Geçtiğimiz haftaki “Sistem” konulu yazımdan dolayı kaleme aldığım bu haftaki yazımı bir hafta ertelemek zorunda kaldığım için siz değerli okurlarımdan özür diliyorum.
Bu haftaki yazıma başlamadan önce de; yine değerli bir siyasetçimizin, bir sayın vekilimizin sosyal medya hesabından paylaştığı bir sözle yazıma başlamak istiyorum.
Yazı aynen şöyle; “Parayı mezara götüren yoktur. Paranın mezara götürdüğü çoktur”.
Evet, bu sözden sonra gelelim bu haftaki konumuza.
Bu anlatacağım hikaye, rahmetli Kayahan’ın dillerden dillere pelesenk olan “Bir Aşk Hikayesi” gibi…
Bilmeyenler için ilk önce Ford Ka’dan bahsetmek istiyorum. Şehir arabası olarak ilk 1996 yılında Ford Motor Şirketi tarafından satışına başlanan Ford Ka, 1996-2008 yılları arasında üretilmiştir.
Şimdi; bu kısa girişten sonra Ford Ka ile ilgili hikayemizi anlatayım sizlere…
Şimdilerde aynı şehirde olmayan o dönemin biri kamuda, biri özel sektörde müdürlük yapan iki arkadaş varmış.
Yaşıt olan bu iki arkadaştan birinin de Ford Ka’sı varmış tabii. Öyle ki, bu Ford Ka’sı olan arkadaş; aracı olmayan arkadaşını alıp uzun uzun şehirde tur atıp değerlendirmede bulunurlarmış.
Çok genç yaşta müdür olan bu arkadaşlardan Ford Ka’sı olan, çok kısa zamanda çevresine çevre katmış ve popülaritesini de, o arkadaşını da kullanarak arttırmış.
Ve gel zaman git zaman bu arkadaşlardan Ford Ka’sı olan terfi edip başka şehire tayin olmuş.
Ford Ka’sı olmayan diğer arkadaşı ise, işini bırakmak zorunda bile kalıp sonrasında kendi başına uzunca yıllar çabalamış durmuş.
Bu iki arkadaşın yolu hikaye bu ya, yine yıllar yıllar sonra bu kez başka bir şehirde çakışmış. Ama Ford Ka’sı olan arkadaşı arabasını lüks bir araçla değiştirirken; diğer arkadaşı gariban bir şekilde ailecek ancak karın tokluğuna bir işe girip çalışmaya başlamış.
Gariban arkadaşın bir gün makam sahibi olan arkadaşa işi düşmüş. Gariban arkadaşını bu şekilde gören makam sahibi olmuş, arabasını değiştirmiş protokol üyesi olmuş, eski Ford Ka’lı arkadaşı, o arkadaşını tanısa bir türlü, tanımasa bir türlü. İsteğini bile birkaç günlüğüne zar zor yerine getirmiş.
Ama hep sabreden, hep Allah’a yakarıp yalvaran bu gariban arkadaş, elinden tutup ona değer veren bir büyüğünün desteğiyle o şehirde etkili olan bir işe başlamış.
Her iki arkadaş isteseler de, istemeseler de görevleri nedeniyle daha sık görüşmeye başlamışlar.
Bundan da rahatsız olan makam sahibi arkadaş, daha da bir üst makama tayin olunca ne yapıp ne edip güya o gariban arkadaşına yardımcı oluyorum diye kendi yanına işe aldırmış.
Aldırmış aldırmasına da, yine ne yapıp ne edip onu gözlerden uzak bir yere görevlendirsem de bana ayak bağı olmasın diye düşünmüş ve sonunda onu o iş yerinin en ücra köşesine kimsenin gelip gitmediği ve aramayacağı bir göreve getirmiş. Arkadaşına da seni orda istemiyorlardı ben de seni yanıma alarak eski yılların hatırına sana sahip çıktım ve vefa borcunu ödedim demiş.
Buna inanan gariban arkadaşı, makam sahibi arkadaşını yere göğe sığdıramamış yıllarca. Hep sadakatle ona hizmet etmiş.
Bir gün gelip ayrılmak istediğinde de yine o makam sahibi eski Ford Ka sahibi arkadaşı, ona zorluklar çıkarmış ve hep engel olmuş.
Gariban arkadaşına çektirdiği ve yanlış kişiler ile yerlere gönderdiği konuyu ise başka bir hikayede yazacağım için şimdilik bu konuyu es geçiyorum.
Sonunda bu arkadaşı zar zor da olsa onun yanından ayrılmış ve bir anda hem bahtı, hem de şansı açılmış.
Gittiği yerlerde en üst görevlere gelen gariban arkadaşı da, neredeyse onunla eş değer görevlere gelmiş.
Ama o hiçbir zaman makamını kullanarak; ne kendisine ne de ailesine kayırma yapmadan diyar diyar gezerek yeniden memleketine dönmüş.
O Ford Ka’sı olan arkadaşı ise her zaman birilerini kullanmış, zamanın adamı olmuş ve hiçbir zaman kimseyi takmayarak hayatını sürdürmüş.
Gerçekte de yaşayabileceğimiz bu tür hikayeler her an karşımıza çıkabilir.
Bir sonraki yazımda tekrar siz değerli okurlarımla birlikte olmak dileğiyle; sizleri Allah’a emanet ediyor, sağlık, mutluluk ve huzur dolu günler temenni ediyorum.