DUA TANESİ: TESPİH

Fatma Pekşen
Fatma Pekşen
DUA TANESİ: TESPİH
18-03-2024

    Türk-İslam geleneği içinde kullanım alanına göre, padişah tespihi, vüzera tespihi, vükela tespihi, zengin tespihi, fukara tespihi ve tanelerin küçüklüğünden dolayı zenne (kadın) tespihi diye bilinen çeşitler bulunmaktadır ve alıcısının maddi durumuna göre malzemeleri de değişir. 
    Kokulu ağaçtan yapılan tespih türleri, kapaklı, ağaçtan oyma ya da sedefli zarif bir kutuda muhafaza edilerek sahibine teslim edilirmiş eski ustalarca.
Semerkant, Buhara ve İran’da da yapılmasına rağmen, tespihçilik sanatı Osmanlı döneminde, 17. yüzyılda başlayıp, 19. yüzyılda zirveye ulaşmış bir sanat dalı haline gelmiştir. Öyle ki bir zamanlar sırf Kapalıçarşı’da 300’den fazla tespihçi bulunurmuş. 
Hac dönemi en iyilerini Hicaz bölgesine gönderen tespihçiler, bazen bir tespih için on yıl kadar emek harcarlarmış. 

Malzemeler 

Malzeme olarak çeşitli materyaller kullanılmaktadır. Bunlar ağaç, taş, maden, hayvansal ürün, deniz ürünleri, fosiller, meyve çekirdekleri ve suni maddeler olarak sıralanabilir. 
En çok ağaç ve hayvansal hammaddeden elde edilen tespihler için ta Hindistan’dan, Mısır’dan, Madagaskar’dan, Afrika’dan, Güney Amerika’dan... malzeme getirtilmektedir. 
Ağaç grubu içinde abanoz, yılanağacı, ödağacı, sandalağacı, maverd, kanağacı (paduka), zeytin, pelesenk, gül ağacı, demirhindi, lâleağacı, saten, şeker, tik, kokobolo, morağaç, kalenbek, Fethipaşa, düveydari, günlük ağacı (sığla), nebik (nebayık-sakız ağacı), şimşir, kuka... 
 Hayvansal grup içinde fildişi, mamut dişi, mors balığı dişi (erkek mors balığı dişinin özü ve dışı), suaygırı dişi, balina dişi, bağa (deniz kaplumbağası kabuğu), dev deniz kaplumbağasının göğüs kemiği, testere balığı dişi, deniz fili, sedef, zergerdan (gergedan boynuzu), bufalo boynuzu, boğa boynuzu, manda boynuzu, keçi boynuzu, geyik boynuzu, naka (deve kemiği)...
Değerli taş ve madenlerden, zümrüt, altın, yakut, elmas, necef (kaya kristali), firuze (turkuaz), laciverttaşı (lapislazuli), zebercet, yeşim, gümüş, şebçerağ (granat), cebellukum taşı (ametist), bakır taşı (malakit), kırmızı veya ateşin akik, damarlı akik veya mühretaşı (oniks), alacaakik (kalseduan), yeşime benzeyen donuk akik (jaspe), Mısır necefi, kuvars, yıldız taşı...    
Fosil kökenlilerden kehribar, siyah kehribar (Oltu taşı), lületaşı...
Deniz kökenlilerden inci, mercan, yüzsürü (siyah mercan), amber...  
Bitkisel kökenlilerden kuka, narçıl, sırçalı kuka ile tespih ağacı tohumu, andız ağacı tohumu, zeytin, hurma, kızılcık ve iğde... meyvesinin çekirdekleri sayılabilir. 
Ayrıca cam (Beykoz, Çeşm-i bülbül, kristal), murassa (kakmalı) tespihler de ustasının elinden şekillenerek alıcısına ulaşmaktadır. Günümüzde ise sentetik taş imitasyonları, Almansakızı (sıkma kehribar), fiber, her renkte sert plastik ve katalin de malzeme olarak yaygın şekilde kullanılabilmektedir.

Hammaddenin elde edilmesi büyük meşakkatlerle olur. Örneğin amberbalığının bağırsaklarından deniz yüzeyine dökülen kül renkli, amber isimli atıklar, ta Hint ve Japon denizlerinden toplanır. Gene sedef, mercan, inci de öyledir.
Çamsakızının yeraltına sızıp binlerce yıl kalıp fosilleşmesinden meydana gelen kehribar da zor elde edilir ve nadir bulunur. Kehribarın şeffaf, ateşî, sarı ve yeşil cinsleri mevcut olur. 
300’den fazla çeşidi bulunan, uzun süre su içinde bekletilerek işlenilmeye hazır edilen abanoz ağacından yapılmış tespihler, en fazla rağbet edilenlerin ilk sıralarında yer alır. Fildişi, gergedan boynuzu, Hintgülü, ödağacı, sandal ağacı da abanoz kadar aranılan cinslerdendir.      

Renk olarak türlü cins bulunmakla birlikte, tespih meraklıları ağır renk denilen bordo, siyah, koyu turuncu gibi renkleri tercih ederler.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi alıcıların varlıklarına ve makamlarına göre çeşitlenen tespihler, ustalarınca el tornalarında, çömelerek, büyük sabırla çalışılarak elde edilmiştir yıllar yılı. Değerli taş  ve mücevherler, ince ince tıraşlanarak, günlerce göz nuru dökülerek padişah, vezir, paşa gibi mevki sahibi, paralı kişiler için işlenmiştir. 
Sokollu Mehmet Paşa’nın, Azapkapı’daki konak yangınından kurtarılamayan  tamamı elmastan 99’luk, padişah 3. Selim’in zümrüt ve inciden 99’luk tespihleri, Tiflis Prensi Mehmet Vezirof’un Hz. Osman’dan intikal eden ve Bolşevik isyanı esnasında Rusya’da kalan zümrüt tespihi bu türden zarif şaheserleridir.
Altın ve gümüş çivilerle kakma şeklinde nakışlar, Lailaheillallah, Süphanallah, Allah, Muhammed gibi yazıların da bulunduğu birbirinden emekli, birbirinden ustalıklı eserler de hep bu ustaların elinden çıkmış sabır neticeleri, ince ruh birikimleridir.
Zamanında tespihçiliğin ne derece dorukta olduğu ise şu şekilde tespit edilmiştir: Padişah 1. Ahmet, kendi yaptırdığı Sultanahmet Camiinde ilk Cuma namazı kılınacağı zaman, camii ve avlunun kaç kişi alacağını merak ederek, namaza gelen herkese tespih dağıtılmasını emreder. 99’luk tam 86 000 tespih dağıtılır Cuma namazı öncesi. Bu sayıdan emin olmak için namaz çıkışında da tespih dağıtılmasını ister. Gene 99 taneli 86 000 kelenbek ağacından tespih dağıtılır.Yani bir günde tam 172 000 tespih. Varın ne kadar tespih ustası olduğunu siz hesap edin. 
İlginç bir tespih hatırası: “Vaktiyle mu****inas bir Tespihçi Emir Efendi yaşarmış. Bayezit Camii avlusunda tespih satar, bu sırada da kendi bulduğu bir terennüm ile ‘tespihim birer paraya’ diye, şarkı okur gibi sesine ahenk verirmiş. Garip tesadüftür, bu tespihçi öldüğü zaman, ‘tespihim birer paraya’ sözünü ebced ile hesap edenler tespihçinin ölüm yılına tekabül ettiğini görmüşler”

DEVAMI YARIN

ÖNCEKİ YAZILARI
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?