Kakmacılık, hakkaklık, ciltçilik, ebruculuk, kazazlık, hattatlık... gibi tespihçilik de doruğa çıkmış sanatlar arasında yer almıştır uzun yıllar.
Alanında nam sahibi olmuş tespihçilerin bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
Topuzun Halil, Sahhaf Nuri, Tophaneli İsmet, Mevlanakapılı Mahmut, Fildişici Burhan, Topkapılı Sadık, Börekçi Mahmut, Beşiktaşlı Sağır Rıfat, Kalemdar Hayri, Kehribarcıbaşı Ali bey, Horozun Salih, Kalafatçı Hasan, Eyüplü Tahir, Beylerbeyli Galip Başsaka...
Şaşaalı günlerinin ardından, bir süre duraklama dönemi geçirdiyse de yeniden canlanan tespihçilik sanatı günümüzde Konya, Gaziantep, Adana, Erzurum, Diyarbakır, Şanlıurfa ve İstanbul gibi illerde yapılmakta olup, Ahmet Üstünman, Hilmi usta, Mehmet Cemil bey, Neyzen Niyazi Sayın, Yusuf Özgen, Nurettin Küçükokka, Şevket Canpolat, Hüseyin Çelik... gibi ustaların omuzlarında yükselmektedir.
Şifa Maksadıyla
Sadece dua için değil, kimilerince şifa maksadıyla da taşınır tespihler. Mesela doğal taşlardan elde edilenlerden oniks nazara, turkuaz kaygı azaltmaya, quartz negatif enerjiyi yok etmeye, agat aklı ve vücudu güçlendirmeye, aytaşı iletişim kuvvetlendirmeye, mercan ruhsal anlayışı güçlendirmeye, lapislazuli hazımsızlık ve mide rahatsızlıklarına, granat dolaşım bozukluklarına, necef migren ve baş ağrısını gidermeye, kehribar fazla elektriğin atılmasına, astım ve bronşiti iyileştirmeye yaramakta imiş; ki listeyi uzatmak mümkündür.
Eskiler kehribar tespihi yaz aylarında ter kokusunu gidermek maksadıyla kullanırlarmış. (Hakiki kehribar saman ve çöpleri çeker, sıcak aylarda hafifler, güzel bir koku yayar)
Kuka tespihin mikropları öldürdüğü Osmanlı döneminde saptanmış bir durum olup, kuka tespihi olmayan doktor saraya alınmazmış
Gene Osmanlı döneminde yaz aylarında neceften yapılmış tespihler tercih edilirmiş. Sebebi ise ele serinlik vermesi.
Halk Kültürümüzde
Ben diyeyim Ustura Kemâl tipli bir bıçkının ellerine daha çok yakışır, siz deyin ak sakallı bir dedenin, nur çehreli bir nineninkine... Şakırdar, şıkırdar; kendi dilince ahenkli bir türkü tutturur, sahibinin parmakları arasında yaptığı yolculuk esnasında. Döner de döner. Kâh bileğe dolanır, kâh cebe atılır. Ama alışanı için vazgeçilmezlerin ilk sırasındadır o. Hani şu ıssız bir adaya düşülecek olursa alınması gereken üç şeyden biridir.
Koleksiyon sahipleri, meraklıları kadar hırsızlarının da meşhur olduğu tespih, sözlü kültürümüzde de yer alır. “Tespih koptu taneler dağıldı”,”tespih edip diline doladı”, “okul arkadaşları tespih taneleri gibidir. Tahsil biter, iplik kopar, her biri bir yana dağılır.” (Cenap Şahabettin) türünden sözler bunun birer örneğidir.
Altın tespihim şakşak
Küstüysen gel barışak
Aramızda dağlar var
Mektubunan konuşak
Tespihinde mercanım
Neren ağrıyor canım
Cesette bir canım var
Satar sana harcarım
Küçük çocuklara dedeler, nineler tarafından söylenen bir de tespih tekerlemesi vardır: Pat pat pat altı, pabuç altı gön altı. İnanmazsan say da bak, on altıdır on altı. Tek tek tespih tanesi ile söylenen bu tekerlemeden sonra taneler sayılır ve on altı çıktığı görülür.
Gene hıçkırık tutan kimseye, “ne o? İmamın tespihini mi çaldın?” denilir. Yahut da “Hamamcının tasını mı çaldın?” Korkutulan kişinin hıçkırığının duracağı inancını taşır bu sözler.
Av vs. gibi dağa kıra çıkıldığında, kıble yönünü tayin etmek için de tespihe başvuranlar olur. Tespihini imamesinden tutarak daire şeklinde 7 kere sallayan şahıs, gitgide yavaşlayan tespih hangi yönü işaret ederse, o yönü kıble kabul ederek namaza durur.
