Herkese merhabalar;
Her insan öğrenmeye doğduğu evde başlıyor. Bu öğretilerden biri de nesillerden nesle aktarılan beslenme kültürümüz oluyor. Ege’de doğan bir çocuk zeytinyağlı sebzelerle daha erken tanışırken Anadolu’da doğan bir çocuk etli ekmekle daha erken tanışıyor. Derken zaman geçiyor insanoğlu büyüyüp, gezip, görüp, farklı illerde okula, çalışmaya gidince beslenme kültürünü geliştiriyor. Şimdi ise bu değişim sosyal medya, televizyonlardaki yemek programları sayesinde daha çabuk oluyor.
Ben bu toprakların diyetisyeni ve kültürümüze hayran biri olarak beslenme alanında yenilikleri takip etmeyi ve farklı lezzetler denemeyi destekliyorum. Ancak beslenme kültürümüzün sonuna kadar savunucusuyum da. Köklerimizden beslenmeyi, genetiğimizin yatkın olduğu besinleri tercih etmemizi son derece önemsiyorum. Çünkü bilim de önceliğimizin bu olduğunu söylüyor. Yemek tariflerimizin kaybolmaması gerektiğini düşünerek bir tarif defteri tutuyorum. Bu defterde yengemin kaz lokması tarifi de var, anneannemin su böreği de; halamın pırasalı böreği de var babaannemin sütlü turşusu da. Bazen de yol kenarında tanıştığım gözleme yapan teyzelerden öğrendiğim otlu gözleme tarifini ekliyorum. İşte bugün de sizler için gazetedeki köşeme bu defterimden 2 tarif getirdim. Biri Anneannemin ‘soğan dolması’ tarifi diğeri de Babaannemin ‘sütlü bal kabağı çorbası’ tarifi.
Şunu da belirtmek istiyorum, bana sorarsanız çok şanslıyım. Babaannem de Anneannem de beslenme kültürümüzü son derece iyi yansıtan, yemeklerinin lezzetiyle bilinen benim gözümde birer ‘Beslenme Kültür Elçisi’. Ve şu an mesleğimi icra ederken sadece eğitim hayatımda öğrendiklerimle değil ailemden öğrendiklerimi de işin içine ekliyorum. Bu da benim mesleki yanıma güç katıyor buna inanıyorum. Bu yüzden bu tarifleri sizlerle paylaşmayı bir sorumluluk biliyorum. Ve emin olduğum bir şey daha var düşünürseniz aslında benim gibi kendinizi şanslı hissetmenizi sağlayacak ailenizde bir ‘Beslenme Kültür Elçisi’, yemekleriyle ün salmış bir yakınınız mutlaka vardır. Onların da tariflerini not edin, yapın yaptırın lütfen. Böyle tariflerimizin unutulmamasını hep birlikte sağlamalıyız.
ARPACIK SOĞAN DOLMASI
Malzemeler:
6-8 adet iri arpacık soğan
400 gram dana kıyma
1 orta boy kuru soğan
3 yemek kaşığı pirinç
1 tatlı kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı domates salçası
1 yemek kaşığı kuru reyhan otu
Pul biber
Karabiber
Tuz
HAZIRLANIŞI: Arpacık soğanları soyup, dikey bir kesik atalım. Kaynamış suda 5 dakika bekletelim. Soğanları katmanlarına ayıralım. Onlar serinlerken bir kapta kıyma, pirinç, ince doğranmış kuru soğan ve biber salçasını iç harcı için karıştıralım. Üzerine reyhan otu, pul biber, karabiber ve tuz ekleyelim. Harcı iyice karıştırdıktan sonra serinlemiş soğan katmanlarının içine yeteri kadar koyalım. Ve kapanma yeri alta gelecek şekilde tencereye dizelim. Üzeri için 1 yemek kaşığı domates salçasını 2 su bardağı sıcak su ile karıştıralım. Bu sosu dolmaların üzerine döküp kısık ateşte 25 dakika pişirelim. Ilıkken, taze maydanoz ile servis edelim.
Soğan-sarımsak yemeyenlerin bile fikrini değiştirebilecek bu dolmalarımızın 4 tanesi 1 porsiyon ve yaklaşık 150 kalori. Bir etli biber dolması yerine rahatlıkla tüketebilirsiniz.
SÜTLÜ BAL KABAĞI ÇORBASI
MALZEMELER:
500 gram bal kabağı
1 orta boy havuç
1 orta boy patates
1 orta boy kuru soğan
3 yemek kaşığı zeytinyağı
1 su bardağı süt
4 su bardağı su
1 çay kaşığı tatlı toz biber
1 çay kaşığı karabiber
1 çay kaşığı toz zerdeçal
½ çay kaşığı tuz
YAPILIŞI: Tüm sebzeleri soyup güzelce yıkayalım. İri iri doğradığımız havuç, patates ve soğan dilimlerini düdüklü tencereye koyalım. Aynı şekilde bal kabağımızı da iri küpler şeklinde doğrayıp tencereye ilave edelim. Burada bir şey paylaşmak istiyorum eğer balkabağını temizlenmiş alıyorsanız işiniz kolay ancak daha güzelini yapıp bir bütün halinde satın alıyorsanız balkabağını soyarken derinden kesmemeye dikkat edin ve çekirdeklerini temizleyip taze taze tüketin. Yapılışımıza dönecek olursak sebzelerimizin üzerine zeytinyağı, tuz ve suyu ekleyelim. Düdüklümüzün ağzını kapatıp orta ateşte 30 dakika kadar pişirelim. 30 dakika sonunda sebzelerin pişip pişmediğini kontrol edip ocaktan alalım. Blenderden geçirip üzerine baharatlarımızı ve ılık olan sütü yavaş yavaş karıştırarak ilave edelim.
Ve çorbamız hazır. Üzerine iri kıyım dereotu, kıtır ekmek ekleyerek servis edebilirsiniz. Bal kabağı denilince aklımıza hemen tatlı gelse de kremsi dokunuşu, kokusu, güzel turuncu renginden de anlaşılacağı üzere zengin bir A ve C vitamini kaynağı olan bu çorbamızı denemelisiniz. Bir kâsesi yaklaşık 180 kalori. Afiyet olsun!
Geçmişten günümüze beslenme kültürümüze katkı sağlayan herkese kucak dolusu sevgilerimle. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…