabiliyoruz. Erken tanı ile hastalar daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sürebiliyor. Tedavi süreci ömür boyu devam ediyor, hastalar sürekli bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını kullanmak zorunda kalıyor" ifadelerini kullandı.
Editor : Haber Merkezi