Özellikle kadınlar tarafından tahmin maksatlı yapılan bir işlem de şöyledir: Meselâ hamile gelininin kız mı oğlan mı doğuracağını bilmek isteyen kayınvalide tespihini rastgele bir hareketle yere atar. Kendiliğinden bükülüp halkalanan kısmın tanelerini sayar. İçinden ne tuttu ise, “tek sayı ise kız, çift sayı ise oğlan doğacak” şeklinde yorum yapar.
Anadolu geleneklerinden biri de ölen babanın tespihinin, saatinin, Kur’an’ının büyük oğula verilmesidir. Gene gelin olacak kızın tespihine altın takılması da bir başka gelenektir. Orta halliyse sadece imameye, zenginse hem imame, hem duraklara birer küçük altın takılması hâlâ sürdürülmektedir.
Namaz kılınacağı zaman seccade serilirken, tespihin de imamesi kıbleye doğru düzgünce konulur. Rastgele atılmaz. Bu hareketteki maksat tespihin de kıbleye yönelmesi, kişinin kıldığı namaza şahadet etmesidir.
Namaz bitiminde, ya da sair zamanlarda tespih çekilirken elin kalp hizasında tutulması da ayrı inceliktir; tespihe ve tespihata verilen önemi vurgular. Kimilerince tespih şu şekilde çekilir: Sol el üstte (göğüs hizasında) ve durakta iken sağ el altta imamede olur. Sübhanallah bu şekilde çekilir. İki el aynı hizada (göğüs hizasında) tutularak elhamdülillah çekilir. Sol el altta, sağ el üstte tutularak allahuekber çekilir. Bu şekilde çekilen tespih, Sırat köprüsünün tırmanış, yürüyüş ve inişini temsil eder. Böyle tespih çekenlerin Sırat’ı kolayca geçeceğine inanılır.
İpek ve benzeri ipliklerden örülmüş tespihlere kıymetli kokular-yağlar sürmek, sevilen yakınların tespih püskülleri için de ikram etmek, halk arasında bir başka iyi niyet göstergesidir.
Kopan bir tespihin ipliği, -ki eskiden ibrişimden olurmuş, sonraları misina benzeri daha dayanıklı olanlar çıktı- yenilenirken, tespihe ve onca zaman onun üzerinden yapılan tespihata hürmeten, eski iplik atılmaz. Genellikle de bereket olması amacıyla meyve ağacı ya da gül ağacı dalına bağlanır.
Bir de tespih balı vardır. Arıların çiçeksiz dönemde yemesi için kovana bırakılan balın, üstünden bir yıl geçmesine rağmen arılar tarafından artırılmasına bu ad verilir. Arıların zikir çektiği, bu balın kutsal olduğu düşünülür.
Tespih bahsi bitti mi? Bitmedi. Kullanıcısı olduğu müddetçe de biteceğe benzemiyor. Taneler parmaklar arasından ayrı ayrı dünyalara doğru kayıp giderken daha çok konuşulacağa, daha çok anlatılacağa benziyor...
Faydalanılan kaynaklar:
Türk Tespih Sanatının Son Halkası Galip Usta (Milliyet Magazin, 7-Kasım-1976)
Asırlardır Elimizden Düşmeyen Şu Güzelim Tespihler (Hürriyet, 1-Şubat-1981)
Parmakların Sakızı Mistik Taneler (Skylife, Eylül-2001)
Türkiye’de En Çok Kadınlar ‘Ya Sabır’ Çekiyor (Hür Gelecek, Kasım-2002)
Huzur Dersleri, İskender Pala (Zaman Gazetesi, 13-Ekim-2005)
Ve bıkmadan sorularıma cevap veren günümüz ustalarından Hüseyin Çelik (www.tespihçi.com)
12-Aralık-2023
TESPİH
Tespihimdir elimden gece gündüz düşmeyen,
Odur benim tek dostum, darılmayan küsmeyen,
Birden başlar giderim, doksan dokuza kadar,
Bir büyük duadır bu kalpten sonsuza kadar.
Her tanesi tuzlanmış bir damladan olmuştur,
Damlalar “sabır sabır” diyerek durulmuştur,
Bir damla şakaklardan düşen alın teridir,
Öbür damlayı veren, şefkatli gözlerimdir.
Her tanede çektiğim bin çileyi topladım.
Her taneyi yüzlerce gözyaşıyla sapladım.
Tespih tamam olunca, taneler oldu elmas,
Ne gözyaşı, ne çile, ne matem kaldı, ne yas...