ASIL MESELE KAYNAKLARIN ETKİN KULLANIMI

Doç. Dr. İlkay NOYAN YALMAN
Doç. Dr. İlkay NOYAN YALMAN
ASIL MESELE KAYNAKLARIN ETKİN KULLANIMI
07-06-2021

Covid- 19 salgın süreci hala devam ettiği ve nerede duracağı da belli olmadığı için net etkisini ortaya koymak henüz mümkün görünmüyor. 1929 yılında yaşanan ve tüm dünyayı etkisi altına alan Büyük Buhran’ın etkileri yeni ekonomik sistemlerin doğmasına ve dünya genelinde yapısal değişimlere neden olmuştur. Ekonominin kuralları değişmiş, her ülke kendi yapısal özellikleri çerçevesinde uyum göstermek zorunda kalmıştır. Bugün yaşanan krizin etkisi Büyük Buhran’dan çok daha derin olmuştur. Bunun en büyük sebeplerinin başında gelişen ve sınır tanımayan teknoloji, ülkelerin birbirlerine olan bağımlılıkları ve çokuluslu şirketlerin yaygın faaliyetleri gelmektedir. 2020’nin başlarında bıçak gibi kesilen üretim ve ticaret dünya üzerindeki dengelerin yeniden oluşacağına dair düşüncelere sebep olmuştur. Nitekim bu süreçte ekonomi durma noktasına gelmişken, bir yandan işlerini kaybedenler olurken diğer yandan siparişlerini yetiştiremeyen, cirolarında rekorlar kıran sektörler olmuştur. Bu gelişmenin en belirgin etkisi ise, gelir dağılımında ortaya çıkan adaletsizliktir. Özellikle dijital dünyanın nimetlerinden faydalanan işletmeler, ulusal ve uluslararası zincir firmalar, lojistik firmaları, e-ticaret alışveriş siteleri belki de kuruldukları zamanlardan bu yana en yoğun mesailerini yapmışlardır.

Türkiye salgına 2018 yılında başlayan döviz kurundaki yükseliş trendiyle yüksek enflasyon ve cari açık sorunları içerisinde yakalanmıştır. Türkiye’de dünyadaki gelişmelere paralel olarak salgından her alanda etkilenmiştir. Sağlık sektöründeki sağlam altyapıya rağmen salgının kontrol altına alınması tam olarak başarılamamıştır. Salgının ilk dönemlerinde hem sağlık hem de ekonomi alanında alınan tedbirler olumlu sonuçlar vermişken, bu kısa süreli olmuş ilerleyen zamanda dinamikler kontrolden çıkmaya başlamıştır. Hastalığın seyrinin kontrol altında tutulması sürdürülebilir olamamış ve bunu sağlamaya yönelik alınan tedbirlerin maliyetleri ekonomide farklı sorunlara yol açmaya başlamıştır.  Hastalığın yayılmasını engellemek amacıyla eve kapanmalar sonucu piyasada ciddi bir talep şoku ve arz şoku yaşanmıştır.

2020’in ilk aylarında küresel ticaretteki durma sebebiyle üretim ve ticaretteki aksamalar en çok ihracat yapan firmaları sıkıntıya sokmuştur. Bunun yanı sıra turizm faaliyetlerinin durması da Türkiye açısından ciddi bir döviz kaybına sebep olmuştur. Devletin sunduğu sübvansiyonlar sistemin düzelmesini sağlamada yeterli olamamıştır. TL’deki değer kaybının ihracatta bir artışa sebep olması beklenirken, üretim maliyetlerinin yüksekliği ve ticaret ortaklarının ekonomilerindeki olumsuz gelişmelere bağlı olarak taleplerinin azalması buna engel olmuştur. Büyük ve ihracat yapan işletmelerde durum böyleyken, küçük ve orta ölçekli işletmeler ise ya faaliyet planlarını değiştirerek sürece ayak uydurmaya çalışmışlar, ya da işlerini küçülterek kapanma noktasına yaklaşmışlardır. Tüm bunlar yaşanırken alınan ekonomik tedbirlerin etkisi ya kısa süreli ya da etkisiz olmuştur. Sonuç olarak yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve ekonomide daralma kaçınılmaz sonuçlar olmaktadır. Bu süreçte ağır biçimde hissedilen enflasyonun etkisiyle halkın satın alma gücünün azalması, gelirdeki azalmayla birleşince ağır travmalara sebep olmuştur. En önemlisi de ekonomide geleceğe yönelik beklentiler ve istikrar konusunda olumsuz hava oluşmuştur.

Peki, dünya geneliyle birlikte yaşanan bu sorunlar ışığında Türkiye’nin yakın geleceğe dair perspektifiyle ilgili neler söylenebilir? Devlet, firmalar ve vatandaş üzerine düşenleri tam olarak yapabiliyorlar mı? Bu salgının hasarı ancak bu üçlünün birlikte ve koordisyon içinde hareketiyle telafi edilecektir. Eğer bu sağlanamazsa salgının etkisi azalsa bile ekonomideki hasarın kısa vadede giderilmesi mümkün görülmemektedir. Gelinen noktada sürece alışmış görünen ve tedbirleri almada duyarsızlaşan bir halk, umudunu kaybetmiş, üretemeyen, satamayan ve ağır borç yükü altında ezilen işletmeler ve istikrarın bozulduğu, dengeden uzaklaşılmış bir ekonomik yapı bulunmaktadır. Yapılması gereken sorunları gerçek biçimleriyle kabul ederek toplumda doğru algı oluşturmak, salgın tedbirlerini sağlam ekonomik tedbirlerle destekleyerek halkın ve iş dünyasının da koordineli biçimde sürece dahil olmasını sağlamak ve süreci uzun vadeli planlarla yönetebilmektir. Enflasyon, faiz ve döviz sarmalındaki piyasa şartlarında dengenin sağlanabilmesi için, önceliklerin doğru tespit edilmesi, para ve maliye politikalarının etkin kullanılması ve hedeflere ulaşmada planlama yaparak ekonomiye güven ve istikrarın gelmesi sağlanmalıdır. Sorunların esas sebebi kaynak eksikliği değil, kaynakların yanlış kullanımıdır. 

Bu yazı 04.06.2021 tarihinde Dünya Gazetesi “Serbest Kürsü” bölümünde yayınlanmıştır.  

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?