Uzmanlar, doktor olmadığı halde sahte sertifikalarla estetik uygulamalar yapan ve yasal olmayan medikal estetik işlemler uygulayan kişilerin ve merdiven altı güzellik merkezlerinin insan vücudunda geri dönülemez hasarlar bıraktığına dikkati çekiyor. Ayrıca uzmanlar, ortaya çıkan hasarların Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından ruhsat verilmemiş ilaçların, güzellik adı altında vücuda enjekte edilmesinden kaynaklandığına vurgu yapıyor. Bu çerçevede Öztürk, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, bu tür hasarların önüne geçilebilmesi için tıbbi uygulamaların muayenehanesi olan hekimler veya Ruhsatlı poliklinikler, hastanelerin ilgili bölümlerinde ruhsatlı çalışan hekimler tarafından yapılması gerektiğini ifade etti.
“Merdiven altı güzellik merkezleri, bakanlık tarafından ruhsat alınmamış ürünlerle işlem yapıyorlar”
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından ruhsatı verilmiş gerçek ilaçlara Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış sağlık kuruluşlarının erişebildiğini dile getiren Öztürk, “Bunun dışındaki tüm oluşumlar, Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsat alınmamış ürünlerle işlem yapıyorlar. Bizlerin reklam yasağı sorunu var. Ortada büyük bir adaletsizlik var ve bu durum hastalarımızda kafa karışıklığına yol açıyor. Özellikle merdiven altı güzellik merkezleri tıbbi işlem yapıyorlar ve uygulama videoları koyuyorlar. Bunların bazılarını doktorlar, bazılarını da doktor olmayan kişiler yapıyor fakat insanlar buranın yasal sağlık kuruluşu olmadığını bilmiyor. Onlar, reklamlarını yapıp insanları bu yönde bilgilendirebiliyorlar ancak biz, sağlıkta reklam yasağı olması sebebiyle böyle bir bilgilendirme yapamayacağımız için insanlar da bunun bizler tarafından yapılması gerektiğini unutuyorlar, bilmiyorlar veya gözardı ediyorlar” değerlendirmesinde bulundu.
Merdiven altı güzellik merkezlerinde insan vücuduna enjekte edilen ruhsatsız ilaçların vücutta alerjik reaksiyonlara ve ölümlere neden olduğunu söyleyen Öztürk, “Tıbbi işlemlerin ne olursa olsun Sağlık Bakanlığından ruhsatlı ünitelerde yapılması gerekir. Bunun dışında kullanılan ilaçlardaki en büyük problem malzemenin stabilizasyon ve etkinlik/yan etki sorunudur. Malzemenin içinde ne olduğunu bilmememizdir. Şu anda mikro gençlik aşısı furyası var. Bütün hastalar, ‘mikro gençlik aşısı yaptırdım, eridi’ diye geliyor. Bu mikro gençlik aşısı uygulamasında, merdiven altı kuruluşlarda Hyaluronik asit dolguları ve birtakım vitaminleri karıştırıp hastaların yüzüne bolca yapıyorlar. Orada dramatik bir gençleşme elde ediyorlar. İnsanları da yasa dışı bir şekilde, sosyal medya paylaşarak bilgilendiriyorlar ve bu reklamlara, çoğu fotoşop olan görsellere insanlar da inanarak gidiyor. Aslında mikro gençlik aşısı diye bir şey yoktur. Yapılan bir sıvı yüz germedir, dolgu uygulamasıdır. Biz bunu Sağlık Bakanlığı tarafından denetlenmiş ilaçlarla yaparız fakat onların ne kullandığını bilmiyoruz. Bu da sağlık sorunlarına bir sebebiyet veriyor” ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanlığı tarafından onaylanmış ilaçların sadece eczanelerden temin edilebileceğini vurgu yapan Öztürk, “Kozmetikler, cilt tarafından emilip sistemde herhangi değişikliğe sebebiyet vermeyen maddelerdir. Dermokozmetik dediğimiz ürünlerin içerisinde etken maddeler vardır. Bu ürünler, ciltten belli bir miktar emildiğinde vücutta bir yanıt oluşturabilir. Şu anda sosyal medya ve internet ortamında yasa dışı, ruhsatsız birçok dermokozmetik ürün satılıyor ve bunlar ilaçmış gibi anlatılıyor. Bu da yanlış. Bu ürünler bedenin bütününde birtakım alerjik reaksiyonlar veya çok uzun süreli kullanımda kimyasallar bağışıklık sistemi üzerinden sistemli kanserlere yatkınlık gibi etkileri olabilir” açıklamasını yaptı.
(İHA)
Editor : Haberpanelim